"Duru."
"Ne var?"
"Ben bir şey yaptım."
Kafası masadan kalktı. Benimle göz göze geldi ve gözlüklerinin üstünden bana baktı.
"Bunun cinayetten bir kedi sevmeye kadar değişebildiğinin farkındasındır umarım?" dedi.
"Off öyle bir şey değil!"
"Oha yanlış anladım!"
"Biri aradı beni."
"Ee?"
"Seni dinlemek istiyorum falan dedi. Ne sesi vardı ne görüntüsü."
"Yani?"
"Ben de telefonu yüzüne kapattım."
Durdu. Heyecanla kasılan omuzları bir anda düştü. Yüzüme salağa bakar gibi baktı.
"Ben de diyorum ki bu kızın bahtı niye kapalı..."
"Öylesine, bir anda gelen birinin neden beni dinlemesini isteyeyim ki?! Numaranı salladım dedi, yalana bak. Ne yapsaydım flört aşamasına mı uçsaydım?"
"Sen sanalda tanıştığın kimseye numaranı verdin mi?"
"Dilara'ya verdim. Onunla da konuştuk zaten."
"E bu seni nasıl buldu o zaman." diyerek önüme gelen kahkülleri gözümden çekti.
"Numaramı sallamış olmasın?"
"Kızım salak mısın az önce kendin yalan diyor dedin ya!"
"O zaman?"
"Zilan matematik dersinden sonra beynini bir taraflarına sakladığının farkında mısın?"
"Zaman kaybı yapma da açıkla!"
"Demek ki numaranı bilen ve bulabilecek biri!" Bu sefer ben duraksadım. Haklıydı. Şuana kadar çevremden başka kimse benim numaramı bilmiyordu. Beni arayan kişi çevremden biri olmalıydı. Numaramı verdiğim biri...
"Sen neden kapattın telefonu yüzüne? Olayı detaylandır."
"Ben geldim!" Işıl uçarcasına sıraya atladı ve Duru'nun kıçını ortaya kaydırıp iki kişilik sırayı üç kişi kullanmamızı sağladı.
"Hoş geldin." dedik ikimiz de Işıl'a. Bu sefer olayı ona da anlattım. Ben olayı detaylandırıp anlattıktan sonra ikisi de uzaylı görmüş köylüye benziyordu.
"Zilan'da ciddi bir şekilde geri zekalılık var" dedi Işıl. Duru sesini çıkarmadan elini havaya kaldırdı ve Işıl da eline vurdu.
"Ya ama ne yapsaydım şimdi?" Ağzımdan koca bir puff çıktı.
"Belki de bir daha arar?" Duru bunu söyledikten sonra Işıl tiz sesiyle kahkahayı patlatmıştı.
"Bu açmaz ki!" Bu sefer Duru da gülmeye başladığında onlara nefret dolu bakışlar atma sırası bendeydi.
"ARKADAŞLAR SENE SONU ÜLKÜCÜ MEHMET AĞA KOMBİNİ YAPIYORUZ DEĞİL Mİ?" Gökalp sınıf kapısında bize böğürünce üçümüzün gözleri de oraya döndü.
Bu çocuğun sayısız agası vardı. Son sınıf öğrencisiydi. Bizden bir yaş büyüktü ama ısrarla bizimle takılıyordu. Bizimle takılmasında sorun yoktu. Bizim yanımıza sadece kendi eğlencesi için geliyordu. Ha evet, bir de kendinden küçük kızları kendine düşürmek için.
Işıl'a döndüm. Kızın gözlerinin içi parlıyordu...
Ama sen yanlış taşa kafa attın be kızım...
"Olabilir aslında..." dedi Işıl. Gökalp Türkün yüce üstünlüğüne gerçekten inanan biriydi...
Üstündeki ay yıldızlı tişörtü ve kafasındaki "IYI" yazılı şapkası her şeyi anlatıyordu. Yanımıza geldi ve ellerini saçlarıma sokuşturup karıştırdı.
Benim sinirlenmediğimi fark edince Duru'ya baktı. Hızlı bir hareketle Duru'dan gözlüğünü aldı ve uzaklaştı. İki parmağını havaya kaldırıp Duru'ya gösterdi.
"Lan bunu görüyor musun?!"
"Gökalp şaka mısın ver şu gözlüğü!"
"Bu kaç söyle vereceğim!"
"ÜÇ!"
"NE! ÜÇ MÜ!" Gökalp'in ağzı kocaman açıldı. Sınıfın ortasında yarılırcasına gülmeye başladı. Duru da sinirden kıpkırmızı kesilmişti.
Daha fazla şamataya dayanamadım. Işıl'a baktım ama o da Gökalp'i izlerken gayet keyifliydi. Ses çıkarmadan kıçımı sıradan ayırdım ve hızlı adımlarla sınıftan çıktım.
Kafama kapı girseydi de çıkmaz olaydım...
Koridorun başından iki kurnaz göz beni dikizliyordu. Okulun en yavşak ve takıntılı çocuğu Mete'ydi bu.
Ve şu sıralar takıntı yaptığı kişi günahsız, masum ve ders dışında hiçbir şeyi dert edinmemeye çalışan bendim.
Onunla göz göze gelmek bile içime bir korku düşürdü. Sınıfa geri dönmek istemedim. Geri döndüğümde bakışlarımdan her şey anlaşılacaktı. Gökalp yerinde durmazdı ve ben onun bu olaya karışmasını kesinlikle istemiyordum.
Koridorun diğer ucundaki merdivene koşmaya başladım. Hızlı koşardım ama koşarken nefesimi asla düzene sokamazdım. Bu da beni zorluyordu ama şuan bunu sorun edecek durumda değildim.
Ayağımın takılmasını umursamadan merdivenleri indim. Teneffüs zili çalmıştı, herkes bir bir sınıflara dağılıyordu. Bir an önce bahçeye inmeliydim.
"Zilan!" Arkamdan bağırıyordu. Bacaklarımı hızlandırdım ve en sonunda kapıdan dışarıya attım kendimi.
Geldiğimde bahçe bomboştu.
Arka bahçedeydim. Buradaki kameraların çoğu kaçtığım yeri görmüyordu. Şuan bana Mete bir şey yapsa da kameralar bahçenin yarısını zor görüyordu.
"Ama sen kaçtıkça işleri zorlaştırıyorsun..." Ensemde nefesini hissettiğim an arkamı döndüm. Bir adım geriledim ve derin bir nefes almaya çalıştım.
_______________________
E bu kızın kahramanı da yok:D
Çok kudurmalık bıraktım sanırım bilmiyorum. Ama iyi oldu.
Okuyan herkese teşekkürlerr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Kal
Teen Fiction"Gerçekten mi?" "Ne?" "He?" "Afedersiniz ama size ne?" "Uzatsana saçlarını sen ya..." Evet, iki aptalın aşkı çok da normal olmayan bir yerde başlamıştı, iki kişinin yolları birleşmiş ve ne kadar ara sokaklara kaçsalar da günün sonunda yine birbirler...