(İlknur'un günlüğünden...)
(9 Eylül 2011...)
Sanırım artık sevgi hiçbir şeyi ifade etmiyor Kurşun...
Bugün elime önce bir boya verdiler. Benden çok büyük olan bir abi duvara hayallerimi çizmemi istedi. Simsiyah saçları vardı Kurşun. Masmavi gözleri terastan gördüğüm denizin rengi gibiydi.
Sonra annesinin kızıp kızmayacağını sordum ve annemin bana bunu yaparsam kızacağını söyledim. Annemin olmadığını hala benimseyemediğim için bana vurdu.
Annemin yokluğu çok kötüydü Kurşun. Gece yanıma gelir masallar anlatırdı bana. Bir şey sorduğumda hemen cevabını verirdi. Eğlenceliydi benim annem Kurşun. Çok özlüyorum onu. Kardeşlerimi de çok özlüyorum ama en çok onları özlüyorum. Fatih'i göremiyorum. Irmak'ın saçlarını öremiyorum. Bunlar artık birer sen Kurşun. Hepsi canımı yaktı ama ufacıktı.
O abi daha sonra telefonla konuştu ve yüzümü boyamaya başladı. Ateş çizmişti yüzüme. Etrafında griler, beyazlar ve siyahlar vardı. Onların ne olduğunu sordum.
"Onlar senin geçmişin." Dedi bana. Beyazların az olmasının sebebi ruhumun çoktan kirlenmesiymiş. Öyle dedi.
Sonra bir abi daha içeri girdi. Gelen abim buradaki abim kadar katı değildi. Bana vurmadı ve resim çizmeme yardım etti. Duvara hayallerimi çizmemi istedi.
Duvarı boyamak için olan boyamız bittiğinde odadan işi olduğunu söyleyerek gitti. Sonra bana vuran abi silah verdi. Nasıl tutacağımı gösterdi ve bir duvarı hedef almamı istedi.
Hayallerimi çizdiğim duvarı...
Gösterdiği şekilde yaptığımda bana çok kızdı. Yapamadığımı söyleyip karnıma tekmeler attı. Kollarım morardı Kurşun. Ayaklarım ve karnım da morardı. Biraz önceye kadar çok acıyordu. Acıdığı için yazmadım. Ama parmaklarım hala acıyor ve yazarken zorlanıyorum. İşaret parmağıma bir dal bağladı. Düz durması gerektiği içinmiş.
Sana artık Kurşun dememi istiyorlar. Annem yazdığımı görünce çok kızmışlardı. Sonra Fatih yazdım ama ona da kızdılar. Irmak yazdığımda seni yırttılar. Babam yazdım en son. Yüzünde bıkmış bir ifade vardı ama bu sefer kızmadı. Sadece kurşun yazmamı istedi. Kurşun yazarsam kızmayacakmış çünkü. Ben de öyle yazdım. Elim çok acıyor bu yüzden daha fazla yazamayacağım. İyi geceler Kurşun...
(24 Mart 2013...)
Bugün beni hapsettikleri o karanlık evden kaçtım. Aslında ev değildi. Benimle birlikte çalışanlar da orada kalıyordu. Soğuk odalar, karanlık duvarlar ve ıssız bir ortam vardı. Ve asla bir evin sıcaklığı yoktu orada...
Telefonumu, her şeyimi orada bıraktım ama seni yanıma aldım çünkü sana bir şeyleri yazarken rahatlıyorum. Meditasyon gibi bir şey oluyor.
Burada evsiz kalmış abiler var. Bir ateş yakmışlar. Onun etrafında oturuyoruz. Birazdan onlar uyuyacak ama ben ayakta nöbet tutacağım. Aralarına son katılan ben olduğum için bunu benim yapmam gerekiyormuş.
Üzerindeki kıyafetleri çok eski ve çok kötü kokuyorlar lakin yakında benim de onlardan bir farkım kalmayacağı için sorun etmiyorum.
Umarım beni bulmazlar çünkü burası şimdilik ev sıcaklığını veriyor gibi. Dört duvar arasında çatısı olan bir yerde değilim ama huzurlu bir yerdeyim. En azından burada bana vuranlar yok. Ya da hayallerimi öldürmemi isteyenler bu sefer önüme bir insan koymuyorlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Silahı
Misterio / SuspensoRuhu hayatın darbesi altında ezilmiş tüm çocuklara... X'i bulmak için bir denklemi, İpi düzeltmek için bir düğümü, Yaşama sebebinizi bulmak içinse Hayatı çözmeniz gerekir...