The Taste Of His Cherry Chapstick

94 18 8
                                    


Yazar:

"Nedir bu kelebek hissi denilen şey?" Bu ne soruyu o kadar çok sormuştu ki kendisine Hyunjin ve Felix, olmadık ihtimaller bile düşünmeye başlamışlardı.

Mesela kelebek yemek ve karında canlanması gibi. Yada birinin elinde'ki kelebekleri ağzından karnına bırakması gibi garip şeyler.

Fakat artık ikisinin de bunu düşünmesine gerek yoktu. Çünkü artık nasıl bir his olduğunu çok iyi biliyorlardı. Birbirleri sayesinde.

Yaklaşık 5 dakika boyunca derin bir öpüşme süreci içerisine girmişlerdi. Fakat bu 5 dakika ikisi için bir 5 saat gibiydi. Hiç bitmesini istemeselerde nefesleri en fazla bu kadar dayandı.

Hyunjin, ayrıldıktan sonra yüzünü Felix'in boynuna saklamış ve bacaklarını beline dolamış öylece duruyordu. Felix ise onunla birlikte içeri geçmiş koltukta telefonla ilgileniyordu. Hyunjin kucağına yapışmış öpüştüklerinden beri kalkmıyordu.

Felix, elindeki telefonu koltuğun kenarına bırakarak minik çocuğun belini okşadı. Kıkırdayarak, "kucağımdan inmeyi düşünüyor musun?" Diye sorduğunda Hyunjin başını iki yana sallayıp daha fazla sokulmuştu. "Neden?" "Çünkü inmek istemiyorum." "Neden inmek istemiyorsun?" "Çünkü çok rahat."

Felix gülümsedi. Hyunjin kucağındayken koltuktan kalktı ve yatak odasına gitti. Hyunjin'i yatırdı, "birazdan geri alacağım." Dedi ve dolaba yöneldi. Sırtı dönükken aniden üzerindeki tişörtü sıyırdığında Hyunjin kalakaldı. "F-felix yapma şunu demiştim sana ama!" Felix, tek kaşını kaldırarak baktı. "Bende sana alışmanı söylemiştim bebeğim."

Hyunjin, iyice kızardığında yorganın altına saklandı. Felix gülümsedi, aynadan saçlarını düzeltti. İki yana doğal şekilde ayırdı. Ardından yorganı yavaşça açtı, bir dizini çocuğun bacaklarının yanına koyarak üzerine çıktı ve gülümseyerek baktı. "Minik utangaç bebeğim." Hyunjin, yutkunarak etrafına baktı. Alta kaymak isterken, üzerindeki adamın bir elini onun beline doladığına şahit oldu.

Kalbi maraton koşarken, gözlerini mecbur şekilde üzerindeki adama çevirdi. "Madem utanıyorsun, nasıl tattırdın şu güzellikleri bana hm?" Tekrar farklı yerlere bakmaya çalışan genç, kekeledi. "H-hangi güzellikler?-" cevabını dudakları kısa bir şekilde öpüklüğünde aldı. "Bu güzellikleri." Dudaklarına bakıyordu Felix, bakışları dudaklarından gözlerine yükseldi. Fazla çekici duruyordu. Daddy diye sızlatacak kafar fazla çekici görünüyordu.

Hyunjin sanki birşey söyleyecek gibi oldu. Ardından sustu. Üzerindeki oğlan kaşlarını pişkince çattı, "hm" şeklinde mırıldandığı zaman konuştu. "Yok birşey." "Pekii." Üzerinde duran beden, üzerine yatarak yüzünü boynuna doğru gömdüğünde diğeri daha çok kızardı. "F-felix kızarıyorum." "Bunun için varım, istediğin kadar kızar."

Hyunjin, sustu ve birşey demeden ani cesaretle sırtına sarıldı iri bedenin. O ise gülümsedi ve bir anda Hyunjin boynunda bir ıslaklık hissetti. "F-FELİX!" Aniden hırlayarak inlediğinde Felix yutkundu. "Bebeğim?" Buz kesilen beden tekrar bağırdı, "HASSAS ORASI!"

Felix, çekilerek küçüğün yüzüne baktı. "Kıpkırmızı olmuşsun, minik hassas beyfendi." Hyunjin yüzünü başka bir tarafa çevirdiğinde gördüğü boynun diğer tarafını da öptü. "F-felix! Kime diyorum ben! İn üstümden hemen!" Felix, dudağını büzdü. "Hadi amaaa~ bir şans dahaaaa.."

"Pppfff iyi..ama bir daha yapma." Büyüğü, kıkırdayarak üzerinden indi miniğin. Onuda kaldırdı ve yanına çömeldi. "Aslında..." Hyunjin, merakla büyüğün ne diyeceğini beklerken devam etti Felix. "Konuşmamız gereken bir konu var ve ertelemeye çalışıyorum sadece..."

Hyunjin, ona şüpheyle baktı. Ne oldu dercesine bir kaşını kaldırdı. Felix, başını eğdi. "Çok karmaşık bir konu bu.." "E Felix, anlatsana hadi. Çekinme benden." Karşısındaki beden, bi anda minik olanın beline sarılarak yüzünü göğsüne sakladı. "Hiç birine aşık oldun mu, hakkında bilgin var mı?" Hyunjin, şaşkınlıkla ve kızararak ona baktı. "B-ben..sanırım oldum."

Felix, hem sevindi hemde üzüldü bu duruma. "Kime peki?" Hyunjin, ağzında kelimeler geveledi fakat birşey diyemedi. "Söyleyemem." Diyerek geçiştirdi. "Peki nasıl hissettin, ne yapmak istedin?" Gelen soru karşısında Hyunjin bir süre düşündü.

"İlk görüşümde, seneler önce onu ilk gördüğümde kalbime engel olamamıştım. Sadece yeni arkadaş heyecanı sandım ama olmadığını şimdi anlıyorum. Herşeyi bana mükemmel geldi. Yüzüne müptezel oldum, hep bakmak istedim fakat fırsatım olmadı. Arkadaş olduğumuzdaki o mutluluğu anlatamam bile. Gülüşüne, gözlerine, herşeyine hayrandım. Her görüşümde öpmek, mutlu etmek, gülüşünü izlemek istedim. Ben..söyleyecek, anlatacak kelime bile bulamıyorum. Sadece, fazla aşıktım-"

Bir süre durdu. "Aşığım..." Felix, duyduğu kelime ile yıkılacak gibi oldu. Gözlerinin yandığını, kalbinin sıkıştığını hissetti. Küçüğün göğsüne yüzünü daha çok bastırdı ağlamamak için. Ağlamak üzere olmasından ince çıkan sesi ile konuştu. "K-kim o Hyunjin?.." iç çekti, Hyunjin. Saçlarını okşadı büyüğün. "Neden ağlıyorsun Lix?"

"Hyunjin..."

"Hm?"

Büyük oğlan gözlerini silerek karşısındaki küçüğe baktı. Çenesini tuttu zarif bir şekilde, sanki kırılacak bir porselen gibi narin davrandı. Saçını okşadı hafif, hayranlıkla karşısındaki melek görünümlü hence baktı.

"Birinin sana nasıl açımasını isterdin?"

"Bilemiyorum.. istediği gibi. Bir bekletim yok."

"Öyleyse..." İri olan beden, miniğinin elini öptü ve eliyle kavradı. Gözlerine baktı derince parlıyordu.

"Kalbim sana fazlasıyla kendini kaptırmış, sanki bu bir suçmuş ve içerisinden çıkmak istediği bir kafesteymiş gibi çarpıyor sana baktığımda. Gözlerin zaten o kafes, dudaklarım ise kilidi..saçların en rahat yatağı, sesin en güzel müziği..Hwang, bir müddet..benimle çıkar mısın?"

I Kissed A Boy, Hyunlix'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin