6.Bölüm

44 6 5
                                    

Akito'nun anlatımından

     Odadan çıktığımda ayaklarımın beni nereye götürdüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu, umursamıyordum da. Sadece bu lanet yerden çıkıp içimdeki yangını söndürmek istiyordum. Savaşçıların Eğitim binasından çıkıp soğuk havanın bana çarpmasına izin verdiğimde hâlâ kendime gelememiştim ve o zaman ne kadar aptalca davrandığımı farkettim. Binadayken korkak bir kaçık gibi davranmıştım. Ama geri dönemezdim. Kendimden emin bir şekilde söylediğim o sözlerden bu kadar kolay vazgeçemezdim. Böyle bir şeyi asla yapmazdım...Bunları düşünürken binanın bahçesinden de çıkmıştım. Gözüm önümdeki büyük ağaçlarla kaplı olan ormanı kestirdi ve oraya girip nefes nefese kalana kadar koşturdum.
    
     Binadan bayağı uzaklaşmıştım fakat nereden geldiğimi de biliyordum. Kimse beni farketmesin diye ağaca tırmanmaya çalıştım ama omzumdaki ağrı fazlalaştı, tutunamadım ve yere düştüm. Bir süre geri ayağa kalkmayıp düştüğüm yerde aynı pozisyonda durdum. Sonra kendimi toparlayıp çıkmaya çalıştığım ağacın kenarına oturdum.

      Gerçekten ağaca bile çıkamayan birisi olarak savaşçı olmayı mı düşünüyordum? Yaptığım onca çalışmaya rağmen gerçekten acınasıydım... Bütün o çalışmalara rağmen bir tanecik ağaca tırmanamıyordum. Daha ne kadar çabalamam gerekiyordu? Bunun cevabını bilmiyordum ve bunların hepsini düşünürken yine elimi omzuma koymuştum. Elimi omzuma ne kadar bastırırsam o kadar acı hissediyordum ve ne kadar acı hissedersem o kadar kendime geliyordum. Hayır, ne gerekirse gereksin,hayatıma mâl olursa da olsun her türlü çabalamalıydım. Birden ayağa kalktım ve o ağaca tırmanmaya çalıştım. Elim kaydı ve sürttü, yere düştüm. Tekrar denedim ve dengemi kaybedip tekrar düştüm.

Tekrar denedim ve tekrar...

     Olana kadar vazgeçmedim ve sonunda ayağımı ağacın bir dalına attığımda hava kararmaya başlamıştı. Bu umrumda değildi çünkü başarmıştım. Ağaca tırmanmayı başarmıştım. Ama bunları tatmin olamazdım. Asla olmamıştım. Olmamam gerekiyordu. Bu yüzden ağaca kendimi yaslayıp sürterek aşağı indim ve tekrar çıkmaya çalıştım.
Ağaca çıkma sürem azalana kadar...
Daha çok denememi durduran şey omzumun çok az üstünden sıyrılıp geçen bıçak oldu. Hemen gelen bıçağın kaynağına baktım ve orada ağacın üstüne çıkmış, bir diğer elinde bir balyoz bulunan bir siluet vardı. İşte o zaman havanın ne kadar karardığını ve ne kadar tehlikeli olduğunu farkettim. Omzumu sıyırmasına rağmen gelen bıçak omzumu yakmıştı. Başka bir yerimi sıyırsa böyle acımazdı ama omzum... O farklıydı. O çok hızlı hisseder, acıyı iletir ve yakardı. Çok fazla şey görmüştü. Ama şuan bunun önemi yoktu çünkü öldürülmek üzereydim. Kaçmam gerekiyordu ama hâlâ ağacın üstündeydim ve ben aşağı inene kadar hakkımdan gelebilirdi. Ben de elimde kalan tek seçeneği kullandım.
"Kimsiniz!?"
Karşıdaki ağaçtan gelen genç kızın sesi yankılandı.
"Asıl sen kimsin lanet olası!?"
Acıyan omzuma katlanıp ağaçtan aşağı inip kendimi açığa çıkardım ve beni vurmayacağını düşündüm. Çünkü ağaçların arasından bile kıyafetinde bizim ülkemize ait arma parıldıyordu.
"Ben de Anoryalıyım!"
"Ben de sana inandım öyle mi?"
Hızla ağaca çıkarken düşmesin diye sağ cebime koyduğum armayı çıkarıp kıza gösterdim. Kız tetikte bir şekilde ağaçtan aşağı atladı. Aşağı indiğinde yer sallandı ve hiçbir şey olmamış gibi kirlenen ellerini silkeledi. Ben ise ağzım açık bir şekilde bakıyordum.
"Arman elementinin belli olmadığını gösteriyor. İsmin ne?"
"İsmim Akito."
Bir süre bekledim ve konuşmaya devam ettim.
"Diyecek bir şeyiniz yok mu?"
O an kız bende bir şey farketti ve ifadesi yine sertleşti.
"Hm? Ah, kusura bakma. Etrafta terörist gibi gezen birini öldürmeye çalıştığım için özür dilerim."
Bana inanmamıştı ama o ağaçtan inmişti çünkü beni yenebileceğinin farkındaydı. Beni küçümsüyordu. Sinirli bir şekilde dişlerimi sıktım ve kendimi tutmaya çalıştım. Bu hiç hoşuma gitmemişti.

Kopartılması Gereken Bağlar (Akitoya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin