9

1.1K 46 5
                                    

Yeni bölümle tekrardan karşınızdayım. Sanki hafta içi yazmak hafta sonu yazmaktan daha kolay oluyor.(Bunu hafta içi yazdım. Hafta sonu devamını getirip paylaştım. Nasıl?) Bu bölümde karışma anını okiycaz. Kitap sarmıyordu bende biraz değişiklik yapiyim dedim. Belki ilham gelir.

Flashback

Alaca ailesi hayatlarına girecek iki yeni melek için çok heyecanlıydı. Minik ikizlerin abileri, teyzeleri, halaları, amca ve dayıları hepsi çok mutluydu. Doğumhanenin önünde tatlı ve hüzünlü bir merak vardı. Bebekler ikiz olduğu için çok riskliydi. Herkes beklerken ailenin büyükleri geldi.  Bebeklerin anneanne, dede, babaanne ve büyükbabaları gelmiş ve onlarda ortak olmuştu bu bekleyişe. Ömür hanım ve Özkan Bey'se içeride büyük bir savaşın içinde gibiydiler. Ömür Hanım acıdan kıvranıyor. Özkan Bey'se sanki o acıyı kendi çekiyormuş gibi ter döküyordu. Bir süre sonra bu sancılı süreç bitti ve ikizler dünyaya geldi. Tekrardan anne ve baba olmanın mutluluğunu yaşayan çift bebeklerini kucaklarına alırken gözyaşları döküyorlardı. Bunlar şüphesiz ki mutluluk gözyaşlarıydı.

Diğer yandanda Çifttopal ailesi vardı. Aynı hastanede aynı koridorun farklı yerlerinde küçük kızlarının dünyaya gelmesini bekleyen Ahmet Çifttopal ve oğulları Berke Çifttopal. Onlarda heyecanla bekliyordu küçük kızlarının gelişini. Küçük Berke gerçektende istiyordu kız kardeşini görmeyi, ona sarılmayı, onunla iyi anlaşmayı. Ama Özkan Bey'in aksine Ahmet Çifttopal'ın amacı çok başkaydı. O da kızının dünyaya gelmesini onu görmeyi istiyordu elbette. Ama onun amacı ona sarılıp öpüp koklamak değil kızı sayesinde intikamını almaktı. Zaten bu yüzden karısının yemeğine ilaç koymamış mıydı? Doğum bu yüzden olması gerekenden erken olmuştu. Ahmet Bey kapıda planını gerçekleştireceği çocukların doğmasını beklerken Burcu Hanım'da içeride can çekişiyordu. Yanında kimse yoktu. Nihayet bebği doğduğunda rahatlamıştı. O gün bebğini kucağına alırken belkide son defa mutluluktan ağlamıştı. Çünkü kızının başına gelecekleri biliyordu. Ve onu üzgün bir şekilde bırakamazdı. 

Bebekler doğumhaneden çıkarıldı ve Ahmet Çifttopal'ın hemşire olan kardeşi kız bebeklerin bilekliklerini kimseye görünmeden değiştirdi. Abisi gibi değildi o. Sadece abisinin üstündeki emeği yüzünden sesini çıkartamazdı hiç bir şeye. Ama ne kadarda yanmıştı içi.

İki ailede odalarında bebeklerini bekliyordu. Alaca ailesi gelen bebekleri sevinçle karşılayıp kucaklamak için sıraya girdiler. Oğlanda bir sıkıntı yoktu. Ama Ömür Hanım'la Özkan Bey kızlarını görünce aynı sıcaklığı hissedemediler. Sanki kendi kızları değil gibiydi. Ama bunun heyecandan olduğunu düşünüp kızlarını bağırlarına bastılar.

Öte yandan Çifttopal ailesinin odasında durumlar farklıydı. Bebeğin gelişiyle hızla yanına giden Berke'yi babası durdurdu ve yanına eğildi.

''Berke oğlum o bebek senin kardeşin değil düşmanın. Kardeşin şimdi başka bir yerde. 17 yıl sonra kardeşini görüceksin. Eğer bunu gerçekten istiyorsan bu kızdan nefret etmelisin.''

Babasının dedikleri o gün aklına kazınmıştı küçük Berke'nın. Kardeşinin gidişi o bebeğin suçuydu ve ondan nefret ediyordu. Burcu Hanım ise tiksintiyle bakıyordu bebeğe. Kocasına aşıktı o. Kocası ona sürekli şiddetde uygulasa. Onu bu planda kullanmışta olsa seviyordu onu. Aşk gözü kör ederdi. Ve ona göre bu bebek olmasaydı kocası bu işlere girişmeyecek ve kızı yanında olacaktı. O gün son kez bebeğinin kucağına aldığında gerçketen bir şeyler hissetmişti. Ama şu anda kucağına aldığı bebek onun 17 yıl boyunca umursamaz ve ruhsuz bir insan olmasına neden olmuştu. Bu bebeğe tüm ailenin verebileceği tek şey nefretti. O esnada içeriye Ahmet Bey'in kardeşi geldi ve bebeği kucağına aldı. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Biliyordu başına gelecekleri. Abisi öldürecekti onu. Yaşatmazdı ki. Eğer yaşasaydı bu bebeği onlardan korumak için her şeyi yapardı. Bebeğin boynunu kokladı mis gibi kokuyordu. O kadar güzel bir bebekti ki nutku tutulmuştu. Abisine çevirdi başını.

''Abi bu bebeğin adını ben koyabilir miyim?''

Ahmet Bey elini geçiştirircesine salladı.

''Ne halt yersen ye.''

Ahu başını tekrardan bebeğe çevirdi ve ay gibi olan yüzüne bakıp aklına gelen ilk ismi söyledi.

''Lamia. Senin adın Lamia olsun. Adın ve yüzün gibi alın yazında her şeye rağmen parlak olsun.'' 

Aradan 4 ay geçti. Daha bebekken başladı Lamia'nın eziyeti. Saatlerce aç bırakıldı. Ağladığında kimsenin umurunda olmadı. Alaca ailesinin yanında olan Beril bebek ise bakılabilecek en güzel şekilde bakıldı. Kendi kzıları işkence görürken bunu yapan adamın kızına cenneti yaşattı Alaca ailesi.

Bu sırada Ahu abisi tarafından öldürülmüş ve ortada hiçbir kanıt kalmamıştı.

İki ailede yanlarındaki kızları büyüttü. Tabi Lamia'nınkine büyümek denebilirse. Ahmet Çifttopal 17 yıl boyunca o kıza işkence ederek intikamını almıştı. Ama şunu unutuyordu. Allah kimsenin hakkını kimsenin üzerinde bırakmazdı. İntikamını alıp kızına kavuşma sevincini yaşayan Çifttopal ailesinin başına en büyük felaketi kızları Beril getirecekti.

Eveett. Bir bölüm daha kazasız belasız bitti. Aslında bu kadar iyi yazmayı bende beklemiyordum. Bence çok güzel oldu. Duyuru bölümünde bahsettiğim gibi bundan sonra bölümler 3-4 günde bir gelicek. Tam bir zaman dilimi veremiyorum. 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler?

Ahmet? (Burada ana avrat girişebilirsiniz serbest.)

Burcu?

Küçük Berke? (Ben bu çocuğa kıyamıyorum ya.)

Ahu?

Ömür?

Özkan?

Ve Alaca ailesinin diğer üyeleri?

Sonraki bölümde görüşürük. Tüm hayalet okuyucularıma sesleniyorum. Hayaletde olsanız hepinizi çok seviyorum. Oy ve yorum yapan okuyucularımı zaten saymıyorum onlar benim canım ciğerim.

Ay neyse fazla uzadı. Görüşürük.


Gerçek Ailem (Lamia)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin