nobody's son

242 30 17
                                    

Burnumdan akan kanı ve kaburgalarımın sızısını hissedebiliyordum.Anneme ait olduğunu düşündüğüm boğuk bir ses de geliyordu aynı zamanda.Babam annemin yalvarışlarıyla beni bıraktığında sevinememiştim bile.Bedenimdeki ağrıları umursamadan dış kapıya yönelmiştim.Dışarıdan 'cennet' gibi gözüken fakat benim cehennemim olan bu evden kaçmak istiyordum sadece.Ne kadar yürüdüm hatırlamıyorum fakat daha önce var olduğunu bile bilmediğim bir park görünce orada oturma kararı aldım.Ne bok yiyeceğimi bilmiyordum.Yanımda ne cüzdanım ne de telefonum vardı.O kadar ağrım varken ağlayamıyordum bile.

Birilerinden yardım isteyecek gücüm de yoktu.Boşluğa dalmış bir şekilde bankta otururken arkamdan gelen adım seslerini umursamadım.Fakat önüme gelip dikilen silüetle kafamı kaldırdım.Beomgyu'ydu.Önümde hafifçe eğildi ve incinmemden korkarcasına parmaklarını dudağıma doğru değdirdi.Ne ironikti,az önce dudağım bir insanın eliyle incinirken şu an başka eller onu incitmekten  korkuyordu.Deminden beri ağlamayan ben Beomgyu'nun dokunuşuyla ağlamaya başlamıştım.Sanki o dokununca ortaya çıkmıştı yaralarım.Beomgyu onu kurtardığımı söylemişti,ben bunca zaman onu kurtarmadığım halde.Fakat şimdi o beni gerçekten kurtarmıştı.

Ben hıçkıra hıçkıra ağlıyorken kollarını sımsıkı sarıyordu bana.İlk kez aklımdan şöyle bir düşünce geçmişti 'Demek ki birini anlamak için kelimelere gerek yokmuş.Gözler de çok şey anlatabilirmiş'.Öyle ne kadar durduk hatırlamıyorum fakat Beomgyu benden ayrılıp telefonuna bir şeyler yazdığında uzunca bir süre o şekilde durduğumuzu hissetmiştim.Telefonu bana çevirdiğinde 'Bugün bizde kalabilirsin annemden izin aldım' yazdığını görünce sevinmiştim.Ve hayır kalacak yer bulduğumdan değildi bu sevincim.Beni yeni tanıdığı halde ne olduğunu hiç sormadan yardım etmek isteyen Beomgyu'dan kaynaklıydı.

Doğrulduktan sonra beni de kolumdan nazikçe tutup kaldırdı.Elimden tutunca yürümeye başladık.Geldiğimizi Beomgyu durunca anlamıştım.Elimi bırakıp kapıyı çaldı.Kapı açılınca çok tatlı bir kadın kapıyı açtı.Beni görünce gözleri dolmuştu.Bana acıdığı için böyle olduğunu düşündüm fakat  gelip sarılınca bunun acımadan değil de şefkatden kaynaklı olduğunu anladım."Özür dilerim." Babamın dilemesi gereken özrü bana hiç zarar vermeyen birisi diliyordu şimdi."Güvendesin." Bu iki cümle beni garip hissettirdi.Benden ayrılıp "Hadi içeri geçelim" dedi. Beomgyu önde ben arkada içeri girip kapıyı kapattık.Beomgyu işaret diliyle annesine bir şeyler anlatırken ben etrafı inceliyordum.Çok samimi bir evleri vardı."Oğlum,ben sofrayı kurana kadar siz Beom'un odasına çıkın."

Annesinin sesiyle ona dönüp kafamla onayladım.Beomgyu yine elimden tutarak odasına çıkardı.Odası ondan beklediğimin aksine dağınıktı.Çoğu mangadan oluşan bir kitaplığı,kaktüsleri ve daha birçok bitkisi,duvarlara asılı çizimleri ve birçok peluşu vardı.Odaya beyaz ve yeşil renkler hakimdi.Ben öylece dikilirken Beomgyu kolumdan çekip yatağa oturttu.O,odadan çıkınca ne yapacağımı bilemeyip yanımdaki peluşlardan birini elime alıp inceledim.Tekrar gelen Beomgyu ile kafamı kaldırıp ona bakmıştım.İlk yardım çantası vardı elinde.Yanıma oturdu ve içinden malzemeleri çıkardı.Açık yaraları dezenfekte ederken acımasın diye üfleye üfleye yapıyordu.

Benim canım acımadığı halde onun yüzü acı çekiyormuş gibiydi.Kaşları da çatıktı.Bu haline elimde olmadan gülmüştüm.Kaşlarını kaldırmıştı neden güldüğümü anlamadığı için.Kafamı iki yana sallayınca pansumana devam etti.Dezenfekte ettiği yerlere yara bandı yapıştırdıktan sonra morluklarımla ilgilenmeye başladı.Yüzümdeki morluklara krem sürdü.Yüzümle işi bitince başka bir yerimde morluk olup olmadığını anlamak için üstümü inceliyordu.Ona yardımcı olmak için çekinerek formamı sıyırdım.Gözleri dolunca gösterdiğime pişman olmuştum bile.

Ellerini morlukların üzerinde gezdirmeye başladı.Elleri çok soğuk olduğundan irkildim.Ben irkilince o da acıttığı zannedip geriye çekildi.Ağlıyordu.Ben acı çektiğim için ağlıyordu.Elimi kaldırıp gözyaşlarını sildim."Acı çeken benken sen neden ağlıyorsun?" işaret diliyle bir şey söylemişti."Anlamadım." dedim fakat o beni yanıtsız bırakıp morluklarımla ilgilenmeye devam etti.İşimiz bittikten sonra yemeğe indik.Babası da gelmişti."Merhaba" diyip eğildim.O ise beni doğrultup "Hoş geldin Yeonjun." diyip sarıldı.Sonrasında "Beomgyu senden çok bahsetti." diye ekledi gülerek.Beomgyu sanırım ağzını okumuştu çünkü babasına kaşlarını çatarak bakıyordu şimdi.Ben ise içimden 'neyden bahsetmiş olabilir ki?' demiştim.Masaya oturup yemeğimizi yemiştik.Onlarla sohbet etmek güzeldi.Hem konuşup hem de işaret dili kullandıkları için Beomgyu da bize katılabiliyordu.

the archerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin