0.1

66 10 105
                                    

Selamlar,

Bu ilk hikayem, belirli bir konu yok tamamen akışına bırakacağım. 

İyi okumalarr

"Suyunu aldın mı yanına, kızım?"

"Evet anne, onu unutur muyum?"

"Hadi git evimden."

"Sağ ol ya bir kovmadığın kalmıştı zaten..." Annem, babamla beraber tezgahın üzerine adeta fırlattığımız bulaşıkları yıkarken arkadan ona ulaştım ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum. 

"Hadi gittim evinden." dedim ve bez ayakkabılarımı ayağıma sokup evden kaçarcasına ayrıldım.

(...)

"Melis?" 

"Burada."

"Tarık?"

"Burada."

"Zilan?"

"Burada." diyerek elimi kaldırdım. Bir yandan da tahtadaki yazıları deftere geçiriyordum. 

Adım Zilan. Nereden geldiği, adımı kimin koyduğu, anlamı hakkında hiçbir fikrim yok; sorgulamadım da. 17 yaşında dersleriyle cebelleşen, kendini arkadaşları dışında ilişkiye kapatmış bir kızım. Bilgisayar oyunlarına bayılan ve boş vakit bulduğu an hiçbir vasfı yokmuş gibi hayatını sadece bilgisayar oyunlarına adamış elemana dönüşebilen ve sanal dünyası geniş olan biriyim. 

Ve sanırım hayatım boyunca kendimi bu kadar iyi tanıtmamıştım...

Hocanın yanıma geldiğini gördüğüm an kitap kapağına çizdiğim resmi kapattım ve derse odaklanır bir tavır takındım. Rollerde üstüme yoktu, gerektiğinde havuzda ceset taklidi bile yapabilirdim. 

Sonunda ders bitti, ayağa kalkıp kimseyle ilgilenmeden sınıftan çıktım ve koridorun ta diğer ucunda bulunan tuvalete gittim. Afedersiniz ama o ruh hastası fizik öğretmeni dersi biraz daha geç bitirseydi altıma sıçacaktım. 

İşimi bitirdim ve tuvaletten çıktım. Ellerimi yıkamak için lavabonun önünde durduğumdaysa kafamı önüme eğdim. Özgüvensiz biriydim, aynada göz göze geldiğim kişi genelde moralimi bozardı. 

Koyu kahve saçlarım vardı. Uzun zaman önce kestirmiştim onları ve oldukça uzamışlardı. Bu beni rahatsız etmişti çünkü kısa saçları daha çok severdim. 

Elaya yaklaşmaya çalışan ama yanlış virajı dönüp babama benzeyen simsiyah gözlerim titriyordu. Bunun kötü bir durumla alakası yoktu, sadece onları sabit bir şekilde tutamıyordum. Bu gözlere bir de yazın yanmış kumral tenim eklenince tamamen Zonguldak kömürüne dönmüştüm. Bu durumu her sene yaşadığım için bende bir önemi kalmamıştı. 

Daha fazla kendimle ilgilenmedim ve tuvaletten çıktım. Beni kapı eşiğinde bekleyen Işıl ile göz göze geldiğimde gülümsedim ve yanına ilerledim. Yine kantinden bir şey almıştı ve yine bana da ısmarlamıştı. 

"Kızım bunları bana borç diye döndürürsen seni fena fırlatırım ona göre." dedim ve bana uzattığı tostu elime aldım. Teşekkür  etmedim çünkü bundan öncekilerde o kadar çok teşekkür etmiştim ki Işıl çok sinirlenip beni duvardan duvara vurmak istediğini kibarca(!) belirtmişti. 

Tamam, dürüstüm, hayvan gibi böğürerek söylemişti bunu. 

"Borç olsaydı şimdiye sıkıştırmıştım seni canım." Solgun dudakları iki yana kıvrıldı ve her zaman kızarık olan yanakları daha da tatlı geldi gözüme. 

Sarıya çalan kahve saçları vardı, bu saçları bir de yıldız gibi parlayan yeşil gözlerle tamamlandı mı taş gibi karıya dönüyordu gözümde. Bembeyaz teniyle çok narin duruyordu. Bu kız tam benlikti be...

"Zilan,"

"He."

"Ay... Elimde bir dedikodu var ama doğru mu yanlış mı... Bu sefer ben bile ikilemde kaldım." diyen Işıl bana biraz daha yaklaştı. Ağzımı yırtarcasına açtım, tostumdan kocaman bir ısırık aldım ve ağzım dolu olduğu için Işıl'a kaş göz hareketleri yapıp anlatmasını istedim.

________________

Bölümlerin uzunluğu hakkında pek bir fikrim yok ama uzun olduğunu düşünürsem kısaltmaya çalışırım.

Okuyan herkese teşekkürler











Benimle KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin