Kapının açıldığı yer ıssız bir ormandı ama düşündüğünüz gibi sıradan değildi. Tıpkı pencereden göründüğü gibi ortalık hala karanlıktı, bu hala Kabus'ta olduğum hakkında sadece küçük bir detaydı.
Şu anda Çılgın Şapkacı'nın ormanındaydım. Kırık çay tabakları ormanın farklı köşelerini süslüyordu.
Bu geceyi geçirecek bir yer bulamazsam büyük ihtimalle yırtıcılara yem olacaktım. Edyth'in biz küçük bir çocukken anlattığı en ürkütücü masallar Kabus'un karanlık zamanlarında gerçekleşirdi.
Çıkabileceğim bir ağaç bulmak bu karanlıkta oldukça güç olabilirdi neyse ki kapı sık ağaçların olduğu bir alana açılmamıştı. Dolunay sayesinde önüm aydınlanıyordu, hemen biraz arkamda kalan ağacın dallarına tutunarak kendimi yukarı çektim. Bacağımı açıp kendimi yukarı çekerek en sağlam olan dala kendimi bıraktım ve üstümdeki ince gömlekle donmamak için dua ederken yerleştiğim rahatsız dalda huzursuz bir uykuya daldım.
✦
Gece yarısı aşağıdan gelen seslerle korkuyla uyandım.
Kurtlar gelmişti.
Uzun bir kuyruk halinde doğuya doğru ilerliyorlardı. Burada olduğumu fark etmemeleri için yerimde hareket etmeden oturdum. Nefesim hızlanmaya başlamıştı. Endişem öyle bir düzeydeydi ki kendimi durduramıyordum. Titreyen ellerimi birbirine doladım ancak aksi gibi nefesimde hızlanmaya başlamıştı.
Yavaşça, ağzıma ve burnuma gelecek şekilde elimi yüzüme kapattım. Kurt ulumalarının yükselmesiyle oturduğum yerde titremeye başlamıştım. Bir süre sonra gözlerimden sicimler halinde gözyaşları dökülmeye başladı. Bu ağlamak gibi değildi sanki soluduğun hava zorla seni bir duygu durumuna sokmaya çalışıyordu.
Neden bu kadar korktuğumu biliyordum.
Çılgın Şapkacı etkisi. Duyguları en hat safhada yaşamanı sağlardı, bir süre sonra delirtirdi. Partinin üyelerinden biri haline gelirdin.
Aklımda dönmeye başlayan fikirlerle içimden fısıldadım. Yapman gereken tam olarak bu Eve.
Ben kurtların uzaklaşmasını bekleyene kadar hava aydınlanmıştı. Gittiklerinden emin olmadan ağaçtan inmek istemiyordum. Bir süre daha sıkıntı içinde bekledim. Zaman kaybetmeye başladığımı fark ettikten sonra dikkatle ağaçtan indim.
Yürüyebileceğim kadar yürüdüm. Arada sırada hala uluma seslerini duyuyordum. Beynimin bana oyun oynadığını düşündüğüm için sakin kalmaya çalışıyordum ancak olmuyordu. Gergince sağa döndüm, sola döndüm ancak gördüğüm tek şey daha fazla ağaçtı. Tek yapabildiğim şey orada burada bulduğum kuru wisteria sarmaşıklarını yolup cebime atmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Varmış Bir Yokmuş
FantasyGerçek evrenine ait olan iki kız kardeş bir pazarlığa kurban gider ve Iris olmaması gerektiği halde kırmızı başlıklı kızın kaderine çekilir. Kabus evreni derinden sarsılır. Şimdi ise mutlu sonların varlığı belirsizleşmiştir. Kaderlerin karıştığı ev...