40

208 24 23
                                    

Jimin atıştırmalık dolu olan kutuyu ve küçük şekerlemeyi tekrar vitrine koymuştu. Şekerlemeyi verdiğini de sonradan hatırlamıştı. Beraber yılın başındaki partinin hazırlanmasına gönüllü olarak yardım ederken Yoongi çok yorulduğunu söylediği zaman vermişti bu şekerlemeyi.

Jimin bu kez de ikinci vitrine dönmüştü. Tamamiyle fotoğraf doluydu. Yine camını açmış ve teker teker incelemişti. Hepsi ya Yoongi'nin küçüklüğü ya da eski aile fotoğraflarıydı. Jimin, küçük Yoongi'yi çok tatlı bulmuştu. Sevgilisi hep çok tatlıydı zaten.

Üçüncü ve son vitrine döndüğünde ise içinde sadece kalın bir defter olduğunu görmüştü. Eline alıp açmadan incelemişti. Defterin dışı deriyle kaplanmıştı ve üzerinde M.Y. yazıyordu.

İçine açıp baktığında sayfalar dolusu yazı görmüştü. Hepsi Yoongi'nin el yazısıydı. Jimin hızla sayfaları çevirirken bir sayfada durup okumaya başlamıştı.

Sarı saçların ne güzeldi bugün yine. Duy beni Park Jimin! Sen çok güzelsin, en güzelsin, benim güzelimsin. Eşsizsin bebeğim, güneş ve ay kadar eşsizsin. Seni bu kadar çok sevebilmem normal mi bilmiyorum ama zaten normal olmak istemiyorum. Seni delice, deliler gibi seviyorum. Seviyorum da seviyorum işte.

Kalbimi sevgi gibi duygulara kapattığım anda hayatıma girdin. Annemi, babamı kaybettikten sonra hayatın korkunç bir yalan olduğuna inanırken sen mükemmel bir gerçeklikle hayatıma girdin. Ben sende nefes aldım, sende dinlendim Jimin. Hayatımın zorluklarına senin varlığınla direndim. Sen güç verdin bana güzelim, gülüşün güç verdi.

Kim bilirdi taştan kalbimi yumuşacık edeceğini? Kim tahmin edebilirdi sarı dalgalı saçlara yenilebileceğimi? Kim düşünürdü en büyük zaafımın güzel gözlerin olabileceğini? Zaafımsın papatyam. Tek ve en güzel zaafımsın.

Diğer sayfaya geçmişti.

Papatya festivali en çok sana yakıştı. Sarı saçlarına papatyalar ne çok yakıştı? Hayatımda gördüğüm en güzel şeysin, en güzel çiçek, en güzel papatya sensin. Sensiz ne yapıyordum ben bilemiyorum. Seni görmeden nasıl yaşıyordum, hiç bilemiyorum ki.

Hayatım seninle başladı gibi hissediyorum. Bu hisler saçma mı bilmiyorum. Senin belki varlığımdan haberin yokken ben burada seninle ilgili hayaller kuruyorum. Hayallerimi ne de güzel süslüyorsun öyle. Zaten sen varsın diye güzel hayallerim, sen güzelsin diye güzel. Bu kadar güzel olma bebeğim. Kıskanırım seni. Herkesler sana hayranlıkla bakarken ben seni kendi gözlerimden bile kıskanırım.

Benim güzel meleğim. Kalbinden öperim seni. Öyle güzel ki kalbin gerçek olup olmadığından emin olamıyorum bazen. Öyle temizsin ki seni kirletecekler diye ödüm kopuyor bazen. Güzeller güzelim, çok güzelsin. Sadece kaşın, gözün, saçların değil; her şeyinle çok güzelsin.

Beraber yaşlanalım, beraber geçirelim her anımızı. Sensiz geçecekse bu ömür hiç geçmesin daha iyi. Ben yetmiş yaşına geldiğimizde de seni çok seveceğim, seksen yaşına geldiğimizde de benim güzelim sen olacaksın. Doksan yaşında belki görmez gözlerim ama benim için en güzel gülüş yine seninki olacak.

Bu yüzden benim ol sevdiğim, benim olmalısın. Sen ve ben, biz birbirimizin olmalıyız.

"Seninim sevgilim, sonsuza dek seninim. Yaşlansam da seninim, ölsem de yine seninim."

*

"Hyung, haber yok değil mi?" Changbin bilgisayarın başında oturan Taehyung'a sormuştu. "Yok Binnie, yok."

Taehyung, Changbin ve Hoseok kimseye söylemeseler de Yoongi'yi arıyorlardı. Dünyanın dört bir yanına adamlarını göndermişlerdi. Olabilecek her yere baktırmıştılardı ama yoktu. Bulamıyorlardı. Sanki yer yarılmış ve Yoongi o yarıkta kaybolmuş gibiydi.

secret secret | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin