Ayyy selamlar
İçimden bir sürü şeu yazmak geliyor şu sıralar
Bu bölümde olayların biraz daha karmaşık yerine gelicez. Asıl sorunun ne olduğu biraz daha fark edilecek gibi.
İyi okumalaar
"Zilan dur! Ben de geleyim."
"Gelmeni gerektiren bir durum yok." derken titreyen dizlerime söz geçiremiyordum. Ben oldukça kolay panik yapabilecek bir insandım. Işıl ne diye bana böyle bir mesaj atıyordu!
Durdum, o bana yaklaşırken duraksadım. Hemen arkamda durmuş olacak ki nefesini ensemde hissettim.
"Titriyorsun. Vücudun yardıma ihtiyacın olduğunu söylüyor, Zilan."
Fark edemiyordum. Ellerimi kaldırıp baktığımda gerçekten zangır zangır titrediğimi anladım.
Kafamı çevirdim ve yoğun kahverengi gözlerine baktım. Sadece kafamı onaylar şekilde salladım. O yanımda benimle koşar adım ilerlerken Işıl'ı aradım.
"Neredesin kızım sen?!"
"Zilan... Gökalp çok kötü..." Ağlıyordu. Işıl ağlıyordu ve seslerden anladığım kadarıyla kalabalık bir yerdeydi.
"IŞIL NEREDESİN?" Bağırmamak için kendimi zor tutuyordum ama bir yandan da içimdeki paniği atmaya çalışıyordum.
"Hastane- hastanedeyiz."
Hiçbir şey diyemedim. Telefonu hızla kapattım. O sırada Rüzgar'ın merak dolu bakışlarına maruz kaldım.
"Neredeler?"
"Hastanedelermiş." Titrek bir nefes aldım. Astımım nefes almamı engellemeye başlamıştı. Bir anda duraksadım ve hemen yanımdaki duvara yaslandım.
Rüzgar ilgilenmedi. İleri doğru hızlı adımlarla gitti ve bir taksi durdurdu. Bir kaç el işareti yaptıktan sonra yanıma geldi. Ama dokunmaya çekiniyordu.
"İyi misin?" Değilim desem çare bulacaksın sanki lavuk!
"İyiyim, gidelim."
Zar zor doğrulduktan sonra taksiye ilerledim. Taksinin arka koltuğuna sindiğim anda gerçekten nefes alabildiğimi hissetmiştim.
Hastaneye gidene kadar götüme dikenler battığını hissediyordum. Gerçi, hastaneye geldiğimde de aynı hissi yaşamaya devam etmiştim.
Şimdi ise Işıl'ın yanındaydım. Ağlayarak olayı anlatmaya çalışıyordu. Bense onun tiz sesinden başka hiçbir şey anlamıyordum.
"Miz ğoduryodük. Sünra bir onsa-"
"Işıl! Kendine gel! Ağlamanın ona bir faydası yok!" Öfkeleniyordum. Panik yaptığımda asla sakin kalamıyordum.
Ama Rüzgar bu işte kontrollü gibiydi.
"İstersen bir tuvalete götür. Elini yüzünü yıkasın. Daha iyi hissederse anlatır." diyerek araya girdi.
Bu lavuk neden haklı.
Kafamı kibarca salladım.
Küçüm çocuğummuş gibi elinden tuta tuta götürdüm Işıl'ı. Yüzüne soğuk su tuttuğumda yüzündeki domates rengi gitmese de kendine gelmiş gibiydi.
"İyi misin şimdi?"
"Mhm."
Bir şey demeden sarıldım. Hıçkırıkları dindiğinde ise tuvaletten çıktık ve Gökalp'i beklediğimiz koridorda yerimizi aldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Kal
Teen Fiction"Gerçekten mi?" "Ne?" "He?" "Afedersiniz ama size ne?" "Uzatsana saçlarını sen ya..." Evet, iki aptalın aşkı çok da normal olmayan bir yerde başlamıştı, iki kişinin yolları birleşmiş ve ne kadar ara sokaklara kaçsalar da günün sonunda yine birbirler...