Hırs

153 16 13
                                    

Mark ne olduğunu anlayamadan kendini takımını yerleştirip karşı taraftan gelecek olan topu beklerken bulmuştu.

" yang ve hendery siz arkadasınız, Jungwoo orta senin. Jeno ve ben de önde olacağız, çizgilere dikkat edin"

Hyuck'un böyle konuşma yapmasına gerek kalmamıştı bile, herkes yerindeydi. Takım maçı gibi olmayacaktı bu yüzden hepsi bir yere konumlanmıştı karşıdakiler gibi. Dejun ve Renjun diplerdeydi, ortaya Jaemin öne Chenle ve Hyuck geçmişti. Chenle voleybol oynamayı bilmiyordu daha çok basket severdi, bu yüzden Jaemin ve Hyuck onun yerini alacaktı zor anlarda.

Servis Jaemindeydi, çizginin dışında topu sektiriyordu. Gözleri karşı tarafı tarafı boşluk olan yere doğru atacaktı. Jeno onun arayışını görmüş sahada boş bıraktıkları yere dikkat etmişti. Voleybol oynamayı bilmiyordu ama salak da değildi.

Jaemin topu boşluğa gönderdiğinde Jeno yüzündeki büyük sırıtışla topu karşılamış, marka doğru yönlendirmişti. Mark topu jungwooya kaldırmış, uzun olan da içeri göndermişti.

Topu iyi kullandıkları için şanslı olduklarını düşünüyorlardı ama unuttukları bir şey vardı, karşı tarafta herkes voleybolcuydu bir kişi hariç.

Renjun topu dikkatli bir şekilde öne çevirdiğinde hyuck ilk ellerini kalçasına silmiş, orta sahadan adımlayan jaemine kısa pas bırakmıştı.

Jaemin smaçla öyle güzel bir yere göndermişti ki Jeno'nun havaları boşa çıkmıştı top yere düştüğünde. İki hırsla yerinde duramayan çocuk göz göze gelmişlerdi, bu sefer sırıtan jaemindi.

Birbirlerine kitlenen tek onlar değildi. Mark ve Hyuck da gözlerinin içine delercesine bakıyorlardı hırstan.

Mark onu nerden tanıdığını anlamıştı Jaemine pas verdiğinde. Ukala eski voleybol kaptanıydı o, hocaların yanında söz kesen sırf kendi takımı hakkında konuşan biriydi. Mark bu yüzden daha çok dolmuştu şu an ona karşı, hem gelip sahayı almaya çalışmış hem dün gece muhabbetlerini bölmüş hem de eskiden hocanın yanında susmayıp onun konuşmasına izin vermemişti. Şu an bu maçı kazanmak onun için şeref namus meselesiydi.

(Yarım saat sonra)

    THAT TEAM 🏀
(mark,jeno,jungwoo,yangyang,hendery)

Jeno: simdi sirf o aptallara yenildik diye kenarda oturup ONLARI MI IZLIYORUZ

Hendery: valla kardesim ben gayet iyi oynadim

Yangyang: aynen kankam topa degmemek icin elinden geleni yaptin

Hendery: ?? yonettim sizi iste ne istiyosunuz

Jeno: kenardan ciglik ata ata "SENDE TOP SENDE" diyerek yonetiliyo oyun zaten

kicim senden daha iyi yonetirdi

Hendery: bana diyene bak amk gelen toplarin hic birini alamadin cocukla bakismaktan

Jeno: ben onun NEYIYLE BAKISICAM BE

Havalara girip duruyo ondan sinir oldum

Jungwoo: aynen kardesim bana da ordan bi touch blue

Jeno: ?????? agzina sictirtma

Mark: ya bi sussaniza

tek gruptan ya da tek yuz yuze kavga etseniz anlarim da ikisini birden nasil basariypsunuz amk basim sisti

disari cikiyorum ben ne bok yiyosaniz yiyin yanima gelmeyin bi sure

  •

Mark kendini spor salonunun dışına atmıştı. Arkadaşlarını gerçekten çok seviyordu ama bazen başını fena halde şişiriyorlardı. Sahada bile susmamışlardı asla.

Bahçeye bağlanan taş merdivenlerden birine oturmuş, etrafı izlemeye başlamıştı. Okul açılalı bir ay anca olmuştu, sonbahar hala devam ediyordu koca bahçede. Yapraklar yerde sürünüyor, gece yağmış yağmurun kokusunu her yere taşıyordu. Markın en sevdiği mevsimdi küçüklükten beri sonbahar.

Düşüncelerinin bölünmesine Hyuckun görüş alanına girmesi sebep olmuştu. Yüzündeki ukala sırıtışla ona doğru geliyordu, kazandığı için hayli mutluydu.

Markın yanına oturup ona doğru dönmüş, bir eliyle kendi saçlarını geriye doğru atmıştı rüzgar saçlarını birbirine kattığı için.

"Hayatta kaybetmek de vardır Mark, bu kadar üzülme" Dediği şey aslında güzel bir cümleydi arkadaş içinde denseydi ama donghyuck ironiyle söylediğini ses tonuyla belli etmişti.

Mark önce gözlerini devirdi sonra ona dönmek yerine gözlerini büyük spor salonunun dışına sabitleyerek konuştu.

"İyi olduğun sporda yenmen doğal Donghyuck, bizim o sporla alakamız yok. Eğer basketbol oynasaydık emin ol şu an okulun bir köşesinde ağlıyordunuz" Abartılı konuştuğunu biliyordu ama ne demek istediğini ifade edebilmişti, onların kazanma şansı asla olmazdı Marka göre.

Donghyuck sinirlenmeye başlamıştı, üslubu çok tersti karşısındaki çocuğun. Kaşlarını kaldırdı alayla, vücuduna giren hırs onu kontrol etmeye başlamıştı.

"Kendinden bu kadar emin olman çok komik, sizi ısınma niyetine bile kullanırız baskette de inan bana. Daha takımını yönetemedin bile karşımızda, elin ayağına dolandı" Evet... Takım kaptanına bunları söyleyecek kadar hırslanmıştı zihni.

Mark yanındaki çocuğa döndü cümleleri ardından ciddi mi değil mi diye anlamak için. Hyuckun yüzünün kızarması ve yavaş yavaş çatılan kaşları yetmişti ciddi olduğunu anlamasına. Aklına gelen fikirle hafifçe sırıttı Mark , tenefüs zili çaldığı için ayağa kalkmaya hazırlanırken konuştu.

"Bu kadar eminsen kendinden pazar günü akşam 6 da burada ol. Kim kimi ısınma niyetine kullanıyormuş görelim bakalım."

Donghyuckun gözleri ve markın sırıtışı aynı anda büyümüştü. Ayağa kalkmış, karşısında öylece ufak şokun etkisiyle oturan çocuğa bakmıştı yukarıdan. Mark Hyuck'un rüzgardan dağılıp önüne düşmüş olan saçlarını geriye doğru atmıştı birkaç dakika önce onun yaptığı gibi.Ardından bahçeye dolan öğrencilerin arasına karışmıştı.

Donghyuck kendi kendini kuyuya çekmesinin verdiği sıçmışlık ve Markın son hareketinin garip hissiyle giden çocuğun arkasından bakakalmıştı.

————

Merhabaaaa🥹 ufaktan olaylara girmiş olduk.

Defol git • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin