Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
💛
Yaklaşık 10 saat önce tedirgin olduğum ne varsa başıma gelmişti. Bu kaygılarımın arasında tabii ki Demirhan ile burada karşılaşma gibi bir düşünce yoktu. Bu benim için büyük bir bonus olmuştu. Kötü bir bonus. Yapmam ve düşünmem gereken onca şey yokmuş gibi bir de simdi kafamın bir köşesinde onunla ilgili düşüncelerle savaş vermek zorunda kalacaktım. Yapabileceğim ve yapmakta en iyi olduğum şeyi yapmaktan başka çarem kalmamıştı. Görmezden gelmek.
Burada yokmuş gibi davranırsam hiç bir şey sorun olmayacaktı. Ama sinirlerim buna dayanabilir miydi pek emin değildim. Demirhan her zaman sınırları fazlasıyla zorlayan biri olmuştu. Ben de onun anlayacağı bir dille sınırları fazlasıyla zorlayacaktım.
Karlar geldiğimiz zamana kıyasla erimeye başlamıştı, yağış da biz yemek yerken durmuş olmalıydı. Hava almak için dışarı çıkmıştım. Doğru düzgün yemek yiyememistim. Ağzıma attığım birkaç kaşık pilav ise hala boğazımda ve hiç gitmemiş gibi hissettiriyordu.
Askeriyenin dışında çok fazla insan yoktu. Hava soğuk olduğundan nöbet tutan askerler vardı. Cebimden telefonumu çıkardım. Tugceden bir dolu mesaj birikmişti.
Tuğçe: İndiniz mi? Tuğçe: İnince ara beni. Tuğçe: Biz neyiz ya kavuşamayan aşıklar falan mı? (Sıkıntıdan yeni gelin gibi kalpli elma kesmeye başladım.)
Bunun gibi daha birçok mesaj sıralanmıştı. Son mesajını görüp güldüm. Gerçekten öyleydik galiba. O geldiğinde ben gidiyordum. Ben geldiğimde o.
"Moraliniz bozuk diye geldim ama hiç öyle görünmüyor." Güldüm bu dediğine. Kollarını açıp bana doğru geldi.
"Ya ne demezsin." Bende kollarımı açarak sımsıkı sardım vücudunu. "Cansu! Çok üşümüşsün hadi içeri girelim." Içeri yöneldiğimde sımsıkı tuttu belimden. "Kar yağıyor bak, ne güzel. Birazdan geçeriz. Hem bir şey olmaz bana. Bağışıklık sistemim güçlüdür, biliyorsun." Gerçekten çok güçlüydü çocukken bile neredeyse hiç hasta olmuyordu. Yılda en fazla 2 kere hasta olan bir insandı. Kar tekrar başlamıştı. Lapa lapa yağıyordu. Dediği gibi gerçekten çok güzeldi.
"Evet çok güzel. İstanbulda artık hiç böyle yağmıyor." Son yıllarda böyle kar görmek Istanbulda yaşayanlar için hayal olma durumuna gelmişti. Burada ise hergün görmekten bikacagimiz kadar fazla kar yağıyordu.
"A! bu arada Sanrı. Bizi getiren askerler birazdan gideceklermiş." Cansuya döndüm. "Nereye?" Dudak büktü. "Seninkine teşekkür etmek istersin belki diye, haber vereyim dedim." Kaşlarım çatıldi. "Seninki?" göz devirdi. "Ay Sanrı, komutan işte." Kollarını belimden çekip ellerini montunun cebine soktu. "Icerideler arkadaşları daha gelmemis galiba, onları bekliyorlar Oğuzla beraber."