öhöm beklenen bölüm geldi öhöm
#######
"Şunu almak istiyorum." Yoongi Kore'den önceki son durakları olan Japonya'dan Jimin'e bir hediye almaya karar vermişti. Güzel sevgilisine yakışacak zarif bir hediye seçmişti. "Yoongi, Japonca bildiğini bilmiyordum."
"Bildiğim pek çok dil var hyung. Yabancı olan pek çok kişiyle iş yaptım." Yoongi, Namjoon'a gülümsemiş ve kendisine uzatılan paketi alıp teşekkür etmişti. Biraz daha gezindikten sonra gemiye geri dönmüşlerdi. Bang Si Hyuk onları görünce gülümsemişti. "Evinize dönmeye az kaldı çocuklar!"
12 Ekim akşamı gemi Japonya'dan harekete geçmişti. Yoongi, Jimin'in doğum gününe yetişebildiği için çok mutluydu. Yolculuk boyunca yaptıkları işleri hep büyük bir keyifle yapmıştı. Sonunda oluyordu işte, üç yılın ardından sevgilisine kavuşacaktı. Sarı saçlarını sevebilecek ve kokusunu doya doya içine çekebilecekti. Bunun verdiği güzel his ile uykuya dalmıştı.
*
"Y-yoongi!?" Jimin elindeki tabağı düşürmüştü. Seokjin tabağın kırılmasının sesine koşarak mutfaktan gelmişti. Jimin masanın başındaki boş sandalyeye bakıyordu. İlaçlarını almamış ve yine bazı halüsinasyonlar görüyor olmalıydı. Doğum gününe böyle başlaması iyi olmamıştı. "Yoongi'm." Seokjin, Jimin'i yerdeki kırık parçalardan ve yemek salonundan uzaklaştırmıştı. "Hyung, bırak! Yoongi gelmiş işte!"
Gözleri dolu doluydu. Biliyordu Yoongi'nin gelmediğini. Sadece geri döndüğüne inanmak istiyordu. İlaçlarını bazen onu bu şekilde görebildiği için almıyordu. İlaçlarını tam aldığında sıkıntısız oluyordu ama almadığında çok kötü etkileniyordu. "Jiminie, orada kimse yok. Yoongi gelmeyecek!"
Seokjin onu koltuğa oturtmuş ve hemen ilaçlarını getirmişti. "İç hadi." Jimin zorla üç farklı ilacı içmişti. "Burada biraz dinlen olur mu? Sana yiyecek bir şeyler getireceğim; sonra da hastaneye gideriz ve sen de hastalarınla ilgilenirsin. Anlaştık mı?" Jimin sadece başını sallamıştı. Gözleri yavaştan kapanıyordu. Biraz uyursa ona iyi gelebilirdi.
*
"İşte geldik!" Sabahın erken saatlerinde Busan'daki bir limana demirlemişlerdi. "Yoongi, Namjoon sizinle olan bu yolculuk benim için çok keyifliydi. Elbet bir gün yine görüşelim!" İkisi de Bang Si Hyuk'a teşekkür etmişlerdi. "Buradan Seul'e trenle geçebilirsiniz. Yaklaşık dört saat sürüyor."
Tren istasyonunun konumunu öğrendikten sonra Namjoon ve Yoongi, Bang Si Hyuk'a teşekkürlerini sunup veda etmişlerdi. "Yoongi başardık! Sonunda geri döndük!" Namjoon ülkesini, toprağını öpecek kadar çok özlemişti. Yoongi'nin ise tek derdi elbette biricik sevgilisiydi.
Bilet alıp saat 9'daki trene bindikten sonra dışarıyı izlemeye başlamıştı. Son dört saat kalmıştı Jimin'e kavuşmasına. Son dört saatcik. Ama bu dört saat şimdi ona geçmek bilmeyecekti işte.
*
"Biraz daha iyisin değil mi?" Seokjin endişeyle sormuştu. "İyiyim hyung. İlaçları eksik almışım hepsi bu." Jimin başını ovalıyor ve ona uzatılan suyu içiyordu. "Bundan sonra eksik almak yok! Hepsini tek tek kontrol edeceğim!" Seokjin ona sıkıca sarılmıştı ve bu da Jimin'i gülümsetmişti.
Saate baktıklarında 9'a geldiğini görmüşlerdi. "Hyung gitmeliyiz. Randevular başlayacak." İkisi hazırlanıp hızla hastaneye gitmişlerdi. Jungkook önceki gece nöbetçi olduğu için onu yeni görüyorlardı. "Hyung öleceğim sanırım." Jungkook gelip Seokjin'in omzuna başını yaslamıştı. "Jungkookiem hadi eve git ve dinlen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secret secret | yoonmin ✔️
Fanfiction𝘚𝘦𝘤𝘳𝘦𝘵 𝘚𝘦𝘤𝘳𝘦𝘵 𝘣𝘺 𝘚𝘵𝘳𝘢𝘺 𝘒𝘪𝘥𝘴 바쁘게 걸어가다 보면 괜찮아지겠지 비 온 뒤에 땅이 굳고 다시금 꽃이 피듯이 ####### Sıradan bir üniversite öğrencisi gibi gözükse de babasının öldürülmesi dolayısıyla yeraltı dünyasının liderlerinden olan Min Yoongi, dünyanın en sa...