Beomgyu'nun seslenmesiyle banyoda daha fazla oyalanmamam gerektiğini anlayarak yüzümü kurulayıp çıktım.
Eşyalarımızı toplamış Huening'in mesaj atmasını bekliyorduk. Üstüme normalden fazla düşüyor olmaları beni kötü hissettirse de onlara iyi olduğuma dair hiçbir şey sunamıyordum. Değildim çünkü. Yurttan uzaklaşma fikri beni hem rahatlatıyor hem de tedirgin ediyordu. Ne zaman bir adım atmak istesem Soobin'in yüzü gözümün önünde beliriyordu.
Onca restoran içinde bizimkine gelmiş olması tesadüf olamazdı. Her şeyden bir şekilde haberi oluyordu. Bunu karşılaştığımız ilk gün anlamıştım. Bunca zaman sırf bu sebeple dedeme gitmeyi ertelesem de Beomgyu'nun yokluğunda tek kalma fikri beni çok korkutuyordu. O yüzden Huening'in böyle bir teklifle gelmesi beni rahatlatmıştı.
Babasının işi gereği güvenlikli bir evde kalıyorlardı. Bir süre de olsa kafam rahat edebilirdi.
Beklenen arama geldiğinde Beomgyu valizini ben de sırt çantamı alıp çıktık. En son kapıdan dışarı adımımı attığımda yolum onunla kesişmişti, bu sefer öyle olmamasını umdum.
Beomgyu'ya yapışık vaziyette yere bakarak yürüyordum çünkü böylesi daha kolaydı. Kalbim sürekli kriz geçirecekmişim gibi çarpsa da ilk katı sorunsuzca indik. Asansörü kullansak şimdiye aşağı inmiş olabilirdik ama nefesim daraldığı için kullanamıyorduk. Zemin kata inmek üzere son merdivenlere geçerken Beomgyu bir anda sarsıldı. Çok yakınında olduğum için ben de birkaç adım gerilemiştim. Ne olduğunu anlamak istercesine kafamı kaldırdığımda bir çocuğun eğilerek özür dilediğini gördüm.
"Kusura bakmayın, dalmışım."
"Sorun yok."
Beomgyu'nun cevabıyla eğdiği vücudunu dikleştiren çocuk direkt olarak bana döndü. Anlık göz temasımız beni hazırlıksız yakalayınca irkildim. Tanıdık gelen yüzünü bir an için aynı yurtta kalmamıza bağlayacakken restorana gittiğimiz gün geldi aklıma. Soobin'in yanındaydı. Onunla yemek yiyen çocuktu bu. Beomgyu acele etmemiz gerektiğini söyleyip beni çekiştirene kadar öylece suratına bakakaldım. Bir anda nefesim kesilmişti.
Soobin'in de yakınlarda olma ihtimali yüzünden arabaya kadar zar zor yürüyebilmiştim. Arabaya binişim ve Huening'le olan selamlaşmamız bile bulanıktı. Kafamı pencereye dayamış hızla akan manzarayı izlerken çocukların konuştuğu konudan çoktan kopmuştum.
Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Aklımda çarpıştığımız çocuk vardı. Bakışlarındaki sertlik beni ürkütmüştü ama sırf bundan çıkarım yapmam doğru olmazdı. Soobin'in neler yaptığını bilmiyor olabilirdi. Hatta muhtemelen en ufak bir fikri dahi yoktu. Bir insan katil olduğunu bildiği biriyle rahatça aynı sofraya oturamazdı. Bu yüksek ihtimal beni tedirgin etti. Bir katilin yanında dolanması tehlikeliydi.
Onu uyarmanın bedelinin ne olacağını saptayamıyordum ama öylece de izleyemeyecek gibi hissediyordum. Belirsizlik canımı sıktı.
"Yeonjun!"
Kulağıma dolan yüksek ses refleksle sıçramama sebep olduğunda korkuyla öndeki Beomgyu ve Huening'e taraf baktım.
"İki saattir sana sesleniyoruz. Ne dediğimi duydun mu?"
Boş boş suratlarına bakarken çok salak göründüğüme emindim ama ne diyeceğimi bilememiştim. Ne konuşulduğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu ki.
"Dalmışım," dedim en son.
"Fark ettik. Nerede yesek diye konuşuyoduk. İstediğin bir yer var mı?"
Emin olamayarak omuz silktim. Beomgyu gözlerini devirip önüne döndü. İştahım yoktu o yüzden nereye gidersek gidelim zaten keyif almayacaktım.
Beomgyu ve Huening'in tartışmaları -daha çok Beomgyu'nun bağırmaları ve Huening'in sakinleşsin diye onun istediği yere sürmesi- sonucu yol üstünde burger satan bir yere gittik. Orada yemek yedikten sonra gidiş saati dolana kadar yanındaki kafeye geçip bir şeyler içtik. Beomgyu'nun servisi kalkana dek bekleyip ardından Huening'in evine doğru yola çıktık. Tüm süre boyunca çocukların yanında dolanan bir figüran gibiydim. Sohbete dahil etmeye çalışsalar da kendimi bir türlü veremiyordum. Bir an önce toparlamam gerekiyordu, daha fazla böyle hissetmeye dayanamıyordum.
Huening'in evine geldiğimizde bizi yeni işe aldıklarını tahmin ettiğim bir hizmetçi karşıladı. Babası henüz gelmemişti ve annesi de bir bağış yemeği toplantısındaydı. Yemek yiyip bir şeyler içtiğimiz için oyalanmadan Huening'in odasına geçtik.
"İstersen duş al istersen de direkt pijamalarını giy. Ben mutfaktan atıştırmalık bir şeyler alacağım sonra bir daha çıkmakla uğraşmayız. Belirtmeme gerek bile yok ama.. burası senin evin tamam mı?"
Huening'in ayaküstü giderken söylediği şeye karşılık gülümsedim. O buradayken evim gibi hissetmemek mümkün değildi zaten. Üşendiğim için duş almayı es geçerek banyoya geçip üstümü değiştirdim. Telefonum sessizdeydi ve elime almak istemiyordum.
Huening döndükten sonra birlikte film izledik, Beomgyu'yla görüntülü konuştuk ve komik videolara baktık. Kendimizi yorgunlukla yatağa attığımızda saat çoktan gece yarısı olmuştu.
Yaklaşık on dakika kadar sessizce tavanı izledik. Uzun zaman sonra normal bir gün geçiriyor olmak beni sakinleştirmişti. Bu olaydan önceki hayatımın çok güzel olduğunu böyle fark ediyor olmak acı verici olsa da yapabileceğim bir şey yoktu.
"Yeonjun."
"Hm?"
"Sana iyi gelmek istiyorum."
Yatakta hissettiğim hareketlilikle yana taraf döndüm. Gece karanlığında pencereden yansıyan ay ışığının aydınlattığı yüzüne baktım.
"Senin de Beomgyu'nun da canının sıkkın olması beni mahvediyor. Kendini kötü hissetmen için demiyorum. Sadece yaşadığın sorun her neyse bunu tek başına üstlenmek zorunda olmadığını bilmeni istiyorum. Senin iyi hissetmeni sağlayacak bir şey varsa ve ben yapamazsam buna dayanamam. O yüzden ne olursa olsun bize gel tamam mı?"
Dolan gözlerimi elimin tersiyle sildim. Onlara sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu ifade edemiyordum. Zorlukla başımı salladım. Onun iyiliği için hiçbir şey anlatamazdım ama yine de yanımda olduğunu duymak iyi gelmişti.
"Uyuyalım mı?"
Gülümseyerek başımı salladım. Günler sonra biraz da olsa huzurlu hissederek uykuya daldım. Her şey tersine dönmeden önceki son günlerim olduğunu bilmiyordum.
__________________
belki bi hafta bile olmadi ama hemen elim hamlamis kahroldum 😔 sonunda istedigim yerlere getiriyorum umarim istikrarli devam ederim,, cok bakamadan saldim bolumu sıkıntısı bi seyi yoktur umarim varsa da hallederiz sonrasinda
kendinize cok cok guzel bakin gorusuruz <333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deep down i need you more
Fanfiction#yeonbin texting + düz yazı En büyük derdim kalmamaya uğraştığım derslerimdi. Onunla tanışana kadar.