Deniz, Deniz..diye seslenildiğini duyduğumda, içim bir garip olmuştu. Çok eskilerden tanıdık bir sesti bu ! Arkamı döndüğümde önünden geçmekte olduğum çocuk parkındaki bir kadının, kaydırakta kayan bir çocuğa seslenişi olduğunu gördüm. Kadına bakmak isterken boynumu incitmiş olacağım ki, yetişmem gereken toplantım aklıma geldi bir an da. Kadının Deniz..diye seslenişi hala kulaklarımda çınlıyordu. İçimi titretmişti, kadının sesi..
Ofise girişim oldukça hızlıydı, sekreterin;
- Herkes hazır sizi bekliyor efendim,
deyişiyle odamda ki dosyayı almak için, hızlı adımlarla odanın kapısına yöneldim. Kapı kilitliydi,
-Odam da kim var ? Neden kapısı kilitli ?
Diye sorduğum da,
-Erkek kardeşiniz ve bir misafiri var efendim..
Cevabı sinir etmeye yetmişti, içimden yine mi bu velet diye geçirdim.
-Masamın üzerinde ki bu ayın planlamasını getirebilir misiniz, toplantı salonuna, Seda hanım.
-Elbette Deniz bey, hemen getiriyorum..
Ah, bu çocuk ne zaman adam olacaktı, ne zaman kendine ve başkalarına saygısı olacaktı, o günleri görebilecek miydim acaba..
Geciktiğim için, özür dileyerek, yönetim kurulu toplantısının ilk maddesini, değerlendirmeye açmıştım bile. Çalışan memnuniyeti ilk maddemizdi. Nasıl geliştirebilirdik, memnuniyeti en üst seviyeye nasıl çıkarabilirdik bunu tartışıyorduk. Sekreterimin getirdiği dosyayla beraber ana gündemi konuşmaya başladık sonrasında. 'Kendimizi, nasıl pazarlayabilirdik ?' Hedef kitlemiz kimler ? diye bir konu başlığı açtım. Bir hafta sonrasına kadar bir süre tanıyıp, herkesin bir proje ile gelmesini istedim. Birkaç detay daha konuşulduktan sonra toplantı bitmişti. Odama doğru gittiğimi gören sekreterim;
-Odanız müsait, Deniz bey,
diyerek gülümsedi, haklıydı gülümsemekte, neredeyse haftanın en az üç günü kendi çalışma odamın kapısını kapalı buluyordum hep.
Kaya, amcamın oğluydu. Rahmetli amcam ve yengemin bir emanetiydi. Dedem de amcamla yengemi trafik kazasında kaybettikten sonra Kaya'yı el bebek gül bebek büyütmüştü. Amcamın şirkette hissesi olmasına rağmen bütün iş babam ve benim üzerimden geçmişti yıllarca. Kaya yurtdışından almış olduğu diplomasını bile, dedemin sayesinde almıştı. Dedem resmen arkasını topluyordu Kaya'nın. Annemin babamın zamanın da dedemi uyarmasına rağmen dedem Kaya konusunda asla taviz vermiyordu. Anne ve babasını küçük yaşta kaybettiği için dedem Kaya'ya baktıkça büyük suçluluk hisseder, ona dokunmayın derdi bizlere. Babamı kaybedeli tam iki sene olmuştu ama, dedem hala Cevdet amcamın yasını tutardı, babam sanki onun oğlu değilmiş gibi. Annemin pek çok kere dedemle tartıştıklarına şahit olurdum, Harun da senin oğlun baba, yeter artık bu kadar şımartma Kaya'yı dediğine. Bir ressam olmak istememe rağmen annemin dayatmasıyla, işletme okuyup şirketin başına geçmiştim. Büyük bir sorumluluk aldığımın farkındaydım. Yıllarca sürmüş olan bir hanedanlığın başına geçmek kolay iş değildi. Pazarımız çok büyüktü, yurt içi yurt dışı seyahatlerim oldukça fazlaydı. Neticede pazarladığımız yüzlerce ürün vardı. Çoğu sabah bende Kaya gibi sorumsuz davranıp işi serseriliğe vurmak istiyordum ama annem aklıma geldiğinde bütün şevkim kaçmış oluyordu maalesef. Annem oldukça zor girmiş bu aileye fabrikada çalışırken babamla büyük bir aşk neticesinde evlenmişler ama evlilikleri bu kadar kolay olmamış tabii ki. Dedem ve amcam ısrarla karşı çıkmışlar annemle babamın evlenmesine. Tanınmış bir ailenin kızı ile evlenmesi adettendi onların çevresinde. Bizim çevre diye çizdikleri o görünmez duvarları o anlar aklıma geldikçe indiresim geliyordu, ama aklı selim annem sayesinde bu duygudan da hızlı bir şekilde arınıyordum. Annem dünya da en çok değer verdiğim kişiydi. Babamın sağlığında babam ile iletişimimiz çok kötüydü. Bana adam gibi babalık yaptığını hissedemedim ömrüm boyunca. Çoğu zaman annem aracılığı ile anlaşıyorduk. Amcamın ölümünden sonra değişmişti babam, bir gün kendisinin de ölebileceği ihtimalini o zamanlar anlamıştı sanki. O despot hali gitmiş, yeni baştan babalığın sorumluluğunu almış biri gibi davranıyordu bana. Ama ne fayda, geçmişi düzeltmeye ne onun zamanı yetebilirdi nede benim ona ayıracak kadar vaktim vardı artık ! Yazı gibidir geçmişimiz, silinir dediklerinin hiçbiri silinmiyordu aslında, tersine, daha da netlik kazandırıyordu zaman. Üzerinden defalarca yazdırıyordu, aklımızda kalsın niyetine..