Almanya'ya taşınalı 3 gün olmuştu. Bu hafta okula gitmeyecektim. Bu süre zarfında da taşınma olayını araştıracaktım ama ne yapacağımı ya da nereden başlayacağımı bilmiyordum. Kafa dağıtmak için bugün biraz yürüyüş yapacaktım. Evin hemen yanında bir yürüyüş yolu vardı. Hem üç gün boyunca taşınmadan dolayı da gezememiştim. Etrafı öğrenmek için güzel bir fırsattı. Kahvaltıyı yaptıktan sonra eşofmanlarımı giyip evden çıktım. Bir iki adım atmıştım ki bir tane postacı evlere bakıp duruyordu. Kimseyi tanımıyordum fakat merak ettiğim için kime baktığını sormadan edemedim.
"Bir sıkıntı mı var? " dedim.
Adam beni gördüğüne mutlu olmuş gibiydi.
"18 nolu eve bırakmam gereken bir zarf var. Nerede olduğunu biliyor musun?"
18 nolu ev bizim evdi.
"Kimin adına? "
Adam sorgular bir bakış attı ama söylemekte sıkıntı olmadığını düşünmüş olacak ki söyledi.
"Aylin Kaya."
Benim adıma mıydı? İyi de bana kim niye mektup yollasın ki? Arayabilirdi.
"Benim. "
Birkaç yeri imzaladıktan sonra mektubu aldım. Mektubu babaannemin ölmeden önce bir arkadaşına vermiş ben ölünce ver diye ama şuan kendimi okumaya hazır hissetmiyordum. Kafam dağılsın diye koşmaya başladım. Ama beynimden bu olanlara bir anlam veremiyordum. Niye taşındık? Niye babaannem bana bir mektup gönderdi? Neden kimse bana bir şey anlatmıyor? Belki de bütün sorularımın cevabı o mektup da fakat açma düşüncesi gelince bile ürperiyordum. Öyle dalmışım ki üstüme doğru gelen bisikletçiyi fark etmedim bile. Kurtulmak için adım atsam bile yere düşmekten kurtulamadım. Sağ ayak bileğim çok ağrıyordu. Kalkmaya çalıştım ama bileğimin ağrısı daha da şiddetlendi. Birkez daha deneyeceğim sırada biri koluma girdi. Beni hemen sağdaki banka otutturdu. Yüzüne bakabildiğimde çok çekici olduğunu fark ettim. Gökyüzü renginde mavi gözleri her ne giyerse giysin her zaman dikkat çekecek gibiydi. Kumral saçları terden anlına yapışmıştı.
"İyi misin? " diye sordu.
"İyiyim. "
Ne dediğini anlamaya çalışır gibi bir ifade oluştu yüzünde.
"Niye öyle bakıyorsun?"
"Sen Türk olmak? "
Ben az önce bunları Türkçe mi söylemiştim. Yüzümün hafifçe kızardığına emindim.
"Özür dilerim. Ben yeni Almanya'ya taşındım. " Bu sefer Almanca konuşmayı becermiştim.
"Bileğin iyi mi? "
"E-evet iyi ben eve gideyim . "
Ayağa kalkmaya çalıştığım sırada bir daha yere düştüm. Bu sefer beni kaldıran çocuk gülmeye başladı.
"Kalkmama yardım eder misin? "
Bir yanda gülüyor diğer yandan kalmama yardım ediyordu. Bense kaşlarımı olabildiğince çatmıştım.
"Şey güldüğüm için özür dilerim. Bir dakika bekle bisikletim de ilk yardım çantası olacaktı."
Ne yani yanında ilk yardım çantası mı taşıyordu. Aslında taşıması da iyi olmuştu. Yanıma geldi ve iki tane sopa gibi bir şeyi bileğimin iki yanına koyup sargı beziyle sardı.
"Çok teşekkür ederim. Benim evime gitmem lazım."
Gözleri bileğimle yolun arasında gidip duruyordu.
"Senin evin yakınlarda mı?"
O an fark ettim şuan yürüyüş yolunda değildim ve sanrıım kaybolmuştum.
"Şey buranın yakınlarında bir yürüyüş yolu var mı? Bizim evin önünden de geçiyordu ve her zaman bir yürüyen vardı. Gece gündüz fark etmeksizin. "
Gözleri önce şaşkınlıka açıldı.
"İyi de en yakın ve en popüler yürüyüş yoluna olan uzaklığımız iki kilometre."
Neee ben ne zamandan beri koşuyordum. Öyle dalmışım ki ne kadar yürüdüğümü bile fark etmemişdim.Şimdi bu çocuğa beni bırakmasını da söyleyemezdim. Zaten bana yeterince yardımcı olmuştu ama bana da o çarpmıştı. Sanırım biraz fazla düşünmüş olacağım ki bıkkın bir nefes verdi.
"İstersen seni bırakıyım. "dedi. Yani ben ona beni bırak demedim ki ne bu bıkkınlık. Aslında demeyi de düşünüyordum.
********
"Teşekkür ederim. Yoksa tek başıma buaraya kadar gelemezdim. "
Yaklaşık bir saatte eve varabilmiştim. Bana yardım eden çocuk söylenmemişti ama sonlara doğru anlamadığım birkaç şey söylemişti.
"Rica ederim ve ayağını bir doktora göstersen iyi edersin. İyi günler. "
Sanki bir saattir pedal çeviren ben değilmişim gibi hızlıca gitti.
Kimseye gözükmeden odama girdim. Doktordan önce mektubu okumak istiyordum. Çantamın ön gözüne koyduğum mektup yerinde yoktu! Sakın kalmalıydım belki başka yere koymuşumdur. Ama yoktu cüzdanım, suyum vardı ama mektup yoktu. Acaba düşerken mi düşürmüştüm. Ağrayan bir bilekle de geri dönemezdim. Ne yapacağım şimdi...
**********************************
Arkadaşlar kitap nasıl gidiyor? Şuana kadar biraz sıkıcı olduğunun farkındayım ama bu bölümden sonra biraz daha güzel gidecek. Olaylar olaylar... Fakat 2-3 gün boyunca bölüm atamayabilirim. Kendinize dikkat ediin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayboluşun Eşiğinde
Mystery / ThrillerAilemizde ölümler artıyor... Kimin ne zaman öleceği belli değil. Kendini koruman lazım. Kimseye güvenme! Güvenebileceğin tek kişi kendin. Fakat yardım almaktan da çekinme. Ben Aylin ve bu benim hikayem... Hazırsan başlayalım!