-
D.O'nun Ağzından
Sabah bomboş hissederek uyandım. Dün gece olanlar aklıma tekrar geldiğinde kalbimde acı hissettim. Korkunçtu.. Kalkmak bile istemiyordum, zaman dursa ve Kai'yle hiç yüzyüze gelmesek keşke. Ama gerçekçi olunmalıydı, hayat sonu mutlu biten peri masalı değildi. Kai ile tanıştıktan sonra hayatımın peri masalı gibi olduğunu düşünmüştüm, beyaz atlı prensini bekleyen prenses gibi hissetmiştim, fakat öyle olmadı.
Kai'nin Ağzından
Dün gece D.O'nun kalbinin kırdığım için sabah uyandığımda berbat hissediyordum. Ne dediğimi bile hatırlamıyordum ama onun tutmaya çalıştığı gözyaşları gözümün önünden geçmiyordu. Yatağımdan kendimi D.O'nun yanına gitmemek için zor tuttum. Sehun'u zaten kaybetmiştim şimdi de D.O'yu kaybedemezdim
--Flashback--
''D-D.O'' yerde çökmüş halimle kekelemeye başladım. Kocaman gözleri iyice açılmış bana şaşkınlık içinde bakıyordu.
''B-ben ü-üzgünüm'' diyebilmiştim. D.O ise sadece gülmeye çalıştı. Ama göz yaşlarını tuttuğunu görebiliyordum. Yüzündeki acı gülüşüyle bana kafa salladı ve arkasını geri dönerek tekrar asansöre bindi. Kalbimi hissedemiyorum, ona ne yaptım?
Sehun'un Ağzından
Hayalet görmüş gibiydim, Kai resmen karşımda duruyordu. Bacaklarım tutamayana kadar titremeye başladım, neredeyse düşecektim ama Suho beni kollarına alarak kurtarmıştı
''Sehun? İyi misin?!'' Suho korkuyla sordu. Yavaşça kafa sallarken Kai'ye bakıyordum. O da en az benim kadar korkmuş görünüyordu
''H-Hadi gidelim Suho'' diye kekeledim (Çünkü Kai'nin lanet olası bir zorluğu var) Kai'den uzaklaşmaya çalıştım ama bir el bileğimi tutmuş ve beni kendine çevirmişti.
''Cevap ver... S-sen Sehun musun?'' Kai mırılandı, yere bakan gözlerimi ona çektim.
''Aradığın kişi ben değilim. Adım Sehun ama seni tanımıyorum. Üzgünüm'' diye yalan söyledim ve Suho'yla beraber oradan uzaklaştım
D.O'nun Ağzından
Asansörün kapısı kapandığı an kendimi yere bıraktım. Sonunda tuttuğum bütün gözyaşlarını akıttım. Kalbimin içinde kocaman acıyan bir boşluk vardı. Acı küçük bedenimin katlanamayacağı kadar ağrılıydı.
Asansörün sesiyle katıma geldiğimi anlayınca tutunarak ayağı kalkıp kendimi odaya sürükledim. Odaya girerken
''Unut gitsin.. unut gitsin'' diye mırıldanıyordum
Baekhyun'un Ağzından
Odama geri döndüğümde tamamen kafam güzeldi. Yükseklerde hissediyordum ama ağlıyordum. Deli gibi gülmeye başladım. Yatağıma oturarak telefonumdaki Chanyeol ile olan resimlerimize baktım. Hepsini tek tek silerken
''Elveda PARK CHANYEOL!!!'' diye bağırdım
-Flashback Sonu-
Kai'nin Ağzından
Yatağımda nefes verdikten sonra kalktım. Kıyafetlerimi çıkarıp banyoya attım kendimi. Sıcak suyun altında eriyor gibiydim, fakat sıcak su beni iyice uyutacak gibi olduğundan tamamen kendime gelmemi sağlayacak şeyi yaptım. Suyun soğuk tarafını açtım
''Kim Jongin. D.O ile konuşmalısın. Ona ne kadar değer verdiğini söyle''
D.O'nun Ağzından
Uyandıktan sonra Baekhyun'un odasına gittim
''Baekhyun. Bugün çıkış yapıyoruz uyan'' Baekhyun'u salladım. Gerindi ve inledi
''Başııım... Çatlıyor'' elini atarken yüzüme çarpacaktı ki kaçtım. Biraz gülümsedim, başka bir gün olsaydı kesin kahkaha atardım
''Hadi hazırlanalım'' dedim ve odanın küçük mutfağına gittim. Kai her sabahki gibi kendine kahve yapıyordu (Başta anlamamıştım. Otel ev gibi yataklar ayrı odalarda ama mutfaklar ortak) Onu orada görünce oradan kaçmaya çalıştım ama Kai beni durdurdu. Korkuyla bileğimi tutan eline baktım, daha sonra gözlerine
''Ah.. Günaydın'' dedi garipçe. Uyuşuk bir gülümseme verdim ''Günaydın''
''İster misin?'' elindeki kahveyi bana uzattı. Hayır anlamında kafamı sallayarak elimi ondan çektim ve mutfaktan çıktım. Kai'nin arkamdan bir şeyler mırıldandığını duyabiliyordum.
Bir süre sonra odadaki tüm eşyalarımızı toplamıştık ve hazır olduğumuzda lobiye indik. Ben ve Baekhyun otelin lobisinde bekleme yerinde oturmuş Kai'yi bekliyorduk.
''Neden bugün böylesin?'' Baekhyun bana bakmadan sordu. Yere bakarak cevap verdim
''Bilmem. Ya sen neden böylesin?'' diye sorduğumda pek de farklı olmayan bir cevap aldım
''Hiç''
Kai'nin Ağzından
Otelde çıkış işlemlerini yaparken sıkılmış etrafa bakınıyordum. Resepsiyonist bir şeyler yaparken Baekhyun ve D.O'nun yönüne baktığımda ikisi de bu dünyadan değilmiş gibi oturduklarını fark ettim.
''Buyrun efendim makbuzunuz'' resepsiyonist bana bir şeyler söylemişti ama duyamayacak kadar dalmıştım. 2.ye tekrar ettiğinde bana uzattığı makbuzu elime alıp iyi günler dileyerek oradan uzaklaştım.
Onların yanına gittiğimde ikisi de transa geçmiş gibiydiler. Boğazımı temizleyerek konuştum
''Hadi çocuklar eve gidelim'' dedim. Bu şekilde dikkatlerini çekmiştim ve ayağı kalktılar. Otelin lüks arabalarla dolu garajına doğru ilerledik.. Arabaya bindiğimizde derin bir sessizlik oldu
''Seul'a biraz uzun sürebilir. Tuvalet ihtiyacınız varsa şimdiden gidin'' diye uyardım sürücü koltuğunda. İkisi de omuz silkti
''Biz iyiyiz. Gidelim'' ikisi de mırıldandığında arabayı sürmeye başladım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Pet'im
FanfictionDünyada 2 tür insan vardır. Gerçek insanlar ve hibritler. Hibritler yarı insan ve hayvan genlerine sahip olarak doğarlar. 20 yaşlarına geldiklerinde yaşlanmaları durur ve pet mağazalarında gerçek insanlar için satışa sunulurlar. ''Merhaba Pet dükka...