^Özel Bölüm-Part2^

224 13 29
                                    

Arel Bayındır

"Ne diyorsun Mısra, dur, anlamıyorum."

Nisan'dan müsaade isteyip hızlı adımlarla kapıdan çıktım ve Mısra'nın sesindeki sıkıntının sebebini sordum.

"Bir şey mi oldu Mısra? Sesin kötü geliyor."

"Bir şey yok. İris'le bizim eve geçeceğiz. Teyzemler ararsa söyler misin?"

"Söylerim de sen niye söylemedin? İris nerede, ver bakayım telefonu ona."

"Arel! Dünya yuvarlak değil biliyor musun?"

"Biliyor İris, biliyor."

Sesini duyunca taşlar yerine oturmuştu tabii. Yine kendini tutamayıp haddinden fazla içmişti. Bu hale geleceğini bilmesi gerekirdi halbuki. Daha önce yaşamadığımız şey değildi sonuçta.

"Yine mi içti bu kız? Hadi o içti de sen neredeydin bu duruma gelene kadar?"

"Durduramadım ki! Sanki bilmiyorsun ikizini. Bana niye kızıyorsun?"

"Sana kızmıyorum, tamam. Gidin siz de teyzemler evde değil mi?"

"Yok, işleri çıkmış, bu akşam gelmeyecekler."

"Tamam, siz gidin. Ben de birazdan gelirim."

"Ben haber vermek için aradım sadece, sen kızı ekme."

"Kapat Mısra, geliyorum."

Nisan'ın yanına döndüğümde özür dileyerek gitmem gerektiğini söyledim. Çok anlayışlı bir insan olduğundan hiç sorun etmedi. Anneme benzetiyordum bazen onu. Onun gibi anlayışlı, onun gibi güzel, bazen de onun kadar olamasa da inatçıydı. Sanırım bu yüzden ona çekiliyordum ya.

Mısra Yılmaz

Eve geldiğimizde teyzem beni beşinci kez aramıştı. O da biliyordu gecenin böyle biteceğini aslında ama yanında olmayınca merak ediyordu. Kendi kızını tanıyordu, her özelliğini kendisinden aldığından bu gece dağılacağını da tahmin etmiş olmalıydı. 

"Mısra, çocuk çok tatlı değil miydi ama? Benden uzun, yakışıklı, kıvırcık... Ay bir de bi' kasları vardı..."

"Evet İris, yeterince yakından gördün hepsini. Anladım vallahi, yüzüncüye anlatmana gerek yok."

"Ama nasıl anlatmayayım? Konser boyu dibimden ayrılmadı bir de gördün değil mi?"

"Görmez olur muyum? Yapıştınız birbirinize zaten."

"Numarasını almadım!"

"Nasıl ya? O kadar konuştunuz, bir numara isteyemedin mi?"

"Hayır, ben niye almadım Mısra ya?"

Birden hüngür hüngür ağlamaya başlayınca ne yapacağımı şaşırdım ki kapı zili imdadıma yetişti. Arel bilirdi ne yapacağını.

"Hoş geldin Arel. İyi ki geldin."

"Ne oldu, telefonda gelme diyordun, baş edemedin mi?"

"Ağlamaya başlamasaydı her şey normaldi."

Montunu asarken sözlerimle kaşları çatıldı. İstedikleri kadar kavga etsinler yine de onlar ikizlerdi. Birbirlerine kıyamıyorlardı.

"Niye ağlıyor?"

"Hiç sorma daha iyi."

"Sen bir kahve yap şekersiz, en sertinden. Sonra ben onu kendisine getirmeyi bilirim."

"Arel! Bana o çocuğu bulman lazım!"

"Kim o çocuk lan?"

"Çok yakışıklıydı."

"Hah, bir bu eksikti zaten."

Sevgi Bayındır

"Anne biz bugün teyzemlerde kalacağız, haberin olsun."

Arel'in attığı sesli mesajla gülmeye başladım. Babasının oğlu değil mi işte, sorgudan kaçmak için aramak yerine mesaj atıyor. 

Ben bunu yer miyim? 

Yemem!

Aramaya girdim hemen ve açıncaya kadar da Altay'ın yanından uzaklaştım.

"Efendim anne?"

"Anneciğim, neredesiniz? Sen Nisan'la değil miydin? Kızlar ne alaka?"

"Nisan'laydım da şimdi Mısra aradı, onların yanına geçiyorum. İris biraz fazla kaçırmış yine alkolü, eve gelmek istemediler. Teyzemler yok diye onlara geçmişler."

"Ay bari bu huyumu almasaydı, bu kız beni deli edecek."

"Anne araba kullanıyorum, sonra konuşalım mı?"

"Tamam oğlum, habersiz bırakma beni."

"Babama söyleme ama. İris beni öldürür."

"Tamam yavrum, dikkatli kullan sen de. Merak ettirme beni."

Telefonu kapatıp Altay'ın yanına döndüm. Uyanmış, beni bekliyordu. Zaten nasıl bu kadar erken uyuduğunu da anlamamıştım. Yanına uzandığımda beyazların yer yer kendini gösterdiği kıvırcıklarını okşadım usul usul.

"Kim aradı?"

"Arel."

"Ne diyor? Neredeymiş bu saatte?"

"Bu saatte dediğin saat, senin gençken daha yeni güne başladığın saatler aşkım."

"Ne olmuş yani?"

"Olmamış bir şey canım. Kuzenler toplanmışlar. Beraberiz, merak etmeyin, dedi."

"Yani gelmeyecekler mi?"

"Yok, gelmeyecekler."

Uykusunun saniye saniye daha da açılmasıyla yüzüne hoş bir gülümseme yerleşti. Dudaklarıma yaklaştı ve imayla konuştu.

"Biraz da biz yalnız kalalım, iyi olur aslında."

"Diyorsun."

"Daha bir şey demedim bile."

Küçük küçük öpücükler bırakıyordu yüzüme. 

"Ne demek istiyordun ki?"

"Seni seviyorum."

Her gün onun hatırlatmaktan bıkmadığı, benimse hatırlamaktan asla bıkmayacağım o cümleyle parmakları omuzlarımı bulmuş ve uyuşturur gibi ince ince dolaşmaya başlamıştı vücudumu.

-

Bu kadar yeterli geldi uzatamadım daha fazla. Akşam yazmayınca aklımdaki her şey uçtu gitti sanki. :(

Ama neyse sizin fenalığınızdan hiçbir zerre eksilmemiş. Anında unuttunuz çocukları. 

Çocuklar demişken İris hık demiş burnundan düşmüş Sevgi'nin fhkjdshlsdf

Onları çok sevdim çok tatlılar. Siz de sevdiniz mi?💕











Kapının Ardında | Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin