Uyandığımda hava oldukça aydınlıktı hatta o kadar aydınlıktı ki gözüme tavandan giren gün ışığı ile uyanmıştım. Kargalar evin kırık çatısından içeri girmiş eski masanın üzerine dizilmiş dikkatle beni izliyorlardı.
Rahatsızca yerimde doğruldum. Kargaları kovalamak için ayağa kalktığımda arkamdan gelen sesle korkuyla duraksadım.
"Demek uyandın ve kendi cinsinden olanları kovalıyorsun."
Hızla arkamı döndüm.
"Sen nasıl buraya geldin?" diye bağırdım öfkeyle ve yanımdaki masadan elime gelen kırık vazoyu kafasını hedefleyip fırlattım. Hızlı refleksleriyle sakince kenara kayıp duvara çarpıp paramparça olan vazoyu izledi.
Kafasını kendinin aksine sevimli bir şekilde yana eğip "Pasif agresif hareketler sana hiç yakışmıyor Karga." dedi yamuk gülümsemesiyle.
Yüzümdeki tiksintiyi gizlemeden ona baktım ve mırıldandım. "Sen kimsin ve benden ne istiyorsun?"
"'Kaderin' doğası budur; bir mucize yaratır ama seni bir kazaya inandırır." dedi ve koltuğa erkeksi bir şekilde oturup edebi konuşmasına devam etti.
"Seni buraya getiren kader. Şu anı yaşamamız bir tesadüf değil hepimiz yazılmış birer kopyayız. Biliyorsun. Sende biliyorsun. Tıpkı kız kardeşin gibi sende kaderini yaşıyorsun." dedi ve tek kaşını kaldırıp duraksadı. Yüzümdeki ifadeyi fark etmiş olmalı ki duraksadı ve merakla tek kaşını kaldırdı. Keskin yüz hatlarına merak çok yakışıyordu.
Yerinden kalkıp "Ya da bilmiyorsun. Kaderin bilmemekle de lanetlenmiş olabilir."
Geniş omuzlarından onu ittirip öfkeyle "Ne biliyorsan anlat." dedim ve Şapkacı'nın partisinden yürüttüğüm bıçağı belimdeki yerimden çıkarıp beline dayadım. Boylarımız benim uzun boyuma rağmen yakın değildi. Onu ittirmem hiçbir işe yaramamıştı, sarsılmamıştı bile.
Adam elimdeki süslü kahvaltı bıçağına bakıp kahkaha attı. Aniden elimdeki bıçak bir hava kütlesinin baskısıyla ayrılıp duvara yapıştı. "Bıçak? Benimle flört mü ediyorsun?"
Bana dokunmadan beni duvara yapıştırdı ve yavaş adımlarla burnumun dibine kadar girdi. Ferah nefesini yüzümde hissedebiliyordum.
Şimdi göz göze, burun burunaydık. Gözleri biraz öncekinin aksine kehribar değil koyu kızıldı. Samantha'nın da aynı şekilde gözleri büyü yaptığında değişmişti. Bu adam bir cadı mıydı?
Zorlukla fısıldadım. Boğazım inanılmaz acıyordu. "Hangi hikayenin kahramanısın?"
Burnumun dibinden çekildi ancak üzerimdeki görünmez güç hala beni duvara yapıştırıyordu.
Adam kızıl gözlerini alayla benden ayırmadan kollarını iki yana açtı ve fısıldadı. "Kaos'a hoş geldin Karga."
Kalbim yavaşlıyor gibi hissediyordum ancak duramazdım. Çok şey bildiğini biliyordum. Hissedebiliyordum. Bir erkeğe göre şekilli dudaklarından bilgiler sızmak için zaman kolluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Varmış Bir Yokmuş
FantasíaGerçek evrenine ait olan iki kız kardeş bir pazarlığa kurban gider ve Iris olmaması gerektiği halde kırmızı başlıklı kızın kaderine çekilir. Kabus evreni derinden sarsılır. Şimdi ise mutlu sonların varlığı belirsizleşmiştir. Kaderlerin karıştığı ev...