Yemeğimi yemiş evde bekliyordum aramasını, ama ne aramıştı ne de mesaj atmıştı. Sıkılmıştım, saate bakıp geç olmadığını fark ettim. Bugün gittiğim alış veriş merkezine gitmek istedim. Kendime birkaç kitap almalıyım diye düşündüm. Kitap kurdu hoşlandığım bir kız vardı çünkü hayatımda. Sonra düşündüm gerçekten de hayatımda mı ? diye. Belki geç girmişti dünyama ama çıkmasına müsaade edemezdim artık. Terbiyesi ve hoş sohbeti kendimden geçirtiyordu beni. Uzun zamandır hiçbir kadının etkisi altına girmemiştim hiç bu şekilde. Annem bile şaşırmıştı bu vakitte dışarıya çıkma isteğimi. Ona da teklif etmiştim ama soğuğu bahane ederek, kabul etmedi.
Kalabalıktı alış veriş merkezi, çoluk çocuk herkes buraya gelmişti. Evde tek bunalan ben değilmişim diye düşündüm. İlk girdiğim kitap mağazasında, yeni çıkanlara göz attım girer girmez. Daha sonra görevliye güzel bir aşk romanı önermesini söyledim. Bana yeni çıkan ama daha tanınmamış bir yazarın kitabını vermişti, kitabın adı 'Aşk kal'dı'. Kitabın arka kapağında ki cümle dikkatimi çekmişti ' Aklın yetemediğidir; aşk ' ne güzel bir cümledir bu diye düşünmüştüm. Aynı benim düşündüğüm gibiydi, aşk deli işiydi. Kitabı heyecanla alıp kasaya ödemesini yaptıktan sonra yukarıda ki kafelerden birine oturmaya karar verdim. Kahvemin siparişini verip kitabın önsözünü okumaya başladım. ' İnsan insanın en büyük ilacıydı aslında, bir de farkına varabilseydik' cümlesine takılmıştı aklım. İlacı mıydı gerçekten de insan insanın, ya da en büyük zehri mi ? Çocukluğumdan itibaren şöyle geriye döndüğümde hepimizin aslında birbirimizi çekemediği bilincine varmıştım. Para esiri olmuş bir şekilde yaşıyorduk hayatlarımızı. Kimin parası azsa onu hor görüyorduk. İnsanlığına bakmadan değerini yapıştırıyorduk çevremizde ki insanların alınlarına. Kimilerimiz ise hazım güçlüğü çekiyordu. Gözü gönlü aç bir şekilde dolanıyordu böyle insanlar etrafımızda. Kendi tabaklarımızda değildi gözümüz. Kendimize ait olmayan tabaklar daha cazip hale gelir olmuştu. Çocukluğumda ki o fakir mahalle geldi aklıma ne mutluyduk, komşuluklarımız paha biçilemezdi. Şimdi nerede daha güzel evlerde yaşıyoruz, lakin daha da yalnızız.
Evin bütün ışıkları kapalıydı geldiğimde. Annem yatmış olmalı diye düşündüm. Odama çıkıp bir an evvel aldığım kitabı okumalıydım.
Kitap sayfalarının arasında gezinirken nasıl uykuya daldığımı bile anlamamışım. Gözümü açtığım da perdeden içeriye giren güneş kamaştırdı gözümü. Masanın üzerinde ki saate baktım, saat yediyi gösteriyordu. Kitabın ayracına baktım, kaçıncı sayfaya kadar okuduğumu merak etmiştim. Daha yarılayamamışım bile. Aşağıya indiğimde annem görünürlerde yoktu, kahvaltı masası da hazır değildi. Uyuya kalmış olabileceğini düşünüp çıktım evden. Aklımda onda kalmadı değildi aslında, neyse iş yerine gidince ararım diyerek geri dönüp odasına bakmaktan vazgeçtim.
Girişte görememiştim Seda'yı yine. Hızlı bir şekilde odamın kapısını açtığımda orada da olmadığını gördüm. Nereye gitmişti diye düşünmeye başladığım sırada,
- Günaydın, diyen sıcacık bir ses duydum.
Kapıya doğru çevirdiğimde kafamı Seda'nın o gülen yüzünü gördüm. Mutlu etmişti beni bu sıcak karşılama. Tebessüm ederek ' günaydın ' dedim bende.
- Dünkü toplantı kararları geldi şimdi imzalamak ister misiniz ? diye sordu.
Elini tutup, bırak şimdi kararları 'dün niye aramadın ? ' diye sordum. Utanarak ellerini ellerimin arasından çıkartmaya çalıştı.Ben sıkıca tuttukça o daha çok çekiyordu elini kendine doğru. ' Unutma ben erkeğim, galip gelemezsin ' dedim. Yanakları al al olmuştu. 'acıdı ama' dediği an da elimi çekişimin hızını anlatamam. Kalbim acımıştı resmen, ben onun canını acıtmak istememiştim sadece bana yakın olmasını istemiştim sadece. Utanarak ' özür dilerim ' dedim.
