Bölüm-17

1.2K 76 3
                                    

Yine ormandaydım.
O ormana,başladığım yere dönmüştüm.
Hava karanlık ve yağmur yağıyordu.
Ayaklarım çıplaktı,üstümde siyah bir elbise vardı.
Başımı yukarıya kaldırdım,yüzüme çarpan damlalar kalbimde ki korkuyu söküp atmış gibiydi.
O gece çok korkmuştum ama bu gece korku yoktu.
Bakışlarımı etrafta gezdirdim. Kimse yoktu,ses bile yoktu. Yürümeye başladım çıplak ayaklarımı umursamadan. Ormanın derinliklerine doğru gitmiştim. Etrafımda döndüm,yine kimse yoktu.
Sonra bir şey oldu...
Mühür kalbime baskı yaptı. Elimi kalbime koyup acıyla inledim. Canımı yakıyordu neden bilmiyordum...
Ayaklarım beni daha fazla taşıyamadı ve diz çöktüm. Şimdi korkuyordum;o aramızda ki bağın kopacak olma düşüncesi Aybars ile ayrılma hissi beni darmaduman ediyordu.
Bir çıtırdama sesiyle başımı zar zor kaldırdım.
Bu o kurttu...
O beyaz kurt.
Gülümseyerek yaklaştı bana.

"Bakıyorum bedenin zayıf düşmüş,mühür seni daha da zayıflatacak."

Bu ne demekti?
Mühür beni zehirliyor muydu?

Etrafımda dönmeye başladı yavaş yavaş.
"Sevgilin anlaşılan sana mühürün etkisinden bahsetmemiş."

"Ne saçmalıyorsun sen!?" Acıyla inledim.
Tek elimi çamurlu toprağa koyup nefes alıp vermeye başladım.
Acı çok yoğundu.
Kalbimi durduracak derecede idi...

"Siz insanlar bizim gibi kurtlara mühürlenmeyeceksiniz yoksa bedeli ağır olur,sana da olacağı gibi."

Bunu söyledi ve ormanı yıkacak sarsıntıda bir uluma duydum.
Bu Aybars.
Evet Aybars'tı!

Başımı ulumanın geldiği yere çevirdim.
Aybars iri kurt haliyle burnundan soluyordu.
Gözerinin hedefi beyaz kurttu.

"Söylediklerimi unutma küçük kız,arkanı kolla!" Bunu söyledikten sonra ormanda kayboldu.
Aybars yanıma geldi. İstese onu yakalardı fakat beni bu halde görünce gitmesine izin vermişti.

"Uyan güzelim." Dedi.
Beynim çatlayacak şekilde uyuştu.
Sanki başka bir alemden gidiyor gibiydim...

~~~

Başımın ağrısıyla yüzümü buruşturup gözlerimi açtım. Bakışlarım odamda gezindi. Kızlar başımda bekliyordu benim gözümü açtığımı görünce üçü de yanıma koştu.

"Ah be Umay iyi misin?"

"Korkuttun bizi lan!"

"Umay'ım iyi misin ağrıyor mu bi yerin!?"

Gözlerimi bir kaç saniye kapatıp açtım.
Bedenim sanki kilometrelerce koşmuş gibi yorgundu.
Kalbim ve zihnimde yorgundu...

"Su." Diye mırıldandım.

Leyla yanımda duran suyu bana uzattı ve içtim.
Ne olmuştu bana,Aybars nerelerdeydi?
O kurt kimdi?
Kalbim acıyla kasıldı yine.

"Yorma kendini Umay,Aybars gelir birazdan."

"Nereye gitti?" Zar zor konuşuyordum.

"O Kurdun peşinden gitti merak etme iyiymiş ve gelecekmiş." Diye açıkladılar.

Kafam allak bullak olmuştu.
O kurt benden ne istiyordu?
Ve en önemlisi o kurt kimdi?
Bu sorular beynimde dönüp duruyordu.
Aybars'ı çok merak ediyordum ya başına bir şey gelirse?
Konsey onu benden alırsa...

"Dinlen sen tamam mı? Biz dışarıdayız çağırdığında geliriz." Diyip çıktılar odadan.
Ben de yataktan kalkıp duşa girdim. En azından belki rahatlarım diye yoksa düşünceler beynimi kemirecekti.
Su başımdan aktıkça sakinleşmeye başlamıştım ve mühür de artık baskı yapmıyordu. İyice sakinleştikten sonra suyu kapatıp çıktım.
Havluyu vücuduma doladım,buharlaşan aynamı elimle silip kendime baktım. Yorgun yüzümle göz göze gelmiştim. Ağlamak istemiyordum o yüzden banyodan çıktım. Saçlarımı havluyla kurularken gözlerim yatağımda uzanan Aybars'a kaydı.
Gelmişti!
Heyecanla yanına gittim. Tek kolunu başının üzerine koymuş,gözleri kapalı uzanıyordu. Yanında ki boşluğa oturdum. Beni hissetmiş gibi gözlerini açtı.

Kan KırmızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin