I Kissed A Boy, Hyunlix'

I Hope My Gf Don't Mind It

Size kolay bir soru.

Sizce cennete gibi başlayan bir gece nasıl cehennemde biter?

Kader. Evet, kader yapar bunu. En kötü anlar için hep kaderi suçlarız, bilirsiniz ya. İşte burdada onu suçlayacağız çünkü onların aşkını birbirine hissettirdiği anda o mutluluğu tamamen yok etti.

Tamamen o mutluluğu unutturdu.

O gece ikili dönme dolaptan indiklerinde etrafta gezinmeye karar verdiler. Etrafta onlarca lunapark eşyası, hızlı trenler ve çarpışan arabalar..herşey buradaydı fakat bir terslik vardı. Büyük bir terslik. Tüm renklerin arasında simsiyah giyinmiş kapşonlu biri vardı.

Felix, Hyunjin'i bir banka oturttu ve ona dondurma almaya gideceğini söyledi. Hyunjin ise onaylayarak giderken Felix'i izledi. O arada kapşonlu genç Hyunjin'in yanına oturmuştu. Hyunjin, gence döndü ve merakla ona baktı. Bunu fark eden genç çocuk sırıttı ve güldü.

"Beni tanıdın mı, minik beyfendi?" Hyunjin, anlamamış bir şekilde başını olumsuz tarafa salladı ve kaşlarını çattı. Kapşonlu beden tekrar konuştu. "Felix'in abisinin ismini hatırlıyor musun peki?" O an Hyunjinin kafasına dank etti. Felix'in nefretlik kardeşinin sesiydi bu. İkili birbirinden nefret ederdi, malum bu yüzden de Hyunjin Yoshi'den nefret ederdi.

"Yoshi..." Kapşonunu yavaşça yüzünden kaldıran genç güldü. Gözünün üzerinde çizilmiş vaziyette bir yarık vardı, Felix'in aksine çilsizdi fakat nerdeyse tıpatıp aynılardı. Kahverengi dağınık saçı ve yeşil gözleri, yakışıklılığını iyice gün yüzüne çıkarıyordu. "Hayır, Yoshie. Yoshie'n. Unuttun mu gerçekten?"

Hyunjin, içinden bir 'siktir' çekti. Tabii ya, lise zamanlarında Felix ile yakınlaşmasını sağlayan kişi Yoshi'ydi çünkü o zamanlar Hyunjin ve Yoshi çıkıyordu. Hyunjin ise ona hep 'Yoshiem' tabirini kullanıyordu.

Yoshi, kendisine dehşetle bakan çocuğun saçlarına yavaşça elini uzattı. Hala ona takıntılıydı, delisiydi. Hyunjin elini hızla çektiğinde Yoshi etrafa baktı. "Sana Felix ile ilgili birşey söyleyeceğim, o bunu asla duymamalı. Bu yüzden gel benimle." Hyunjin, amacını anında anlayarak kalktı ve eski sevgilisini takip etmeye başladı.

Yakın ama tenha bir yere geldiklerinde Yoshi, Hyunjin'e sırıtan bir ifade ile baktı. "Hazır mısın?" elinde beyaz ve ıslak bir mendil vardı. Hyunjin, mendile gözlerini dikti. Mendili fark ettiğini belli ederek tahmin edilemez bir haraket yaptı ve Yoshi'nin yüzüne yaklaştı. Çapkın ve baştan çıkarıcı bir bakışı vardı.

Yoshi, gülümsedi ve şaşırarak ona yaklaştı. O ara Hyunjin saniyeler ile yarıştı. Yalnızca 5-10 saniyelik bir zaman dilimi içerisinde, el çantasından çıkardığı biber gazını Yoshi'nin tam gözlerinin içine doğru ve burnuna doğru birkaç kez sıktı. Çığlıklar içerisinde mendili düşürüp yere yığıldı Yoshi. Bundan fırsat bulan Hyunjin, mendili hızla aldı ve Yoshi'nin burnuna dayadı.

Bu sayede onu bayıltmayı başarmıştı.

Büyük cüsseni bayıldığına emin olduktan sonra onu kucakladı ve lunaparkın kalabalık alanına girdi. Yüzlerce insan ve gürültü arasında sevgilisini arıyor ve onu çağırıyordu, tabii Felix'te öyle.

Hyunjin, önceden oturduğu yere kucağındaki adam ile oturdu. Hafif gözleri dolmuştu, çağırırken sesi titriyordu. Saatler gibi geçen dakikalar sonucunda Felix onun sesini duymayı başardı. Hızla sese yaklaştı ve kucağında erkek kardeşi ile oturan sevgilisini beklemiyordu tabii fakat düşündüğü şey o an o değildi.

Koşarak minik bebeğine sımsıkı sarıldı ve yanaklarını öptü. Hyunjin de aynı tepkiyi verdi. "Tanrım nerdeydin meleğim çok çok korktum..." Hyunjin, iç çekti ve "Evde anlatırım hayatım." diyerek geçiştirdi. Felix, Kucağında yatan Yoshi'ye baktı. Onu kendini kucakladı ve Hyunjin'in elini tutarak lunaparktan çıktı.

Hızlıca arabaya gitti ve arkaya Yoshi'yi bindirdi. Ardından sevgilisini de koltuğuna oturtarak şoför koltuğunda yer aldı. "Yoshi'nin burada ne işi var?" sesi agresif ve onun üzerini örten yoğun bir kıskançlık ile çıkıyordu. Hyunjin, bi tepkiye hafif bir kıkırtı çıkardı ve kısaca özet geçti.

"Sen dondurma almaya gittiğinde yanıma kapşonla geldi. Kendini hatırlattı ve sonra seninle ilgili birşey diyeceğini söyleyip beni kenara çekti. Bakma, ben anladım tabii de gittim onunla. Elinde gazlı bez vardı. O ara ona yaklaşıp birkaç kez yüzüne biber gazını sıktım. Sonra elindeki bezle onu bayıltıp kucakladım ve geri geldim."

Felix, minik sinsi bebeğin yaptıklarını hayretle dinledi ve ardından güçlüce güldü. "Sende az değilsin hm, minik yaramaz bebeğim?" Hyunjin, kıkırdayarak konuştu. "Onu boşver, Yoshi'yi ne yapacağız?" Felix gülümsedi. "Evine çullayacağız."

Felix eve dönmeden önce Yoshi'nin evinin önünde durdu. Hyunjin, arabadan indi ve kol altlarından tutarak Yoshi'yi odasına götürmeye başladı. Felix arabada onları beklerken bir çığlık duydu, ve ardından ise bir kapı kapanma sesi.

Felix, korkuyla kapıya baktı. Hyunjin de, Yoshi de yoktu. İçinden küfürler savurarak arabadan çıktı ve arabayı kilitledi. Katlı evin kapısını hışım ile çaldı alacaklıymışcasına. Kapı açılmayınca camları aramaya başladı. Çünkü kapı demirdi, kıramazdı.

Açık tek bir cam bile yoktu. Sinirle bağırdı. Bu onun sinirini bozmuştu, zaten defalarca canı yanan bebeğinin gözleri önünde yeni bir travmasının olmasını istemezdi.

Hyunjin ise bir sandalyeye bağlanmış Yoshi Bey'in saçma söyleşilerini dinliyordu. Aslında düşünülecek gibi gasp veya taciz gibi şeyler yapmıyordu. İçini döküyordu.

"Bak şimdi hen normalde Portaliz taraftarıyım bu maçta çünkü Cris olduğu sürece pek yenilecek gibi değiliz ama eğer Çekya ilk golü atarsa maçı kapatıcam dedim ulan Çekya 63. dakikada golü patlatmadı mı? dedim sizin ananızı soyunuzu sopunuzu sülalenizi geçmişinizi geçmişinizi geleceğinizi gideceğinizi! Sonra işte ben inat ettim kapatmadım maçı..."

O kadar boş konuşuyordu ki Hyunjin bundan oldukça bunalmıştı. Yinede içi rahattı çünkü Yoshi ona birşey yapmıyordu. Futbol, müzik, spor gibi saçma konular açarak birşeyler anlatıyordu. Bir anda durdu ve Hyunjin'e baktı.

"Hyunjin." Merakla ona baktı bağlı olan çocuk. "efendim." "Neden sevmedin beni?"