Aradan günler geçmişti ve küçük sıçan o günden sonra kimsenin kapısını çalmamıştı. Abisinden ciddi anlamda azar işitmişti sanırım. Hak ediyordu da, benim kardeşim yapmış olsaydı ayaklarından tavana asabilirdim.
Abisini de bu geçen günlerde görmemiştim. Tahminimce o da evde değildi. Buraya taşınalı sadece bir ay olmuştu. Bu süre zarfinda yalnızca iki kere görmüştüm ve yüzünü henüz görememiştim. Bu nedenle görsem bile tanıyacağımı hiç sanmıyorum.
Bugün izinliydim, kumaş pantolon ve beyaz tişört giyerek evden çıktım. Merdivenlerden aşağı inerken önümden birinin daha ağır adımlarla indiğini gördüm. Bu o çocuğun abisi! Nereden anladığımı sormayın, sırtı ve geniş omuzları ezberimde kalmış. Çekici bir fiziği vardı, eminim ki o da bunun farkındaydı. Yürüyüşü, her bir adımı kendinden emindi. Adeta fiziğiyle gurur duyar gibi yürüyordu.
Önümde onunla birlikte merdivenlerin sonuna geldik. Bina kapısına yaklaştığımızda bile henüz beni fark etmemişti. Kafasını telefondan kaldırmıyordu. Bina kapısını açıp dışarı çıkarken arkasından koşar adımlarla kapıyı tutmaya çalıştım. Parmaklarımın kapının arasında kalmasıyla çığlık attım. Tam ilerliyordu ki duyduğu çığlığımla birlikte kafasını kaldırıp bana döndü. Geri gelip kapıyı itti ve parmaklarımın kurtulmasını sağladı.
"Biraz daha dikkatli hareket etmeyi dene, kapı düşündüğün kadar hafif değil." Bu da neydi şimdi? Suçlusu ben mi olmuştum bunun? Dışarı çıktığımda o da arkasını dönüp ilerlemeye başladı.
"Bunun suçlusu sensin!" Adımları duraksadı, ağır adamlarla tekrar bana döndü. Ne demek istediğimi anlamak ister gibi bakıyordu. "Eğer kapıyı tutmak yerine arkanda ben varken bırakmasaydın elim arada kalmazdı!" Kaşlarını çatarak yanıma doğru yaklaştı. Aramızda bir adımlık mesafe bırakarak karşımda durdu. Elimi eline aldığında ne yaptığını sorgular gibi ona baktım. Elimi ters düz yapıp inceledi.
"Gayet sağlam duruyor, bu denli abartmanı ve arkamdan bağıracak kadar devlet meselesi haline getirmene hiç gerek yokmuş. Haksız mıyım?" Bir de üste çıkmaya mı çalışıyor o?
"Belki de kırılmıştır! Aman Allah'ım, ben de neden bu kadar çok ağırdı diye düşünüyordum. Elim senin yüzünden kırılmış meğerse. Seni cani!" Son söylediğim kaşlarını daha çok çatmasına neden olmuştu. Hiçbir şey söylemeden sadece yüzüme bakıyordu.
"Ne?" yüzüme boş boş bakmaya devam ediyordu. "Neden artık öyle bakmayı kesmiyorsun. Korkmalı mıyım?"
Fazlasıyla korkmalısın, Asel. Çünkü bu adam birazdan seni canlı canlı yiyecek!
Hiçbir şey demeden arkasını döndü. Sinirlendiğini belli eden adımlarla uzaklaştı.
Zaten başka ne bekliyordum ki, özür dilemesini falan mı? Hayvanın teki!
Sinirimi yarıştırarak onun gittiği yönün tersine ilerlemeye başladım. Henüz birkaç metre ilerlemiştim ki ayağımın taşa takılmasıyla birlikte yere çakıldım.
"Ne biçim bir gün böyle? Hepsi o cani adam yüzünden, bana beddua etti kesin!" Etrafımda bana bakan gözleri umursamadan ayağa kalkıp tekrar evin yolunu tuttum. Neden mi? Çünkü bir ton para saydığım pantolonumun dizleri yırtılmıştı.
O adamın benden çekeceği var! Ona sinirlenmeseydim dengem altüst olmazdı ve yere de çakılmazdım.
Artık azılı düşmanımsın Sefa Alagöz.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPI | Yarı texting
Ficção AdolescenteAsel: Kardeşiniz sürekli kapımı çalıp kaçıyor. Asel: Lütfen uyarır mısınız, bıktım gerçekten. Sefa Bey: Kusura bakmayın. Sefa Bey: Bir iki güne annemlerin yanına dönecek, sorun çözülür. Asel: Umarım.