Sana En Çok Ben Yakıştım

92 10 64
                                    

~~~

Ben sana hep üşüyordum
Çünkü kıştım. 
Nakıştım
Bakıştım
İnkar etmiyorum da. 
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım. 
Ve lütfen inkar etme
Sana en çok, en çok ben yakıştım.

~~~

"Sana ne demiştim ben, Taehyung-ah?" Sesi beni neredeyse öldürecek gibi soğuk, kuzey kutbunun ayazı kadar keskindi. Yutkunmak istediysem de o an için bu da pek mümkün olmamıştı. Hak ettiğimi veriyor olmasına rağmen yanan içimi soğuk tavırlarıyla dondurmayı seçiyordu adeta. Bense, yalnızca onu dinlemeyi seçtiğim her seferde kulağıma dolan sert "konuşsana!" Nidasıyla kelime haznemde bulabildiğim tüm kelimeleri dökmeye çalışıyordum.

"Aşkım.." İçimde tuttuğum tüm nefesi dışarı verirken pencereden içeri baktım, gece ayazıyla beraber bedenime çarpan sert rüzgar beni yerle bir edecekti resmen. İlkbahar için fazla mı soğuktu sanki? Balkonun pürüzlü duvarı sırtıma batarken kollarım göğsümde kavuşmuş, içerideki bulanık götüntüyü seçmeye çalışmıştım ama nafile... Yoongi yokken güvenli olması için camlara film çektiğimiz gerçeğini tamamen unutmuş gibiydim. "Eve geldiğimde o çoktan gelmişti."

"Adresimizi dahi bilmeden mi?" Bu soru, en az onun kadar beni de şaşırtan yegane detaylardan birisiydi. Eve geldiğim ilk dakikadan şimdiye kadar geçen kısacık sürede bile tek düşündüğüm bu olmuştu. Tanıdıklara mı sormuştu, arkadaşlarımız mı vermişti?.. kim böylesine büyük bir aptallık yapardı ki? Aklım hayalim almazken derin bir nefes aldım, ciğerlerimin az önceki kayıplarını telafi edebilmek için tekrar havayla dolabilmesi adına. 

Min Yoongi nefesimi kesmişti. Bana kalırsa güzel şakaydı, yapsa mıydım? Beğenir miydi acaba? Konuyu dağatabilse yeterdi aslında.

"Yemin ederim, onu aramadım. O da beni aramadı. Numarası bile yok ki bende! Akşam eve geldiğimde her zamanli gibi anahtarı kapı deliğine soktum..." Boştaki elimle o anı tekrar yaşar gibi boşluktaki soyut anahtarı soyut kapı deliğinde çevirmeye zorluyordum. Yoongi yanımdayken bu hallerime, sinirliyse bile, gülümserdi. Şimdi hem görmüyor olması hem de benim alışkanlık olarak yapmam, sanki bir şeylerin onda da değişebileceğini hissettirebilir gibiydi. "Açılma sesi geldi ama o öküz ağırlığındaki kapı, bir türlü içeri doğru hareket göstermedi. Biraz zorladıktan sonra da üstteki kilidin açılma sesi geldi ama ben alttaki kilitle uğraşıyordum. Üsttekinden nasıl ses gelebileceğini dişünüyordum, şaşırmıştım, anlıyor musun?" Dışarıdan beni gören insanların deli olarak nitelendirmemesi için dua etmek dışında elimden bir şey gelmezdi artık ve aslına bakılacak olursa bu durum, o an için çok da umrumda sayılmazdı. Ben yalnızca sevdiğim tek adama kendimi tamamen ve en doğru şekilde açıklamakla ilgileniyordum.

"Evimize girdi, kapıyı üstten kilitledi, öyle mi?" Yorgun bir ses tonuyla sorduğunda sanki görecekmiş gibi başımı aşağı yukarı sallamakla yetindim. Sonrasında bunun yeterli olmayacağı kafama dank edebilmişti elbette.

"Evet, aşkım. Kapı bir anda açıldı, elimde anahtarla kalakaldım. Sonra bir baktım annenle göz gözeyiz.." Boğazımı temizledim, karşımdaymış gibi gözlerimi kaçırdım. Kelimeler dudaklarımdan dökülmeden önce beynimden izin almayı, onun yanındayken tamamen bırakıyordu. Bu patavatsızlığım yüzünden deli olacaktım. "Annemiz yani, afedersin. Öyle çıkıverdi dudaklarımdan, çok üzgünüm."

"Bayan Min de diyebilirsin." Alaycı ses tonu beni bir nebze de olsa rahatlatmış olmasına rağmen hala tam anlamıyla onun kuyusuna çekilecek kadar hazır hissetmiyordum kendimi. Soğuk suyuna dalmaya hazır değildim fakat kuyunun sonu boş da olabilirdi, korktuğuma değmeyecek kadar sıcak da olabilirdi. Dışarıdaki soğuk rüzgardan beni koruyacak bir kalkan da olabilirdi. O an bunların hiçbirinden emin olmadığımdan yalnızca tedirgindim.

Wait On Me [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin