Kimi zaman çıkmazlara girdiğimiz olur, ne yapacağım, neden böyle hissediyorum diye düşünüp dururuz. Birini başkasından kıskanırız oysaki o kişi ile kıskanabileceğimiz kadar ilişki bile yaşamamışızdır.
Seni ne ilgilendiriyor deseler cevap bile veremeyiz. Sadece susarız, dışarıdan izleriz. Gülümsemeye çalışırız fakat o kadar zoraki bir gülümsemedir ki bu kırk metre ötedeki insan bile anlar içimizde kopan o fırtınaları...Dina'nın dediği şey kalbimin daha da çarpmasına neden oldu. Neyi görmemiz gerekiyordu ki?
"Neyi görmemiz gerekiyor?"
Aklımdaki soruyu Sam'in dile getirmesi ile Dina'dan gelecek cevaba odaklandım.
"Öyle bakmayı bırakın ve gelin benimle."
Dina'nın kapıdan koridora çıkması ile biz de arkasından çıktık.O sırada bir şey fark ettim, Sam hâlâ kolumu tutuyordu. O da benim gibi farkındalık yaşamış ki önce yüzüme baktı sonra kolumu bıraktı ve yürümeye devam ettik. İleride bir topluluk vardı. Hızlıca o topluluğun yanına ulaştık. Baktıkları şey ise Nora ve bir kızın kavgasıydı. Kimse onları ayırmıyor aksine bu görüntü hoşlarına gidiyordu. Bazıları telefonları ile kavgayı kaydediyordu.
Kız, yerde olan Nora'nın saçını tuttu.
"Bana bak sürtük! Eğer o çok değer verdiğin suratını paramparça etmemi istemiyorsan kendine çeki düzen vereceksin! Bundan böyle hareketlerine dikkat et anladın mı beni?!"
Nora başını olumlu anlamda salladı. Gözleri dolmuştu ve ağlamamak için kendini zorluyordu. Bu kız kimdi ve neden onunla kavga ediyordu anlamamıştım."Güzel. Yaptığın saçmalıklara herkes sustuğu için kendini prenses falan sanıyorsun ama aslında korkağın tekinden başka bir şey değilsin."
Daha fazla bu olanlara dayanamadım. Nora ne kadar kötü olursa olsun şiddet bir çözüm asla değildi.
"Yeter! Kes şunu artık. Görmüyor musun ne halde olduğunu?"
Kalabalığın yanından sıyrılıp yanlarına gittim.Kız Nora'nın saçından elini çekti ve ayağa kalktı. Üzerini silkeleyip kollarını birbirine bağlayarak bana bakmaya başladı. Ben ise Nora'yı olduğu yerden kaldırdım.
"Tiyatro oyunu sergilemiyoruz burada, dağılın artık!"
Birkaç kişiden isteksiz mırıldanmalar duyulsa da herkes dağılmıştı. Nora ne kadar kötü olsa da, Abel'in sevgiliydi. Böyle olmasa bile hiç kimsenin böyle gururunun kırılması doğru değildi."Ne o? Düne kadar Nora'dan hoşlanmıyordun bugün yandaşı olmaya mı karar verdin?"
Konuşan kıza ters bir bakış attım.
"Kimseye yandaşlık yaptığım falan yok. Sözde insan olan herkesin yapması gerekeni yapıyorum sadece."
Nora hiçbir şey demeden hızlıca yanımızdan uzaklaştı."Amaris sen iyi niyetinden ona yardım ediyorsun ama aynı şey sana yapılsa o gülerek izlerdi muhtemelen."
Konuşan Dina'ya döndüm.
"Beni ondan ayıran özellik bu zaten Dina, o izler mi, güler mi umrumda değil. Bana göre doğru olan bu. Herkes gibi kayıtsız kalamazdım.""Amaris haklı Dina, evet Nora çok kötü biri. Biz buraya geleli çok olmadığı halde nasıl biri olduğunu belli etti anında. Yine de olanları öylece izlemek benim de doğrularıma ters. Amaris yapmasa ben duruma el atacaktım."
"Ah şu an çok duygusalım. İyilik meleği falan mısınız siz?"
Sam'in sözlerini yarıda kesen kıza baktım. Adı neydi bunun? Nora bitti şimdi de bu mu başladı? Gerçekten mi?
"Lütfen artık şunu keser misin? Gerçekten başım çok acıyor, ayakta bile duracak halim yok. Bir de daha fazla gerginlik yaşanmasın."Ben cümlemi bitirir bitirmez bana sanki ufak bir böcekmişim gibi baktı. Ya da ben öyle hissettim.
"Başının ağrıması beni zerre ilgilendirmiyor. Eğer işime karışmasaydın zaten gerginlik çıkmayacaktı. Üstelik alt tarafı bir baş ağrısı, ona bile dayanamıyor musun gerçekten?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİZ ALEVİ
Ficção AdolescenteBirbirlerinden haberi olmadan yaşayan 4 genç. Birbirlerinden haberleri olmadığı halde yaşadıkları ve düşünceleri ile yıllardır tanışan insanlardan bile daha çok tanıyorlar birbirlerini. Bu dediklerim başta çok mantıksız gelecek belki size ama okudu...