- En Fazla Ne Olmuş Olabilir Ki? - (BÖLÜM 3)

17 0 0
                                    

Haiii! Ben geldim gene:) Umarım diğer bölümü sevmişsinizdir. Bu bölümde biraz Berk ile Derin'i arkadaş yapmaya çalışacağım. umarım yapabilirim:) Sare'ye de gelecek sıra merak etmeyin. Kendileri beni zaten zorluyor ekle ekle diye. Nasıl ayrılacaklarını bile planladı. Şarkıyı da bölümü yazarken anılarımı tazelemiş gibi olup sanırım biraz sulu göz oldum ehe:) Dinlerseniz iyi olur. Neyse hadi hikayeye geçelim.

İyi okumalar...

. . .

Berk beni kendi arabasına oturtup evime doğru ilerlemeye başladı. 10 dakika önce yaşadığım olay yüzünden dizlerim titremeye, ellerimi sıkmaya başlamıştım. Nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum bir yandan da. Gözlerimin önüne olanların hepsi gelince gözlerimden yaşlar akmaya başlıyordu. En azından saçlarım gözlerimin gözükmesini engelliyordu da Berk ağladığımı görmüyordu. Ağladığımı görmemesi, dizlerimin titrediğini ve ellerimi sıktığımı görmeyeceği anlamına gelmez tabii ama.

''Derin? Dizlerin mi titriyor senin?'' dedi yola bakmaya devam ederek. Berk'in sesini duyar duymaz göz yaşlarımı sildim. Hemen ellerimi birbirinden uzaklaştırıp dizlerimi tutmaya başladım. Sonra kafamı kaldırdım ve konuşmaya başladım.

''Dizlerim mi? Alakası yok ya. Ne titremesi? Yanlış görmüşsündür sen.'' demiştim alelacele ağzımdan çıkan kelimelerle. Çokta inandığını düşünmüyordum. İnanmadığını anlamış olacaktım birazdan.

''Derin, benden saklamanı gerektirecek bir şey yok. Demin olanları tekrar tekrar açmak istemiyorum ama lütfen benden şuan itibariyle bir şeyler saklama olur mu? Lütfen. Şimdi ellerini sıkma, dizlerinin de titremesinler diye üstlerine bastırma. Anlaştık mı? Az kaldı, gelmiş oluruz birazdan.'' dedi. Size şunu söyleyeyim. Bildiğiniz, açık açık bana güvenebilirsin, benimle arkadaş olabilirsin demişti. Hala söylediklerine inanamıyordum.

Evimin önüne geldiğimizi görünce aklıma Sare gelmişti. Benden haber alamadığı için çok endişelenmiş olmalıydı. En son geliyorum birazdan diye mesaj atmıştım ama mesajı yazalı çok olmuştu. Sare'yi o duruma sokmak zorunda kaldığım için kendimi suçlamaya başlamıştım yavaştan. Ben bunları düşünürken Berk'in bana seslendiğini duydum.

''Derin, geldik. Hadi gel.'' diyordu benim tarafımdaki kapıyı açmış bana bakarak. Ne ara yerinden kalkıp kapımı açtı fark etmemiştim. Arabadan inip ellerimi sıkmaya devam ettim. Bu elimde olan bir şey değildi. Küçüklüğümden beri yapıyordum. Anneannem öldüğü gün bütün akrabalarım dışarda ağlarken ben kendimi tuvalete kilitlemiş duvarları yumrukluyordum. Ve o gün de ellerimi sıkıyordum. Bir nevi duygusal çöküş yaşamıştım.

Berk arabayı kilitledikten sonra bana döndü. Hala ellerimi sıktığımı görünce kollarını göğsünde kenetleyip bana ciddi ciddi bakmaya başladı.

''Hani ellerini sıkmayacaktın. Bak sıktığın zaman kesiklerden daha çok kan akıyor. Yapma şunu.'' deyip sıktığım ellerimi birbirinden ayırmıştı. Onun bu hareketi ile o simsiyah gözlerinin içine baktım. Ona baktığımı fark edince bana hafifçe gülümseyip omuzlarımdan tutarak kapıya doğru ilerletti. Kapıyı tereddütle çaldığımda bana sarılmaya koşan bir Sare beklemeye başlamıştım. Kapı açılınca korkuyla olacakları bekledim ama beklediğim gibi bir şey olmamıştı. Kapıyı tabii ki Sare açmıştı ama susup kalmıştı bir an konuşmaya başladığı sırada.

''Dero neredesin sen ya! Öldüm meraktan öldüm! İnsan bir haber verird- OHA LAN NE OLDU BOYNUNA! ELLERİNDE KANIYOR! KONUŞSANA KIZIM KON- YUH! Bu ne yapıyor burada? Bizim çekik niye burada? YA KONUŞSANIZA ÇATLATMAYIN BENİ! BİR BOKLAR DÖNÜYOR BURADA BELLİ!'' diye bağırmayla normal konuşmak arasında gelip gelmişti kendileri. Sare'ye sakince:

Ruhunu Serbest BırakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin