Bölüm 8

2 2 0
                                    

Elbette bu kader değildi. Minho eğitimli bir suikastçıydı, bir kişinin nerede olduğunu bulmaktan çok daha zor görevleri tamamlamıştı.

Her zaman farkında ol, her zaman dikkat et, asla kurtulamazsın. Bu Minho'nun öğrendiği ilk derslerden biriydi. Bunu biliyordu. Onları ezbere biliyordu. Tüm kuralları ve dersleri... Tekrar tekrar üzerinden geçti. Onları yazdı. Bunları kendi kendine söyledi ve üzerinde çalıştı. Daha iyi olmak ve sistemden bir an önce çıkmak için her şeyi yaptı.

Belki de yakında her şeyin biteceği gerçeğinden etkilenmişti ya da belki de sürekli farkındalık içinde yaşamak istemiyordu ama sokakta yürürken, dairesine doğru giderken bunu fark etmemişti. Geriye dönüp baktığında her şey çok açıktı ama o farkında değildi. Ne kadar aptalca.

Birisi sert bir şekilde ceketinden tutup onu karanlık bir sokağa itti, duvara yasladı ve suratının ortasına bir yumruk attı.

Bir andan diğerine tamamen hazırdı. Hızlıca ortamı taradı. Siyahlar giymiş, ağzını ve burnunu bandana ile kapatmış bir kadın. Kadın yumruğunu tekrar kaldırdı ama Minho kadının dirseğini itti ve onu duvara bastıran kolunun arasından geçerek pozisyonlarını değiştirdi. Yarılan dudağından akan kan ağzının içine girdi. Ağzındaki metalik tadı fark etti, birkaç metre yanlarında konteynerlerden birinin çöpünü ve arkalarındaki duvardaki çamurlu küfü kokladı. Nefesini dudaklarında hissetti, adrenalin kanına pompalanıyordu. Kan lekeli dudaklarında bir gülümseme oluştu.

"Ne istiyorsun?" diye sordu, kadını duvara daha da bastırarak, kolunu göğüs kafesine öyle bir doladı ki nefes almakta zorlandı.

"Jung-ho'ya bir mesaj." Diye dişlerini sıkarak söylemeyi başardı. Dizini yukarı çekerken bu mesajı iletmek onun için kesinlikle önemliydi. Minho bunu bir saniye geç fark etti ve onu sarstı. Hafifçe ama yine de kadını bıraktı.

Kadın onun kısa süreli dikkat eksikliğinden faydalanarak bıçağını çıkardı. Kadın bıçağı Minho'ya doğrultarak ileri atıldı ama Minho kenara çekildi. Sağ kolunda keskin bir acı hissetti. Kadın onu kesmeyi başarmıştı. Minho artık tamamen sinirlenmişti.

"Seni lanet olası orospu." Diye küfretti nefesinin altında. Kadın ona tekrar saldırdı ama bu sefer Minho hazırlıklıydı. Kız ileri atılırken Minho kenara çekildi. Bileğini kavradı, aşağı doğru çevirdi ve kadını geriye doğru itti. Neredeyse dans etmek gibiydi, diye düşündü. Zaman yavaşlamış gibiydi ve her hareket üzerinde tam bir kontrolü vardı.

Minho bileğini anormal bir pozisyonda sıkıca tutup onu duvara bastırırken kadın acıyla inledi.

"Kimin için çalışıyorsun?" diye sordu. Jung-ho'nun dünyanın her yerinde düşmanları vardı, ne de olsa ölüm emirlerini veren kişiydi.

"Bu seni hiç ilgilendirmez." Diye çemkirdi.

"Tatlım, az önce beni öldürmeye çalıştığına göre beni ilgilendiriyor sayılır." Minho, kadının bileğini daha da çevirdi.

"Siktir git. Senden korkmuyorum. Sen hiç kimseyi öldürmedin bile." Minho onun saçmalıklarından bıkmıştı. Bu sefer sadece bileğini çevirmekle kalmadı, hızlı bir hareketle tüm kolunu döndürdü. Kemiklerinin çatırdadığını duydu ve yere düşmesine izin verdi. Onlardan birkaç adım ötede duran hançeri aldı ve ona bir kez daha baktı. Yerde yatıyordu, kolunu vücuduna sıkıca sararken gözlerinde nefret parlıyordu.

"İnsanları incitmenin daha kötü yolları da var." Diyerek ayağa kalktı ve oradan ayrıldı. Adrenalinin etkisi geçmeye başlarken, yarılan dudağının acısı da hissedilmeye başlamıştı. Kazağının koluyla kanın bir kısmını silmeye çalıştı ama artık kurumuştu. Alt dudağındaki sıcak noktayı yaladı ve iç çekti. Yarın dans antrenmanına bu şekilde gidemeyecekti.

Minho bıçağı odasındaki masanın üzerine bıraktı. Işığı açmamıştı, yatağının üstündeki büyük pencereden yeterince ışık geliyordu. Bakır tonlu ışık, bıçağın üzerine yansıdı. Aslında oldukça güzel bir hançerdi. Çok büyük değildi ve ince bir bıçağı vardı. Parmak uçlarına dayadığında, durmadan, önce sağa sonra sola titredi, mükemmel dengelenmişti. Onu çizmesinin içine saklamış olmalıydı.

Minho önce kot ceketini, sonra da kazağını çıkardı. Kesikten akan kan kuruyup kumaşı omzuna yapıştırdığı için ceketi omzundan çıkarmak zorunda kaldı. Yara tekrar kanamaya başlayınca acıyla inledi. Minho, küçük kesiklerin boyutlarına rağmen bu kadar çok kanamasından her zaman nefret ederdi.

Yaralarını temizlemek için banyoya yöneldi.

Minho dudaklarındaki kanı silmeyi bıraktı ve bir dakikalığına aynaya baktı. Jisung'la tanışması çok aptalcaydı. Minho, Hyunjin'in sözlerini fazla ciddiye almıştı. Suikastçı olduğu dönemden sonra bir hayat kurdu. Asla normal bir hayat yaşayamayacağını biliyordu. Her zaman onun hakkında bilgi sahibi olan birileri olacaktı. Birinin onun 'Druck'ı' olmasına izin veremezdi. Jisung onun için o kişi değildi. O sadece öpüştüğü güzel bir yüzdü ama aynı zamanda Minho daha fazlası olabileceğini hissediyordu. Genellikle, daha önce bahsedilen nedenlerden dolayı bu duyguların peşinden gitmezdi.

Minho'nun gerçekten de kendini toparlaması gerekiyordu. Mendilini fırlatıp attı ve aynadan uzaklaştı. Altı ay daha. Sadece altı ay sonra her şeyden kurtulacaktı. O kadar da zor değildi. Son on yıldır başka insanlarla kayda değer bir ilişkisi olmamıştı, bunun yanında bir yılın yarısı neydi ki? Hiçbir şey.

Kazağını fırlatıp attı ve yatağına uzandı. Hayal kırıklığına uğramıştı ve sadece uyumak istiyordu.

******

To be Continued...

To be Continued

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kill Me Softly - MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin