Konuşmamız Gerek

112 19 17
                                    


Jaemin topu Donghyuck'a doğru havadan atmış, Hyuck ilk manşetle kontrol edip sonra arkadaşına kaldırmıştı topu. Jaeminin bastığı smaç yamuk gidince zar zor kurtarmıştı karşısındaki. "Düzgün kaldır şu topu"

"Beğenmiyorsan kendin yap" Hyuck sinirle bağırırken kendine geri gelen topu kaldırmıştı pasla. Bu sefer Jaeminin bastığı smacı kurtaramamış, arkalarına doğru giden topu almaya gitmişti Hyuck. Yurdun sahasının dışına çıkan topla sabır çekerek koşmuştu peşinden daha fazla gitmesin diye. Yere bakarak yürürken topun durduğunu görünce kafasını yukarı kaldırmıştı, gördüğüyle olduğu yerde kalmıştı çünkü akşamın bu saatinde karşısında Mark ve Jeno'yu görmeyi beklemiyordu. Mark ayağıyla durduğu topu yerden almış, karşısındaki çocuğa uzatmak yerine koltuk altına koymuştu. Hyuck kaşlarını çatıp bir ona bir topa bakarken Mark onun gözlerine dikmişti kendininkileri.

"Topu alabilir miyim?" Hyuck sorarken elini topa doğru atmıştı, izin falan istemiyordu öylesine söylemişti zaten. Fakat Mark hızlı davranıp topu belinin arkasına alırken hala dik bakışları karşısında sinirden kızarmaya başlayan çocuktaydı. Hyuck göz devirip sinirle etrafa baktığında gülen Jeno'yu görmüştü. Zaten şu an olan anlamsız saçmalık onu iyice geriyordu bir de karşısında gülen birisini görmek istemiyordu. Jeno Hyuckun sert bakışlarını üstünde hissettiğinde başka yere dönmüştü, gülmesini tutamaması onun suçu değildi.

"Konuşmamız gerek" Hyuck karşısından gelen sesle marka dönmüştü. Fazla ciddi gözüküyordu, gerçekten konuşup aradaki garipliği çözmek kafasındaki soru işaretlerini gidermek istiyordu.

" Ne konuşacağız Mark?"

Hyuck kollarını göğüsünde birleştirip sorduğunda hızlı bir cevap almıştı. " Sorun neyse onu." Hyuck gözlerini kapatmış sabır dilerken Markın havalı cevap verdiğini düşünüyor olması sinirini bozuyordu.

Gözlerini açtığında karşısındaki ikili bakışıyordu, mark başıyla diğer tarafı işaret ettiğinde jeno 'ne?' diye dudaklarını oynatmıştı. Mark arkadaşına akıl dilerken mırıldanmıştı ama ortamın sessizliğinden Hyuck duymuştu. "Salak mısın Jeno, git diyorum"

Jeno gerçekten o an anladığını belirten mırıltılar bırakırken az önceden beri gözüne kestirdiği sahaya doğru yürümeye başlamıştı. Jaeminin orada olduğunu görmüştü az önce, gerçekten hoş bir çocuktu inkar edemezdi. Onunla konuşmak istiyordu ve bunu gayet açıkça belli ediyordu.

Sahaya girdiğinde yerde oturmuş ne olduğunu anlamaya çalışan merakla bakan çocuğun yanına oturmuştu. Jaemin kaşlarını çatıp ilk geldiği yere sonra da ona bakmıştı. "Donghyuck nerde?"

"Yedik, Mark kemiklerini gömüyor şimdi" Jeno avuçlarını yere koyup arkasına yaslanmış, o kadar düz bir tonda konuşmuştu ki dedikleri saçma olmasa inanabileceğini düşünmüştü Jaemin. Derin bir nefes verdiğinde, Jeno hafifçe gülmüştü. "Markla konuşacaklarmış, beni de kovdular zaten."

Üzgünce konuşan çocuk güldürmüştü Jaemini, fazla garip biriydi. Dış görünüşü ciddi duruyordu ama konuşunca tam bir salağa benziyordu. Kaşlarını kaldırmıştı Jaemin gülerek. "Ha bir de dinleyecektin yani?"

"E tabi, Markın özeli benim de özelimdir. Gizli saklı olmaz bizde." Jeno gururla kurmuştu cümlelerini. Aklına gelen şeyi de düşünmeden söyleyivermişti. " Donunun rengini bile biliyorum , dün mavi giydi bugün de siyah"

"Iyyy Jeno."

Yurdun bahçesinde yavaş yavaş yürüyorlardı, fazla sessizlerdi. Onlardan duyulan tek ses Markın arada voleybol topunu sektirmesiydi. Karşılarında çardağı gördüklerinde ikisi de bir şey demeden içgüdüsel olarak oraya yürümüştü. Hava da onlar yürürken hafiften akşam serinliğinden gece serinliğine geçiş yapıyordu.

Defol git • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin