~~~
Her şey seninle yaşıyor sevgilim.
Sen baharımın müjdecisi, şen bülbülü…
Sen varsan ağaçlar rüzgarla sevişir, kuşlar ötüşlü..
Yoksan güneş utanır, buluta saklanır,
Bulutlar çisil çisil ağlamaklı..
Ben sırılsıklam…Her şey seninle yaşıyor sevgilim.
Dalından kopardığım çiçek mesela..
Sana veremezsem ölecek, biçare..
Kokunu getirmeyen rüzgar,
Yine bağrımı delecek..
Yine üşüyeceğim demektir.Her şey seninle yaşıyor sevgilim.
Yediğimin içtiğimin tadı sende…
Neye dokunsam sen gizli
Aldığım nefes senin nefesin
Neye baksam ılgım ılgım seni görür gözlerim.~~~
Vazosunu bile bulduğuna inanamadığım çiçeklere bakarken nefesim kesilmiş gibiydi. Beyaz, top top şekilde görülen çiçeklerin etrafı tatlı, renk renk açmış açelyalar da gözleri şenlendiriyordu. "Yoongi..." sesim soluğum gitmiş gibiydi. Onun, böylesine canlı bir şekilde getirmeyi başardığı çiçeklere bakarken onun için imkansız denen bir şeyin var olmadığını tekrar anımsadım. Çiçeği bulacağını söylemişti ve bulmuştu, bu kadar basitti işte. Onun sözlerine güvenebilmek için bu, başlı başına yeterli bir kanıttı.
"Hoşuna gitti mi? Her renginden almak istedim ama kartopu çiçeği en çok beyazken güzel oluyormuş, diğerlerine bakmamalıymışım bile. Yaşlı satıcı bana öyle söyledi en azından." Kelimelerini idrak etmeye çalışırken kucağıma ancak sığabilecek büyük cam vazonun içindeki suyu dökemden doğrudan masaya bırakmak için içeri ilerlemeye koyuldum.
"Bulamayacaksın sanmıştım." Dedim dürüstçe. Salonun en güzel köşesine yerleştirirken bakışlarımı, kapıdiiian doğruca görünen giriş kapısına çevirdim. Yoongi eşyalarını bırakmış, yüzünde gerçekten de memnun görünen bir mutluluk ifadesiyle beni izliyordu.
"Tohumlarını da buldum. Yaşadıkları müddetçe senin için açmalarını istedim." Valizinden çıkardığı küçük poşeti bana uzatırken gözlerim ardına kadar açık ona bakıyordum. Nasıl hepsini bulabilirdi ki?
Ellerim arasına aldığım poşeti bıraktığında beklediğimden daha ağır olduğunu fark ederek heyecanla açtım. Paket paket olan tohumların her birinde bambaşka renklerde çiçeklerin resimleri vardı. Bulduğu tüm renklerden almış gibi görünüyordu. Poşeti bırakmadan kollarımı boynuna sardığımda onun elleri de çoktan belimdeki yerlerine konumlanmıştı. "Çok teşekkür ederim.. bunları bulmak için çok vakit kaybetmiş olmalısın."
Başını omzuma yaslayıp derin derin nefesler alırken kıkırdamadan edemedim. "Hm... hayır, balım. Birkaç yerde bulamayınca internete başvurdum, bir saat içinde de hepsini buldum. Zor olmadı yani, neden öyle olacağını düşündün?"
Ondan çekilmeye yeltenirken belimdeki kolları sıkılaşmış, bir santim bile geriye çekilmeme izin vermemişti. Durumdan rahatsız olmadan ben de kendimi ona bıraktım usulca. "Sen gittikten sonra baktım da... New York çiçekleriyle ünlü bir yer değilmiş."
"Bana kalırsa sen bunu benden istemeden öncesinde bile biliyordun." Sesi, söyledikleri sözcüklere rağmen yumuşak yumuşak ilişiyordu kulağıma. Sanki özlemi, içinde biriktirdiği tüm öfke ve stresi baskılamış gibiydi. En azından bugünlük, bu konu yüzünden bana kızmayacak gibi görünüyordu. Bana verilmiş bu şansı geri tepmek gibi bir aptallık yapmaktansa en dürüst halimle her şeyi dökmeyi ön plana almaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wait On Me [Taegi Fanfiction]
FanfictionMin Yoongi'nin dağınık bir iş programı vardı. Bazı günlerin tamamını Kim Taehyung'a adayabilirken 40-50 saat boyunca birbirlerinden hiç haber alamayacakları kadar uzun aralar da olabiliyordu. Kim Taehyung'sa tam zıttıydı, sabah sekizden akşam beşe k...