Mayıs ayındayız. Dalya'nın tabiriyle bütün travmalarının yirmi güne sığdığı ayda... :')
Bugün de 5 Mayıs. O kazanın yaşandığı, Dalya'nın hayatının dönüm noktası olan tarih ve bu tarihi boş geçemezdim...
Oy ve yorumlarınızı beklerim. Keyifli okumalar <3
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
ㅤ
🎨
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ
ㅤ
Uykumdan kapının açıldığını anlamamı sağlayan birkaç takırtıyla sıyrıldığımda gözlerimi kırpıştırarak yaslandığım yerden doğrulmayı denedim ancak tutulan boynumun ağrısı kendini gösterdiğinde yüzüm buruştu ve elim boynuma gitti.
Bir yandan boynumu parmak uçlarımla ovarken diğer yandan da gözlerimi aralayıp kapıdan girene baktım. Annem elinde bir tepsiyle içeri girmiş, kapının önünde dikilerek tatlı bir şaşkınlıkla bana bakıyordu.
Göz göze geldiğimizde dudaklarını birbirine bastırarak başını iki yana salladı ve kapıyı kapatarak yanıma doğru adımladı. "Resim çizerken kafasını sehpaya yaslayarak uyumaktan zevk alan bir kızım var," diye söylendi, yanıma gelip tepsiyi az önce yaslanarak uyuduğum sehpaya bırakırken. "Ben kendini bu kadar yormamanı söylemekten yoruldum, sen nasıl yorulmuyorsun?"
Gülerek omuz silktim ve tepsideki fincana uzandım. Dumanı tüten papatya çayından bir yudum aldığım sırada annem hâlâ söylenmekle meşguldü. "Soğuk mermere oturuyorsun, üşütürsün diyorum. Tuvale oradan uzanıyorsun, kamburun çıkacak diyorum. Başını sehpaya yaslayıp uyuyorsun, boynun tutulacak diyorum. Beni dinleyen yok ki. Bildiğini okumaya devam et sen kızım, aferin sana."
Fincanı tepsiye geri bırakırken, "Uyuklamışım birazcık anne," dedim gülümseyerek. "Hem üşümüyorum ben, merak etme."
"Üşümüyorum zannedersin ama hasta olunca görürüm ben seni," diye mırıldandı, ardından önümdeki tuvale kaydı bakışları ve aklına bir şey gelmiş olacak ki gözleri hafifçe büyürken hevesle bana döndü. "Ha, şey diyecektim sana. Bizim kuaför salonun0daki büyük tablo vardı ya, dün bir müşterinin oğlu kırdı onun çerçevesini. O duvar boş kalmasın, bir şeyler çiziversen sen."
"Anne?" dedim garipseyen bir sesle. "Sizin müşterilerin çocukları Godzilla mı? Neden her gelişlerinde en az bir eşyanın ömrünü bitirmeden dönmüyor bu çocuklar oradan?"
Annem gülerek "Tövbe estağfurullah," diye mırıldandı. "Hadi hadi, söylenme de işine dön sen. O çay da soğumadan bitecek."
Gülümseyerek başımı salladığımda eğildi ve saçlarıma bir öpücük kondurup odadan çıktı.
Boynumu sağa, sola doğru yatırarak rahatladıktan sonra çaydan bir yudum daha aldım ve fırçalarıma uzandım. Bitmek üzere olan resme son rötuşları eklemek için kobalt mavi akrilik boyadan fırçama biraz aldım. Mavinin farklı tonları, beyaz, su yeşili ve gold temalı büyük bir kelebek çizimi siparişiydi yaptığım.
Tahminen yarım saat kadar uğraştıktan sonra son birkaç ufak detayı eklerken dış kapının çaldığını duydum. Annem, içeriden "Dalya, kapıya bakar mısın?" diye seslendiğinde sehpadaki ıslak mendile uzandım ve paketten bir tane alıp ellerimdeki boyaları kabaca silerken ayaklandım.
Odadan çıkmadan kapının yanındaki çöp sepetine mendili attım ve koridora çıkıp kapıya doğru adımladım. Parmak uçlarımda yükselerek kapı deliğinden baktığımda Bulut'u görmemle yüzümde bir tebessüm oluştu ve geri çekilerek kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Ağlama - Yarı Texting
Teen FictionBiricimsiir: Ufuk çizgisi gibi adın. Biricimsiir: Gökle yerin buluşması gibi.