Ben Değildim

80 9 73
                                    

~~~

Bir akşamüstü pencerenden bakıyordun
Ağır ağır, yollara inen karanlığa.
Bana benzeyen biri geçti evinin önünden.
Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya...
O geçen ben değildim.

Bir gece, yatağında uyuyordun..
Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya.
Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan,
Ve karanlıklar içindeydi odan...
Seni gören ben değildim.

Ben çok uzaktaydım o zaman,
Gözlerin kavuştu ağlamaya, sebepsiz ağlamaya.
Artık beni düşünmeye başladığından
Bıraktın kendini aşk içinde yaşamaya...
Bunu bilen ben değildim.

Bir kitap okuyordun dalgın...
İçinde insanlar seviyor ya da ölüyorlardı.
Genç bir adamı öldürdüler romanda.
Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın...
O ölen ben değildim...

~~~

Kahkahası kalbimin, zaten normalde de doğru dürüst olmayan ritmini yerle bir ediyordu. O, böylesine içten gülerken ağlayamıyordum bile. Yüreğime oturmuş sancılı acıya karşı gelmeye çalışarak "ben çok ciddiyim!" diye atıldım ama onun kahkahası son bulmak bilmiyordu. Bu durumdan dehşet derecede zevk alıyormuş gibi hissettiriyordu. Annesiyle ettiğim kavganın bu kadar komik olan kısmı neresiydi? Neden yalnızca ben dert etmişim gibi hissettiyordu?

"Ona ne dedin peki?" Kahkahaları arasından sormayı başardığı soruya karşılık hafızamı zorladım, yanağımdan süzülen gözyaşını alel acele, elimin tersiyle silmeye çalışırken hatıralarım arasında sürüklendim. Oysa yalnızca birkaç saat önce yaşanmıştı bu olay. Hafızam nasıl bu kadar boktan olurdu? Gecenşn zifiri karanlığını aydınlatan sokak lambalarından birisine odaklandı gözüm, hatırlamak için gözlerimi sabit bir konumda tutması gerekiyor olmalıydı.

"Yoongi'yle bu durumu konuşmadan onun hayatını etkileyecek bir karar alamam, dedim. Neticede o, hala kabul etmiyor olsa da benim eşim, dedim." Bir damla daha göz pınarımdan bağımsızlığının ilan edip süzülürken sinirle sildim. Bu kadar sulugöz olmak zorunda mıydım acaba? Tanrı beni yaratırken bolca ağlasın, falan demişti sanırım. Hiçbir şey bilmiyorsam bile bir erkektim ben, neden bu kadar duygusaldım?..

Yoongi'nin göz devirdiğine neredeyse emin sayılırdım. Zaten bu durum sesine de hemencecik yansımıştı. Sessizliğinden, ne kadar süre öylece durduğundan yaptığım çıkarımların doğru sonuca gitmesi içimi tatmin edici bir hisle dolduruyordu. "Sonuncuyu söylemediğine adımdan daha eminim, balım."

"O, sana karşı yaptığım bir iğnelemeydi ama buna yakın bir şekilde eşim olduğunu belirtince çubukları masaya fırlatarak gitti, bu da bir gerçek." Ağırlığımı tek bacağıma verdim, sessizce esnedim. Sabahın bu saatinde uçacak enerjiyi nereden bulduğunu merak ediyordum. Sabah gidecek dersim olmadığı için şanslıydım ama onun tüm günü dolu olmalıydı, her zamanki gibi. Ders araları, eve gelişim ve yemek saatimi de dahil ederek uyuduğum saatlerin aksine o her dakika ayaktaydı sanki. Buna rağmen bana güç veren ses tonuyla iyi ilerlediğimi söylerken ona kanıyordum. Aynı gücü ona vermeye çalışan ruhum acı çekse de onun bana söylediği her bir kelime kabulümdü.

"Erken geleceğim, balım." Yumuşak ses tonundaki rahatlatıcı hava, ciğerlerimde hissettiğim o sancıya son vermiş gibiydi. Nihayet pişmanlık ve hüznün yerini, onun bana bahşettiği aşkı alırken buruk bir gülümseme takındım. "İki gün içinde geleceğim. Bekle beni. Seni sarıp sarmalayacak ve asla bırakmayacağım. İyi olacağız. Sen ve ben her zamanki mutlu evliliğimize devam edeceğiz. Bana olan aşkın sönmeden beni bırakmana izin vermeyeceğim." Rahatlatıcı, insanı göklerdeki bulutlar kadar yumuşak ve rahatlatıcı hissettiren bu vaatlerini dinlemek güzeldi. Elbette her evli çift için böylesi bir durum geçerli olmayabilirdi ama Yoongi, söylediği her sözün arkasında dururdu. Ona yeterli süreyi vermeli ve geri çekilmeliydim, sonrasında yeteneklerini konuştururdu o da.

Wait On Me [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin