OY VERİP YORUM YAPMAYI UNUTMAYINNNNNNKeyifli okumalarrrr❤️❤️
Özbek ailesinin evinde her zamanki gibi bir kavga vardı. Hüseyin Özbek eve gelir gelmez karısını bir köle gibi kullanmaya başlamıştı. Küçük Karan ise alt kattan gelen sesleri duymamak için odasının duvarının dibine çöktü. Büyük sayılabilecek eve sığdıramamışlardı Karan'ın küçücük bedenini. Babasının nefret ettiği annesinin mahvettiği Karan Özbek, şu anki hâline göre fazla savunmasızdı. Aşağıdan bir cam kırılma sesi daha duyuldu. Hemen ardından Hüseyin Özbek'in sesi.
"Nerede lan o piç?!" Kükremeyi andıran korkunç sesin sahibi oldukça sarhoştu. Bunu ağzını yaya yaya konuşmasından ya da leş gibi kokan kendisinden anlamak pekde zor değildi.
Karan tüm korkusuna rağmen odadan çıkmayı düşündü. Ya annesine zarar verirse düşüncesi kafasının içinde dönüp duruyordu. Lakin odadan çıkmasına gerek kalmadı. Çünkü Nermin Özbek aciz bir kadındı. Hayatına karşı da çocuğuna karşı da.
"Üst katta git ona yap ne yapacaksan!" Annesini aciz olduğu kadar bencildi de. Kendinden başka hiç kimseyi düşünmezdi. Oğlunu bile...
Karan gıcırtı çıkartan tahta zeminin sesini duyduğu gibi odasına açılan balkona çıktı. Hava kararmıştı. Aşağı baktı son bir umut belki birilerini görürdü. Tam o sırada odasının kapısı sertçe açıldı. Küçük Karan kollarını kendisine sarıp yere çöktü, başına gelecekleri beklemeye başladı.
"Neredeysen çık!" Hüseyin Özbek bir süre düşündü. Adı neydi bu çocuğun? Yerinde durup nefes seslerini duymaya çalıştı.
Dışarıdan oldukça sevecen görünen Hüseyin Özbek kendi oğluna vermediği sevgisini hiç tanımadığı çocuklara bile vermişti. Karan'ı her zaman bir günah olarak görmüştü. Doğduğunda,ilk adımlarında, ilk konuşmasında. Kısacası her babasına muhtaç olduğu anda babası ona arkasını dönmüş nefretini üzerine kusmuştu. Günah demişti oğluna, hayatta işlediğim tüm günahların bedeli bu çocuk demişti.
Nermin Özbek'le bir gece birlikte olmuşlardı, hayal meyal hatırlıyordu Hüseyin Özbek o anları. Aradan bir ya da iki hafta geçtikten sonra eşi dayanmıştı kapısına. Hamileyim ben evlenmeliyiz demişti. Adlarına leke gelmesin diye henüz annesinin rahmine yeni düşmüş küçücük bir canı kurban etmişlerdi. Hüseyin ne karısını seviyordu ne oğlunu. Aldırmayı düşünmüşlerdi lakin çok kıymetli aile üyeleri buna izin vermemiş büyük bir günah olduğunu dile getirerek evlenmelerini desteklemişlerdi.
Karan babasının sesini duyduğu zaman olduğu yere iyice sindi. Soğuktan mı titriyordu korkudan mı meçhul. Oysa büyük Karan bu anları hatırladığı zaman kendisine kızardı. Ama adı üstünde ya 'büyük Karan' beş yaşındaki Karan gibi değildi. Ne soğuktan ne de korkudan titremezdi aksine her attığı adımda yeri titretirdi. Balkonun kapısı açıldı adım sesleri yaklaştıkça yaklaştı alkol kokusu da öyle. Kolundan sıkıca tutulduğu gibi zayıf bedeni içeri sürüklendi kapı kapandı. Hüseyin Özbek belindeki silahı Karan'ın yüzüne doğru salladı.
"Sen olmayan beyninle benden mi saklandın lan!" Silahın ucunu oğlunun kafasına bastırdı. Karan irkilip geriye doğru kaçmaya çalıştı. Karşılığında ise bedeni için oldukça sert olan tokatla sarsıldı. Dudağının kenarından kan akmaya başlarken Nermin Özbek odadan içeri girdi. Silahı gördüğü an gözlerini büyüttü. Korkmuştu. Bunun sebebi ise oğlunun alacağı zarar değil kendi başına geleceklerdi. O çocuk ölürse yeniden ailesinin yanındaki sefil hayata geri dönerdi. Tüm bunlara rağmen sessiz kaldı kendi canından olmak istemiyordu. Babası yere eğilip çenesini sıkıca kavradı korkmuş çocuğun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİNBAŞIM
Short Story"Ne bekliyordun?" "Hiçbir şey beklemiyordu-." Cümlemi tamamlamama izin vermedi. "İki güzel söz, bir güzel bakış, iki sarılış. Başka! Başka ne oldu! Ne bekliyordun seni seveceğimi falan mı?" Güldü alayla. İnanmak istemedim. Böyle sözler edecek kadar...