3.Bölüm

84 7 3
                                    

Dükkan sahibi içeri aniden giren kişi ile birlikte irkildi. İçeri giren kişiyi burada beklemediği için şaşırdı.
"Toya? Bir sorun mu var?"
"Uh, Kei-san dükkanının etrafında benim armamı gördün mü? Burada olmalı. Bugün senin dükkanın dışında hiç bir yere uğramadım."
"Bu garip. Dükkanımın hiç bir yerinde armanı görmedim. Dışarıda keman çalmaya çıktığın zaman düşürmediğine emin misin?"
"Eminim. Keman çalmaya çıktığımda armamın bende olmadığının farkındaydım. Ama buralarda bir yerde kaldığını düşündüm ve geri dönmedim."
Toya, dükkanın içine dikkatlice gözlerini gezdirdi. Birden bedeninin içinden geçen o tanıdık hisle birlikte gözleri büyüdü. İçinde istemsizce bir nefret büyümeye başladı.
"Kei-san..."
Toya'nın gerginliğini anlayan Kei az önce elinde tuttuğu süpürgeyi yana bırakıp ona dikkatlice baktı.
"Buraya ben geldikten sonra kim geldi?"
"Sadece iki kişi uğradı. Ağ ipi alıp çıktılar."
Toya ondan daha fazla bilgi istiyormuş gibi ona baktı.
"İlk müşterim her yaz alışveriş yapar, onu tanıyorum. Ama yanında getirdiği çocuk...onun çırağıymış gibi hareket ediyordu. Genç yaşta, dağınık turuncu saçlı bir oğlan. Bir de o kömür siyahı gözlerini unutmamak lazım."
Kei cümlesini bitirdikten sonra Toya'nın hızla kapıdan çıktığını gördü. Derin bir nefes çekti.

☆☆☆

Alışveriş gününden hemen bir sonraki sabah Akito ve KAITO kılıçları idman yapıyorlardı. KAITO'nun onun her bir hareketini savurmasında Akito daha fazla sinirleniyordu. Yüz ifadelerinin KAITO'ya ne kadar avantaj sağladığınız farkında değildi. Birden Akito'nun omuzları kasıldı ve elindeki kılıcı tutamadı. Kılıç elinden düşerken KAITO ona darbe indirmek üzereydi. Hemen kendini yana doğru savurdu ama omzundaki ağrı fazlalaştı ve dengesini koruyamayıp yere düştü. KAITO, Akito'nun yanına eğildi.
"İyi misin?"
Böyle aniden düşmesi hiç normal değildi. Bunun ardında bir şey varmış gibi hissediyordu ama Akito'yu fazla sorgulayıp sıkmamayı tercih etti. Birlikte çimenlere oturup bir süre bunun tadını çıkardılar. KAITO bitmek bilmeyen sessizliği bozan kişi oldu.
"Biliyor musun, eski öğrencilerimden birisine çok benziyorsun. O da böyle pervasızca saldırıldı kılıçla. Yüz ifadesinden hangi hamle yapacağı belli olurdu. Ne kadar rekabetçi olduğu ilk hamlesine anlaşılırdı. Tıpkı onun gibisin."
"Öyle mi..."
Boş boş durmanın verdiği huzursuzlukla iç çekti Akito. Dengesini sağlayıp ayağa kalktı. Konuyu değiştirmek istediği barizdi.
"Sizin elementiniz nedir KAITO-san?"
"Su. Madem konuyu açtık neden senin elementin hakkında konuşmuyoruz? Daha elementin ne olduğunu bilmiyorsun dimi?"
"Hayır."
"Sence ne olacak?"
"Bilmiyorum. Ama korkmam gerektiğini hissediyorum."
Akito kendisini öğretmenine karşı bu kadar açmaktan rahatsız olmuştu. Korkak bir öğrenci gibi gözükmek istemiyordu. KAITO ise bu çocuk çok şey yaşamış diye düşünüyordu. Ama bunları sormadı. Onun yarasını yanlış zamanda açan öğretmen olmak istemiyordu çünkü.
"Akito. Elementin senin hayatının ipleri, onları kabul etmezsen yaşamayı da kabul etmemiş olursun."
"Biliyorum. Yine de kaçmam gerekiyormuş gibi hissediyorum."
"O zaman bunun üstesinden gelmeye çalış yoksa asla elementini öğrenemezsin."
KAITO ayağa kalktı ve odun eve doğru yol aldı. Akito ise KAITO'nun dediklerini düşünüyordu. Korkusuyla yüzleşmesi bu...bu onun için sinir bozucuydu. Çünkü kendini o korku karşısında güçsüz hissediyordu. Akito güçsüz olmaktan nefret ediyordu. Güç karşısında bir şey yapamamaktan... Elindeki kılıcı bir hışımla köşeye atıp o da odun evin yolunu tuttu.

Çalışmalarına başlayalı haftalar olmuştu. Akito'nun tekrar asıl görevlerine başlaması için de çok az kalmıştı. Bu haftalar aşırı zorlu geçmişti ama şimdi kılıç kullanmakta-kendi tabiriyle- fena değildi. Akito bir sepet kapıp KAITO'nun istediği şeyleri ormanda toplamak için evden çıktı. Gitmesi gereken yer odun evden biraz uzaktaydı bu yüzden ne kadar hızlı hareket ederse o kadar kârdaydı. Ve aslında bunların hepsini düşünürken gelmek istediği yere varmıştı bile. Tam çalılara eğilmişti ki uzaktaki çalıların arasından bir hışırtı duydu, birisi ona doğru yaklaşıyordu. Akito çoktan tetiğe geçmişti bile. Hemen çalılıklardan birisinin arkasına saklandı. Şuan harekete geçip kaçmak için uygun bir zaman değildi. Sesler iyice yaklaştı ve kişi Akito'nun onun kim olduğunu anlayabileceği bir açıda durdu. Akito çok şaşırmıştı. Çünkü bu kişi ilk geldiği zamanlar kasabanın merkezinde keman çalan kişiydi. Birden Akito'ya doğru gelen kılıç darbesiyle kendi geldi ve darbeden kaçındı ama yere düştü. (Akito: Ben niye hep yere düşüyom) Akito, mavi saçlı çocuğun gözlerine bakınca yine o garip his bedenini sardı. Sanki bir tane daha ip kopmuş gibiydi. Toya da bunu Akito'ya aniden saldırıp boynuna kılıcı dayadığında hissetti ve içindeki o gözü kör sinir birdenbire yumuşadı. Akito'yu daha fazla sorgulaması gerektiğini hisseti. Sonuçta haftalardır aradığı çocuk karşısındaydı değil mi?
"Sen bu ülkeden değilsin. Ne işin var burada?"
Akito cevap vermek yerine Toya'nın elindeki kılıç üstündeki kontrolünü kaybetmesi için eliyle hızlı bir hareket yaptı. Kılıç Akito'nun istediği gibi savrulup yere saplandı ama Akito o kılıcı almadı ve yapabildiği kadar hızlı bir şekilde kaçmaya başladı. Onu yenemeyeceği bariz olduğu için değil, KAITO'nun dediklerini hatırladığı için endişelenmişti. Maalesef kadife çiçeği rengi saçıyla hatırlanabilirdi ve bu çok riskliydi. Toya ise az önce neden onun işini bitirmediğini sorgular bir şekilde yerinde kalmıştı. Onu yakalamaya gidemeyecek kadar kafası karışıktı. Turuncu saçlı çocuk uzaklaştıkça o huzursuz nefret tekrar artmıştı ama sakin düşünmek için geri dönmeyi tercih etti.

Akito hızla odun eve ilerledi. Sepeti almadığını farketmemişti bile. Kapıyı hızla çarpıp içeri girdi.
"KAITO! Buradan gitmemiz lazım."
Akito'nun birden girmesinden bir şeyler olduğunu anlayan KAITO'nun aklına tek bir şey gelebiliyordu.
"Onların birisi tarafından farkedildin mi?"
"Büyük ihtimalle. Eğer gitmezsek bizi yakalayabilirler."
"Önce yaranı temizleyelim. Omzun kanıyor."
"Ha?"
Eliyle omzuna dokundu Akito, eline kan bulaşmıştı. KAITO ilk yardım çantasından batikonu çıkardı.
"HAYIR!"
KAITO, Akito'nun bu anı çıkışına şaşırmıştı.
"Y-Yani...kendim yapabilirim. Hadi bir an önce hazırlanıp gidelim buradan."
Akito batikonu ve sargı bezini alıp kendi kullandığı odaya girip kendisini kapattı. KAITO'da hemen hazırlanmaya başladı. Eğer buralarda kalırlarsa farkedilme riskleri çok fazlaydı. İkisi de tüm ihtiyaçları olan eşyaları alıp kapının önüne çıktılar. KAITO yol göstericiyi açıp Akito'ya baktı.
"Bu sert çıkışını yolda konuşacağız delikanlı."
Akito homurdandı ve yürümeye başladılar.

☆☆☆

Öte yandan Toya ise kararını vermişti. O çocukla tekrar konuşmak istiyordu ama bunun boğazından tutup onu boğmak için mi olduğundan emin değildi. Bundan sonraki zamanlarda tüm muhafızlarına bu bölgelerde turuncu saçlı genç yaşta bir oğlan görüp görmediğini sormaya başlamıştı...

Umarım beğenmişsinizdir!!

Şimdi sizlere aklınızda daha güzel canlanması için Akito, Toya ve KAITO'nun tasarımlarını göstereceğim. Bu tasarımları yapan arkadaşım Yuki'ye teşekkürlerimi de iletiyorum ♡

Akito;

KAITO;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

KAITO;

KAITO;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Toya;

Şimdilik görüşürüzz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şimdilik görüşürüzz

Kopartılması Gereken Bağlar (Akitoya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin