"Kalbim sana fazlasıyla kendini kaptırmış, sanki bu bir suçmuş ve içerisinden çıkmak istediği bir kafesteymiş gibi çarpıyor sana baktığımda. Gözlerin zaten o kafes, dudaklarım ise kilidi..saçların en rahat yatağı, sesin en güzel müziği..Hwang, bir müddet..benimle çıkar mısın?"Hyunjin şokla büyüğün gözlerine baktı. Yanakları kızarmıştı. Gözleri genişlemiş vaziyette, kendini sakladı. Bu şekilde duruyordu, karşısındaki beden ise masum ve çok küçük umutlu bir bakışla ona bakıyordu. Bir süre sonra yüzü soldu. "Ben..ben anladım sanırım..."
Hyunjin, derin bir nefes alıp verdi. Karşısındaki çocuğun çenesini tuttu ve kaldırdı. Ardından beklenmedik bir haraketle dudağına yapıştı.
Felix, ne olduğunu anlamadan ani haraketle önünde dudağı ile ilgilenen gence baktı. Gözleri kapalıydı, çekingence öpüyordu. Felix, dudaklarının gerilediğini hissetti. Yavaşça karşılık verdi. Hafif ve nazikçe onu boynundan kavradı. Diğer kolunu beline doladı ve kendine çekti.
Bir süre böyle derin bir öpüşmeye girdiler, ardından Felix, ayrılarak konuştu. "Beni sevdiğini söylüyorsun, sonra ise arkadaşım olmak istiyorsun. Ben sana tüm sevgimi veriyorum ve sonra koşup kaçıyorsun.¹"
Hyunjin, utanarak başını farklı tarafa çevirdi. "Bu sefer kendimden eminim Hyungie." Felix, gülümseyerek çocuğun alnını öptü. Ardından kucağına aldı ve yatağa oturttu. "Madem kabul, sana günlerce planladığım bir sürprizi yapacağım."
Hyunjin, tatlı bakışlarla usluca başını salladı. Ardından Felix, ona ve kendisine aldığı takımları çıkardı. Birisi Hyunjin için bembeyaz bir elbiseydi. Kendisi için ise takım elbiseyi andıran bir parça vardı. Hyunjin, kıyafeti büyüğün elinden aldı ve hayranlıkla baktı. "Hyungie bu..bu çok güzel bir elbise, çok teşekkür ederim!" büyüğünün yanaklarını suluca öpmüştü. Buna kızaran Felix, kıkırdadı. "Hadi git giy, bende giyeyim bakalım nasıl bir prenses olacaksın."
İkili, üzerine kıyafetlerini giydiler. Hyunjin, giyindiği yerden çıkarak sevgilisinin yanına vardığında irisleri parladı. Olduğu yerde kalmıştı. Büyük olan, kravatını düzeltiyordu. Komik bir betimleme olacak ama bir mafya gibi görünüyordu. İddialı ve..sexy?
Felix, Hyunjin'e dönüp gülümsedi. "Melek gibi olmuşsun güzelim." Hyunjin, kekeleyerek cümle kurmaya çalışırken kıkırdayarak yanına geldi ve boynuna minik bir öpücük kondurdu. "H-hyungie" "Efendim birtanem?" "Çok, çok çok çok çekici duruyorsun." Felix, tekrar kıkırdadı ve kucağına aldı miniğini. Kapının önündeki ayakkabılığın üzerine onu oturttu ve uzun beyaz çoraplarını biraz daha yukarı çekti. Damarlı kolları ve elleri, bileğindeki saatiyle oldukça iyi duruyordu.
Minik oğlana aldığı pembe Hello Kitty desenli spor ayakkabılarını giydirdi ve bağcıklarını özenle bağladı. Küçük olan, mutlulukla ayaklarını salladı ve kollarını büyüğüne doğru uzatarak dudak büzdü. "Kucaaak!" Büyük olan güldü ve miniğini kucağına aldı. Hyunjin, kollarını zafer mutluluğuyla Lix'in boynuna doladı.
Felix, küçüğünü arabaya kadar kucağında taşıdı. Ardından BMW'nin bir modeli olan Arabanın arka koltuğuna onu oturtacakken Hyunjin daha fazla yapıştı. "İnmek istemiyorum!!" Büyüğü itiraz etti. "Ama eğer buraya binmezsen arabayı süremem yavrum." Hyunjin, kaşlarını çatarak dudağını büzdü. "Banane ben kucağındayken süüüür!" Büyük olan, kıkırdayarak başıyla onayladı. "Peki bakalım."
Miniğini Dikkatlice kucağında tutarak sürücü koltuğuna oturdu Felix. Hyunjin, bacaklarını onun beline doladı ve sıkıca sarıldı. Felix, arabayı çalıştırdı ve ana yola girdiği sırada bir elini yavaşça minik bebeğinin bacak arasına götürdü ve baş parmağı ile orayı okşadı. Hyunjin, kızararak kafasını koca oğlanının boynuna yasladı.
Yaklaşık bir saatlik yoldan sonra tatlı temalı bir mekâna vardılar. Yanında hemen bir lunapark görünüyordu. Felix, üzerindeki bebeğini indirdi ve ardından kendi indi. Hyunjin, büyük olanın İşaret ve orta parmağını küçük eli ile tuttu. Şaşırmış ve hayran bir ifadeyle etrafına baktı. "BURASI HARİKA HYUNGİE!!" heyecanla tepinmişti.
Felix, kıkırdayarak restoranta ilerledi. Şık ve sadeydi fakat çok güzeldi. Üst kata çıkarttı ve güzel bir gere oturttu Hyunjin'inini. Yanına oturdu, ve iki adet biftek istedi. Hyunjin, ayaklarını sallayarak bekliyordu. Birkaç dakikanın ardından ise biftekler karşılarındaydı.
"Ben bir bardakta şarap alabilir miy-" "Bende şarap istiyoruuummm!!!"
Felix, sözünü kesen minik oğlana döndü. "Sen içemezsin, daha küçüksün. Ben bir bardak şarap alayım, küçük beyfendiyede karpuzlu gazoz lütfen." Garson, güler yüzle başını salladı ve gitti. "Sözümü birdaha kesme bebeğim." Hyunjin, büyügünün ne dediğini pek umursamazcasına farklı bir soru sordu. "Karpuz aromalı gazozu sevdiğimi nerden biliyorsun ki Hyungie?" Felix, kıkırdayarak cevap verdi. "Okul zamanlarında hep içerdin. Oradan biliyorum miniğim."
Hyunjin, şaşkın ve tatlı bir ifadeyle ona baktığında Felix, miniğin alnını öptü. Kısa süre sonra içecekleride gelmişti. Hyunjin ellerini çırparak gazozunu eline aldı ve içmeye başladı. O sırada Felix'te yemeğini yemeye koyuldu.
yo
~Yemeklerini yemiş, restorandan çıkmışlardı. Şuanda ise Felix, minik Hyunjinnie'nin lunaparkta bir elinde pamuk şekerle koşuşunu İzliyordu. Tabii kaybolmaması için peşinden koşuyordu. Bir süre sonra Hyunjin'in olduğu yerde kaldığını gördü. Yanına geldi. "Ne oldu bebeğim?" "TTTRRRAAAMMMBBBOOOLLLİİİNNN!!!" Felix, kıkırdadı ve küçük yapılı çocuğu kucağına aldı.
Trambolin alanına vardıklarında, görevli adam Hyunjin'e kilosunu sordu. "42." cevabını alınca hem görevli, hemde Felix şoka uğradı. Fakat görevli belli etmemeye çalışarak Hyunjin'i tramboline bindirdi. Felix, kafası dolu bir şekilde oturdu ve trambolindeki bebeğini izlemeye başladı.
Trambolin bittiğinde, Hyunjin indirildi ve Felix onun ayakkabılarını giydirdi. Bir yandan ise konuşuyordu. "Çok zayıfsın güzelim..." "Özür dilerim hyungie..yeme bozukluğum var." Felix, iç çekti ve yumuşak bakışlarla cevap verdi. "Sorun değil ama yemeğini elinden geldiğince yemeye çalış. Yarın doktora gidelim anlaştık mı?" Hyunjin, başını usulca salladı. Zaten yeme bozulduğu olduğu, Bifteğinin 4/1'ini yemesinden belliydi.
O gecenin son oyuncağı dönme dolap olmuştu. Felix, Hyunjin ile büyük dönme dolaba binmişti. Hyunjin Karşısındaki büyük oğlana aşkla baktı. "Hyungie biliyor musun?" büyük oğlan ona bakarak sorgularcasına kaşlarını çattı. "Neyi?" "Bir efsane var. Eğer bir çift dönme dolabın en yüksek yerinde öpüşürse sonsuza dek birlikte olacaklar demekmiş."
Felix, söylenenlere gülümsedi. Dönme dolabın en yükseğine gelmek üzerelerdi. Sevgilisine yavaşça yanaştı Hyunjin, çenesinden tutarak kendine döndürdü. Yüzündeki gülümseme, ne istediğini anlatır gibiydi. Lunaparkın en tepesine gelmişlerdi.
Hyunjin, Felix'in dudaklarına bakarak öpmeden önde son kez konuştu.
"Seni seviyorum sevgilim."
"Bende seni seviyorum bebeğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Kissed A Boy, Hyunlix'
AcakFelix, 4 yıl önce Lise son partisinde Hyunjin'i öper. 4 yıl sonra ünlü bir şarkıcı olduğunda ise, bunun hakkında yazdığı şarkının konserinde, beklenmedik bir misafir görür... ~semelix ~femjin