"Anlatıcak mısın? "
"Off tamam be anlatıyorum"
"Bak şimdi ben yıllardır kayıp bir Prens'i arıyorum ve o sen olabilirsin çünkü altın sarısı saçlı birtek sen varsın ve o cadının seni kaçırdığından şüpheleniliyordu ve o cadı da buraya senin yanına geldi ayrıca adın Minho ve kayıp Prens'in adı da Minho. "
"Hmm ee tamam nasıl geldin buraya"
"Saçlarına tırmanarak"
"Buraya değil aptal Karanlık Orman'a"
"Yürüyerek"
Dedi ve sırıttı Jisung. Minho sinir olmuştu.
"YA APTAL MİSİN SEN!? DİYORUM Kİ KARANLIK ORMAN'A GELMEYE NASIL CESARET ETTİN! "
"Tamam tamam kızma hemen. Be-"
Tam bu sırada bir ses duydular.
"Minho!! Minho!! Uzat altın sarısı saçlarını ben geldim!! "
"Annem geldi şimdi ne yapıcaz"
Aklına bir fikir geldi Minho'nun. Jisung'u çözdü ve dolaba sakladı.
"Burdan çıkma sakın"
Ne olur ne olmaz diye de Jisung'un ağızına bant yapıştırdı
"MMMHGMM"
"Sus be annem geldi diyorum"
"Minho!! Duymuyor musun bir saattir sesleniyorum burda!! "
"Tamam anne geldim"
Minho saçlarını sarkıttı ve Cadı Kamila da yukarı çıktı.
"Çok şükür. Neden bu kadar geciktin?"
"Yemek yapıyordum anne özür dilerim. "
"Her neyse sorun değil. İstediğin çiçeklerden topladım. Şimdi gitmem gerek. Sonra tekrar gelicem. "
"Tamam anne. Görüsürüz. "
"Görüsürüz."
Minho yeniden saçlarını sarkıttı ve cadı da o saçlara tutunarak aşağı indi. Cadı Kamila gittikten sonra Minho, Jisung'u dolaptan çıkarttı ve ağızındaki bantı söktü. Ancak güvenmediği için sandalyeye oturtup saçları ile bağladı Jisung'u.
"Minho beni çözer misin? "
"Hayır."
"Hadi ama! Saçların hiç rahat değil! "
"Umrumda değil. Nasıl geldin Karanlık Orman'a"
"Ya o kadar şey anlattım dikkatini çekmedi bi bu mu çekti dikkatini. Geldim işte"
"Of. Anlatıcak mısın? "
"Yo"
"Öyle mi? "
"Öyle"
Minho, Jisung ü çözdü.
"İyi. O zaman git. "
Jisung sonunda bu saçlardan kurtulduğu için çok mutluydu ve hemen sandalyeden kalktı ancak Minho'nun dediğini duyunca öylece baktı. Gitmek istemiyordu. Gidecekti ancak ayakları istemsizce yürümüyordu...
"Eee, gitsene hadi. "
"Minho... "
"Ne o gelirken girdiğin Karanlık Orman'dan çıkmaya mı korkuyorsun!"
Dedi ve güldü Minho. Jisung Karanlık Orman'dan korkmuyordu. Jisung, sanki gitmekten korkuyordu...
"Offf ne alaka! Korkmuyorum! Daha öncelerde de buraya gelip kafa dinleyen ya da polislerden kaçan insanım ben! Hem bazen buradaki birinin şarkı söyleme sesi de çok huzur veriyor bana. Sesi çok güzel. Sanırım o kişi her kimse onun sesine aşık oldum. Kendisi de sesi kadar güzeldir kesinlikle... "
Minho, Jisung'u dinlerken bahsettiği kişinin kendisi olabilecegini düşündü. Cünkü burada canı sıkılınca şarkı söylerdi ve sesi ormanda duyulurdu. Sesinin huzur verdiğini ya da o kadar güzel olduğunu bilmiyordu ancak ondan başka kimse olmazdı ki buralarda zaten.
"İyi o zaman onun yanına git! Hadi gitsene! Git dedim değil mi sana! Git! "
"Tamam be yemedik kulenin al senin olsun. Ama sana o kadar dedim ki PRENS OLABİLİRSİN! ki büyük ihtimalle de öylesin. Sonunda seni götürürsem bana o ödülü verirler"
"Prens olmak umrumda değil. Sürekli süslü püslü giyinirler, balolar düzenlerler, prenses ile evlenirler"
"Ne güzel işte"
Minho ters ters baktı Jisung'a . 'Bu çocuk cidden aptal! ' diye düsündü.
"NESİ GÜZEL BE. Hem ben prenses ile evlenmem. "
"Niyeymiş? "
"İşte... "
"Ne işte? Prenses ile neden evlenmez ki bir insan!? "
"Of. Ben gayim... "
"Ne."
-----------------------------------------------------------