3. BÜYÜCÜ GÜZELİ

253 36 7
                                    

"İyi geceler güzelim" dedim ve yanağından öptüm. Odama gidip kendimi uykunun kollarına bıraktım. Tam uykuya dalmıştım ki Doğa'nın çığılık çığılığa bağıran sesi beni uyandırmıştı. Koşarak yataktan çıktığımda sesin geldiği yöne doğru gittim. Şok olmuş bir şekilde camın arkasına bakıyordu . Aynı yere ben de baktığım da siyah bir karaltı gördüm. "Ne oldu?" diyen endişeli sesimle ışığı açtım ve gördüğüm manzara karşısında gülsem mi ağlasam mı bilememiştim. Camın tam önün de elinde ki iple camdan aşağı sarkıtmış kaçmaya çalışan bir adet hırsız vardı. Garip bir şekilde hala biz onu görmemişiz gibi ipi tutuyor ve asla bırakmıyordu.

Başında ki siyah maskesi boynunu kapatmaya yetmemiş ve saç kısmın da ise derin bir yırtık oluşmuştu. "Ne yapıyorsun sen burada " diyerek sanki kırk yıllık arkadaşımmış gibi konuşmuştum hırsızla. Hırsız telaşla aşağıya bakıp" Abi yakalandık" demişti. Kaşlarımı çatıp bende dışarı baktığımda camın kenarında ki mermere tutunmuş elini görmüştüm. Hemen arkama dönüp Doğa'ya dudaklarımla" Silahımı getir" dedim. Başını hafifçe sallamış ve odadan dışarı çıkmıştı.

Tekrar arkama dönüp baktığımda adamın hala kurtulmaya çalışır bir vaziyette olduğunu görmüştüm. Yanım da duran hırsıza ters bir bakış atıp aşağıya doğru seslendim." Nasıl havalar güzel mi orda ?" dedim alayla.

"Abla kurban olayım yardım et bak valla gidip kendi ayaklarımla teslim olacağım" dedi acıyla.

"Bana ne be arkadaşın yardım etsin sana hem bak ip de getirmişsin daha kolay olur işiniz" yanımda ki adama dönüp. "Yardım etsene " dedim.

"Benim bel fıtığım var abla ağır kaldıramıyorum" dediğinde bir anlık durup adama baktım. Ne yapıyordum ben, Yanım da evimi soymaya gelen iki hırsız vardı ve benden yardım istiyorlardı. Adamlarla böyle sabaha kadar duramayacağıma göre benim de yardım etmem gerekiyordu.

"Aşağıda ayağının biraz solunda su borusu var görüyor musun ?" adam kafası hafif eğip su borusunu gördüğünde "Ona ayağını koy " dedim.

"Çok uzak abla nasıl ulaşayım ben oraya" dedi korkulu bir sesle. Allahım sen yardım et ne olur diyerek çaresizce dua ettim. Sinirle " Ayağını öyle balık gibi çırpma da koy işte!" dedim. Adam bir cesaret ayağını koyduğun da yanımdakine dönüp "Üç deyince çekeceğiz" dedim adam hemen itiraz etmeye hazırlanıyordu ki "Bel fıtığı falan dinlemem atarım arkadaşını aşağıya " diyerek tehdit ettiğimde. "Tamam abla " demişti çaresizce.

Aşağıda olan adamın elinden tutup " Bir, İki, Üç " dedim ve tüm kuvvetimizle yukarı doğru çektik. Ayağının birini biz çekerken camın kenarında ki mermere koymuş ve içeri oldukça gürültülü bir şekilde atlamıştı. Adam yerden kalkarken doğa silahı arkamdan gizlice bana vermişti. Elimde tuttuğum silahı önümde ki adamlara doğrultuğum da ellerini hızlıca havaya kaldırdılar. "Abla sende silah ne geziyor ya " demişti bel fıtığı olan adam elleri havadayken.

"Bir savcının evine girdiğiniz için olması o ." silahın emniyet kilidini açtım. "Hem bildiğim kadarıyla sizde de silah olması gerekiyor veya bir çakı yada bıçak hiç mi biri yok yani" dedim inanamaz bir ifadeyle.

Adam aşağı eğildiğinde "Kıpırdama " diye bağırdım sert bir sesle. Adam masumca "Yok abla ama soru sordun ya onun cevabını vermek için eğilmiştim" dedi. Sonra bir cesaret tekrar aşağı eğildiğinde elini çorabının içine sokup peçeteye sarılmış meyve bıçağını çıkarmıştı. Şaşkın gözlerle adama bakarken, Doğa da "Yok artık siz cidden hiç iş bilmiyorsunuz" demişti .

Kendimi gülmemek için zor tutarken silahın emniyet kilidini kapattım. Adamlar derin bir nefes alarak rahatladıklarında cebimden telefonumu çıkarıp. İsmet beyi aradım. Telefon ikinci çalışından sonra açıldığında " Buyurun savcım " demişti İsmet.

ŞEHRİN DERİNLİKLERİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin