İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acısından çok daha ağırdır.
Füruğ Ferruhzad
🍁
'Sevdiğini hiç gitmeyecekmiş gibi seversen, gittiğinde de hep gelecekmiş gibi beklersin.'demiş Mevlana hazretleri.
Onlar ise hiç kalan olmamıştı ama onlardan hep bir şeyler gitmişti. Hiçbiri ilk günkü gibi değildi. İnsan değişirdi. En acısıda bu ya, insanı insan değiştirirdi.
Bazı adamlar güzel severdi, bazı kadınlarda güzel terk ederdi. Sevmenin yazılı olmayan kuralı buydu, sev ama sevilme. Seviyorum'la başlayan cümle, hoşçakal'la biterdi.
Zordu güzel sevmek, daha zordu güzel sevilmek. Bazı adamlar anladı;güzel sevmek yetmiyormuş, güzel sevilmek de gerekiyormuş.
Bir kez daha karanlık gecenin yine aydınlık bir sabahı olmuştu. Sabah olana kadar hepsi gidenleri ve onlardan kalan acıları ile baş başaydı.
Alaz, gece yarısı eve gelmiş, ellerindeki yaraları umursamadan kendini soğuk duşun altına atmıştı. Uzun bir süre soğuk suyun altında kaldıktan sonra artık derisi buruşmaya başlayınca çıkmıştı duştan.
Sarp, komutanının bu halini görmüş ama ona ilişmemişti. Biliyordu, eğer üzerine giderse yerle bir olacaktı. Çünkü daha önce şahit olmuştu.
Komutanı kendi kendini toparlayabiliyordu. En azından dışarıya öyle görünüyordu. Tüm acılarını içinde yaşayan adam bazen patlayabiliyor, o anlarda ise yanında kimsenin olmasını istemiyordu ama yanında koşulsuz şartsız olanı da unutmuyordu. Sarp da bu sınırlı kişilerden biriydi.
Sarp ise komutanından önce eve gelmişti gelmesine ama ince bir sızı vardı kalbinde. Saatlerdir onu acısıyla diri tutuyor, uyutmuyordu. Ancak ertesi gün erkenden gitmesi gereken bir işi olduğu için gözlerini kapatmış ve uykuya teslim olmuştu.
Alaz ve Sarp sabahın erken saatlerinde kalkıp karargaha doğru yola çıktılar. Yol boyu ikisinin de ağzını bıçak açmamıştı. Sarp, Alaz'ın yaralı ellerini görmüş çıkmadan ecza dolabından uygun bir krem almıştı.
Alaz'ın arabası dün gece Egemen'e ceza verdiği için askeriyede kalmıştı. O yüzden şu an taksi ile gidiyorlardı. Sarp cebinden çıkardığı kremi yanında oturan komutanına uzattı.
Alaz ona uzatılan kreme baktı, ardından uzatan kişiye. Hiç kelimeleri kullanmadan anlaşabiliyorlardı. Yine o anlardan biriydi. Alaz kremi aldı ve Sarp'ın gözlerine bakarak başını hafifçe eğdi. Kısaca, onların lügatında, eyvallah, demişti.
Ama kremi sürmeden cebine attı. Bu Sarp'ın gözünden kaçmamıştı, ama ses etmedi. Alaz'ın da ses etmediği konular vardı. Mesela dün gece öğrendiği bir bilgiyi Sarp'a söylememişti. Umuyordu ki dün gece karşılaşsınlar. Ama o da bir şey demediğine göre öyle bir şey olmamıştı. İkisinin de en uygun zamanında ona bunu söylecekti.
Sarp, dün gece yıllardır görmediği, uğruna kendinden vazgeçtiği aşkı ile karşılıklı dairelerde kalmışlardı. Bilse bu kadar sakin olmazdı zaten.
Karargaha geldiklerinde taksiden indiler. İçeri girmek için merdivenlerden çıkarken Alaz bakışlarını sola çevirdi. Biraz ileride dün gece yeri yumrukladığı kaldırımları gördü. Tekrar önüne dönüp başını iki yana salladı, unutmak ister gibi.
İçeri girdiklerinde Sarp, Alaz'dan aldığı sessiz izinle üzerine üniformasını giymek için ondan ayrıldı. Alaz ise kendi odasına geçti ve o da üniformasını giydi. Yeşiller üzerindeyken o artık Beyaz Ölüm olmuştu. Her şeyden önce şanlı bir Türk subayıydı ve özel hayat denen şey bu üniforma varken bir hiçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLAHLARIN ARDINDA ADALETİN İZİNDE
Adventure"Neden Siyah Kuğu ?" "Eski zamanlarda tüm kuğuların beyaz olduğuna dair bir düşünce varmış. Bu sebeple, "Siyah Kuğu" imkansızlığı temsil ediyor ve "olmayan" anlamında bir ifade olarak kullanılıyormuş. Günümüzde, olması neredeyse ihtimal dışı olan du...