II

1K 27 0
                                    



Dersi olmadığı, vizelerinden hemen sonraki haftanın çarşamba günü Defne her zamanki gibi okuldan çıktı ve uzun bir yoldan sonra ikinci evine vardı. Onun çocukluğuna şahit olmuş insanlara selamlaşarak geçtiği her kapıdan neye doğru gittiğini bilmeden yol aldı. Arabasını park etti ve arabaların arasından geçerek tesise doğru ilerledi. Orada bulunan tüm arabaların sahiplerini teker teker sayabilirdi. Hepsinin hikayesini anlatabilecek kadar hakimdi her birine. O arabaların sahiplerinin ne hayallerle burada futbol ile ilgili nasıl hayalleri olduğunu biliyordu Defne, o adamların hayallerinin bir rüya gibi geldiği, sadece hayalini kurabildikleri o günleri de hatırlıyordu.

Böyle bir yerdi onun için bu tesisler. Her köşesinde farklı bir anı farklı bir anlam vardı. Yüzünde büyük bir gülümseme ile arabalara göz gezdirirken neredeyse giriş kapısına kadar gelmişti. Bir anda yüzündeki gülümsemenin yerini şaşkın ve anlamsız bir ifade almıştı. Durdu ve az önce önünden geçtiği arabaya geri döndü ve dikkatle incelemeye başladı. Arabaya hayranlık ve şaşkınlıkla bakıyordu Defne. Hayallerini süsleyen bu arabanın kimin olabileceğini düşündü ancak hayır bu arabanın buradan tanıdığı kimsenin olmadığına adı gibi emindi. Buna sahip olabilecek kimseyi tanımıyordu. Böyle bir arabayı buradaki kimsenin istemeyeceğini biliyordu, en azından bu takımdakilerden hiçbiri istemezdi. Bozuntuya vermedi Defne; vintage,  zümrüt yeşili bir Porsche her gün gördüğü bir araba değildi. Gördüğü aracın bir süre tadını çıkardı ve bir fotoğrafını çekti. Arabanın hala ne kadar etkileyici olduğunu düşünürken bir yandan da tekrar giriş kapısına yürümeye başladı.

Babasının yanına gitmedi Defne. Stada girdiği kapıdan antrenmanın çoktan başlamış olduğunu görebiliyordu. Yıllarca girmeye izni olmadığı o yere gitti, daha yeni yeni girmesine izin verilen  yer. Belki de zamanında konulan bu yasaklar bu kadar cazip yapıyordu burayı.

Odaya gittiğinde bir kez daha içi hoş oldu. Yan yana dizilmiş bir sürü dolap ve ortadaki platformun üstünde durduğuna inandığı babası. Bu odanın girişine kadar gelebiliyordu Defne, fazlasını istediğinde ise hep geri gönderilmişti. Hayalinde babası soyunma odasının en ortasında durup motivasyon cümleleri kuruyordu oyuncularına. Onlara bağırıyor ve başarabileceklerini söylüyordu. Odaya bir kere daha baktı Defne. Dolaplara, dolapların üstünde bulunan forma numaralarına teker teker göz gezdirdi. Her numarayı kafasında teker teker oyuncularla eşleştirdi, ta ki bir sayıyı görüp geçmişe ışınlanana kadar."15"

10 yıl önce

"Saçmalama baba, bunu yapmanın bir anlamı yok." dedi Defne babasına.

"Benimleyken sıkıldığını fark ediyorum kızım." dedi babası, onu alt takımların antrenman sahasına götürürken. Onu burada daha mutlu olabileceğine ve yaşıtlarını izlerken daha çok eğleneceğine ikna etmeye çalışıyordu dakikalardır. İstemeye istemeye babasını takip etti küçük kız. Babasına hiç bir zaman hayır cevabını veremezdi Defne. Babası küser onla hiç konuşmaz diye korkardı. 

A takımının sahasının yanında küçücük kalan alana girdi ve babasının onu bırakması ile sahada oynayan çocukları incelemeye başladı. Hiç bir zaman 10 sayısını sevmeyen Defne, takımda gördüğü 10 numaralı formayı giyen çocuğu daha iyi inceleyebilmek için küçük gözlerini kısarak incelemeye başladı. Yetenekli, atik ve oyun kurucu olan 10 numara. Çocuk gerçekten de 10 numaranın vücut bulmuş haliydi. Artık her kimse. Soğuk bir Ocak günüydü. 15 Ocak 2014. Onu gördüğü ilk gün.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Kafasını iki yana salladı Defne ve bu anısından kurtulmaya çalıştı. Soyunma odasından çıktı ve babasının yanına gitti. Sahadaki oyunculara baktı ve soğuk bir ocak günü gördüğü aynı yeteneği gördü. 15 Ocak 2014'ten 10 yıl sonra 15 numaralı formasıyla Yıldız.



the night we met // Kenan YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin