10.Bölüm

52 8 6
                                    

Akito'nun anlatımında
Soma ile konuşmamız sonucunda yolculuğumuz boyu ön tarafta benim olmam gerektiğine karar vermiştik. Soma da itiraz etmemişti zaten. O benim biraz arkamda, arkadan gelebilecek tehlikeleri engelleyecekti.
Ben ise önümüzdeki çıkabilecek tehlikeleri engelleyecektim. Fakat hâlâ tavernada oturmuş Soma'nın birasını bitirmesini bekliyordum. Ona ters ters bakmama rağmen farkında değilmiş gibi gözüküyordu. O her zaman böyleydi. Kötü olan tarafı görmezden gelmeyi seviyordu. Hatta 3 yıl önce ilk karşılaşmamızda yere düşüp çamurla bulandığım için gözlerini benden kaçırarak beni kurtarmıştı. Temizliğe hasta olduğundan değil sadece kirli ve kötü halde olan şeylere bakmayı sevmediği için...Sanırım hayatımda arkadaş diyebileceğim nadir kişiler arasındaydı. Şimdi ise aynı amaç için buluşmuştuk ve amacımıza çok yakındık. Amacımız ise Tono Arata'yı öldürmekti.

Bunları düşünmek bile heyecanlanmama sebep olduğu için oturduğum yerde sabırsızlıkla ayaklarımı salladım.
"Beklemekten ağaç oldum olum hadi!"
Soma bana bakıp alaycı bir şekilde sırıttı.
"Sanırım birileri çok heyecanlanmış."
"Nolmuş yani?!"
Sinirli bir şekilde ayağa kalktım. O da bana uyum sağlamak için ayağa kalkıp bira bardağını masaya bıraktı.
"Haydi gidelim."
Soma, alkolden kendinden geçmiş taverna sahibinin önüne parayı bırakıp kapıya yol alırken gözüme müşterilerden birisi çarptı. Kısa kahverengi saçlarıyla keskin bakışlarının yabancılığı onu daha önce görmediğimi söylüyordu. Bir anlığına gözlerimiz onunkiyle buluştuğunda içimde bir alevin hareketlendiğini hissettim. Nedense beni daha fazla görmesinin aleyhime işleyeceğini düşünüp hızla kapıya yöneldim.

Sonunda Korilth'e giden yola girdiğimizde planladığımız pozisyona geçmiştik bile. Ben önden ezberlediğim yolda yol alırken Soma ise beni takip edip arkamı kolluyordu. Adımlarım her zamankinden daha sert ve sesliydi fakat buna engel olabileceğimi de sanmıyordum. Çalılıklardan bir hışırtı duyana kadar kendimde değildim. Kendimi toparladığımda Soma'nın çoktan savunmada olduğunu farkedip elime hançerimi aldım. Çalılardan atlayan yılana hançerimi fırlattım ve tam boğazına denk getirip yılanın acı çekerek ölmesine sebep oldum. Yılanın tam olarak öldüğünden emin olduktan sonra acıyla yutkundum. Gerçekten onu öldürmeyi başarabilecek miydim? Hayır, kesinlikle onu öldürmeliydim. Onca yaptığı şeyden sonra bundan vazgeçemezdim. Kararlılıkla Soma'daki baktım.
"Gidelim."
Soma benim isteğimi yerine getirip beni takip etmeye devam etti.
"Yol boyu böyle sessiz mi duracağız?"
"Nasıl olmasını istiyorsun?"
"Biraz rahatlamanı. Tono'nun tüm zayıf noktalarını biliyorsun, planımız da kusursuz bir şekilde hazırlandı. Tek kalan şey ise onu öldürebilmek için cesaret ki o da sende hayli hayli var."
"Haklısın. Asla yanlış gitmemeli."
...

"Hey. Biraz mola verelim mi?"
Durup etrafıma baktım. Neredeyse Korilth sınırlarındaydık ve bu kalbimin daha fazla atmasına sebep oluyordu. Sakinleşmem için mola vermek iyi olacaktı.
"Verelim."
Korilth'te olmanın kaygısıyla yolun kenarında yere çökmüştür. Soma konuşmaya başlayınca ona baktım.
"Hatırlıyor musun? Bir aralar ağaç ev yapmaya takmıştım ve sen bu işi çok ciddiye almıştın hatta ağaç evimizin çoğunu bitirmiştik fakat bir gün sebebi belli olmayan bir yangın çıkmıştı ve ağaç evimizi yakmıştı. Ondan sonra bir daha hiçbir zaman böyle şeylere karışmamıştık."
"Hatırlıyorum tabii ki. Sana bir daha yapmaya çalışmamızı söylerken sen evinde camış gibi yatıyordun."
Soma sinirle bana baktı.
"Ah hadi ama! Bu konumuz değil!"
Ayağa kalkıp onu yenmenin verdiği zevkle sırıttım. Sonra boğazımın ne kadar kuruduğunu farkettim. Uzun zamandır yolda olmamıza rağmen hiç şu içmemiştim. Soma da benimle birlikte doğrulunca elinde su tuttuğunu farkedip istemsizce yutkundum. Soma benim ne istediğimi anlamış gibi bana şu matarasını uzattı.
"Su ister misin?"
"Olur."
Sonunda suyu elime alıp lıkır lıkır içtim. O kadar susamıştım ki... En son ne zaman su içtiğimi bile hatırlamıyordum.
"Sanki son sefermiş gibi vahşice içiyorsun."
Onun sesini duyunca içimi şüpheden başka bir şey kaplamamıştı. Şüpheler kendini dile getiremeden karnımda hissettiğim acıyla gözlerim kocaman oldu. Hayır, bu olamazdı. Hayır...hayır...hayır...Ağzımdan çıkan kanlar haykırmak istediğim sözler gibi yere döküldüler. Tam o sırada onun sesini boğuk bir şekilde duydum.
"Belki de gerçekten son seferindir?"

...


...

Yazardan
Akito, acı çekerek yere yığıldığında Soma ona boş gözlerle baktı. Yaptığı karmaşaya ve Akito'nun zar zor nefes alan bedenine baktı... Ne yaptığına baktı. Ama asla yüzünde bir duygu kırıntısı görünmedi.
"Özür dilerim Akito. Ama Arata'yı öldürmene izin veremem."
"N-Nede-!"
Acı çekerek öksürdü Akito.
"Bana Arata'yı öldüreceğini söyleyene kadar böyle bir şey yapmayı planlamıyordum ama bu işlerin böyle işlemesi gerekiyormuş demek ki."
Akito için her şey yavaş yavaş anlaşılır olmaya başlıyordu. Yapboz parçaları birleşmeye başlamıştı. Onu tehlikelerden koruması gerekiyordu oysa asıl tehlike oydu. Soma eğilip Akito'nun armasını eline aldı.
"Özür dilerim...Bunu yapmam gerekiyordu..."
Soma elindeki kanlı bıçağı yere fırlatıp Korilth yoluna doğru koşmaya başladı. Taa ki kolunda hissettiği derin acı onun irkilmesine sebep olana kadar...Hızla kolundaki yaraya elini koyarken karşısında ona bakan sinirli gri gözleri gördü.
"S-Sen kimsin?!"
Toya,Soma'nın yakasından sertçe tutup Soma'nın Akito'dan çaldığı armayı geri aldı. Soma kollarında ve bacaklarından gücün yavaşça zayıfladığını hissediyordu. Su bedenine hızla nüfuz edip bedeninin kontrolünü ele geçiriyordu. Soma, karşısındaki çocuğun elindeki kılıcı tam kalbinin olduğu yere hizaladığını fark etti. Yüzündeki o ifade ise her şeyden daha korkunçtu. Ecelinin geldiğini çocuğun verdiği hızlı ve hevesli nefeslerden bile anlayabilirdi. Sonunda kılıç hareket edip hızla Soma'nın göğsünü kanatmaya başlayınca bir metal tangırtısı geldi ve Toya'nın kılıcına karşı geldi. Toya'nın gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"A-Akito! Ne yapıyorsun?!"
Akito perişan bir halde Toya'nın kılıcına karşı geliyordu. Ama neden onu kurtarmaya çalışan birisine karşı geliyordu?
"O-Onun kendi ellerimle ölmeden ö-ölmesine izin veremem."
Bu fırsatı değerlendiren Soma hızla koşmaya devam etti. Öte yandan Toya'nın ifadesi yumuşamış ve endişeli bir şekilde Akito'ya bakıyordu. Akito hızla Soma'yı yakalamak için harekete geçince onu durdurdu Toya.
"Akito..."
Akito'nun ağzından kanlar akıyordu ve nefesleri acı çektiğini belli ediyordu.
"Bırak kaçsın. Onu her türlü bulurum ben."
Toya 'onu' kelimesini bastıra bastıra büyük bir nefretle söylemişti. Sonra üstünde bir baskı hissetti. Akito elinde kılıç olmayan elini dengesini sağlamak için Toya'nın omzuna koymuştu. Akito beklenmeyecek bir şekilde sırıttı.
"Sen gerçekten kafayı yemişsin he?"
Toya, Akito'nun şakasına kaşlarını çattı Akito'nun pelerinini çıkardı ve şimdilik kan kaybını yavaşlatması için yaralı olan bölgeye sardı. İçinden keşke yanımda pelerin getirseydim diye geçirdi. Sonunda Akito'yu kucağına aldığında Akito'nun kendinden geçmek üzere olduğunu gördü. Kendine gelmesini sağlamak için Akito'nun yanağına nazikçe dokundu. Sonunda yürümeye başladığında tek isteği bu ağır çocuğu sağ salim kendi evine götürmekti. Gerçi yolun yarılarına doğru elleri titremeye başladığı için elementinin gücünden yararlandığı gerçeği bunun ne kadar zor olduğunu gösteriyordur. Akito'nun gördüğü tek şey ise gri bir göz,onun altındaki ben ve mavi saçlardı. Bir de karanlık...

...

Umarım beğenmişsinizdir. Oy verirseniz çok sevinirim 💞💞






Kopartılması Gereken Bağlar (Akitoya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin