Yağmurun huzur veren sesiyle yeni güne gözümü açtığımda, içinde bulunduğum odanın bana yabancı olduğunu fark ettim. Bu oda yurttaki oda değildi. 2 tane yatak, küçük bir televizyonun bulunduğu bu odaya genelde beyaz tonları hakimdi.
Ellerimi hala nemli olan saçlarıma doğru götürdüğümde, dün olanları hatırlamaya çalıştım. Odada gözümden kaçan sallanan sandalyenin gıcırtısı oda da tek olmadığımı anlamama yardımcı oldu.Kafamı gelen gıcırtı sesine doğru çevirdiğimde,bana delici bakışlar atan bir çift yeşil gözle karşılaştım.
Bartu.Bartu'yla aynı odadaydık ve ben onu fark etmemiştim.İçimi bir an korku kapladı.Bu korkunun yerini ani bir duygu değişimiyle endişe aldı.
''Günaydın uykucu şirin!''sesi tüm gece uyumamış gibi yorgun çıkıyordu.
''Nihal nerde? Onu gördün mü?''
Kafasını sinirlendiğini belli edercesine salladı.Gözleri kan çanağına dönmüştü.Sandalyenin yanı başında duran sehpada boş bir Jack Daniels şişesinin olduğunu fark etmem çok vaktim almadı.Tüm geceyi burda beni izleyerek geçirmemesini diledim.
''Sevgili arkadaşın Nihal lavaboya gitti.Birazdan döner.''sesine alay tonu hakimdi.
''Dün akşam ne oldu ve ben neden buradayım?''sesimdeki endişeyi fark etmiş olmalıydı.
''Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyor musun?'' dediğinde şaşırdığı belliydi.
''Hatırlasaydım inan ki sormazdım.''
''İyi o zaman sevgili arkadaşın Nihal'le kıro sevgilin Güneş sana anlatsın.''dediğinde bir an duraksadım.
''Sevgilim yok.Daha doğrusu Güneş ile ben sevgili değiliz.Bunu da nereden çıkarttın?''
''O zaman seni bu kadar sahiplenmesinin başka bir açıklaması olmalı.''dudağından bu kelimeler dökülürken gözünde hafif bir morluk olduğunu fark ettim.
''Yoksa siz...Siz dün kavga mı ettiniz?''sorumu cevaplayacağını sandığım anda sandalyeden kalkarak üstüme doğru yürümeye başladı.
''Gerçekten bu odada dikkatini çeken şey bu sersem morluk mu oldu yani?''sesi beni ürkütmüştü.Hala bana doğru gelmeye başlıyordu.Refleks olarak ayağa kalktım.Aramızda santimler kalmıştı.
''Sahiden,bunun ne önemi var? Yeni uykundan uyandın yabancı olduğun bir evdesin ve sen bana bunu mu soruyorsun?''dudaklarında alayla karışık bir gülme belirdi.
''Evet,bunu merak ediyorum.''dediğimde gözlerine bakmamak için kendimi zorluyordum.
''Öyleyse bunu şerefsiz arkadaşın Güneş'e sor!
''Güneş şerefsiz falan değil.Onun hakkında böyle konuşamazsın.İnan bana,o senden daha...''sözümü bitireceğim anda beni biraz daha kendine çekti.Yeşil gözlerimiz birbirini bulduğunda dün yaşananları hatırladım.
''Bana bir daha dokunmana asla izin vermem!''
''Öyle mi diyorsun uykucu şirin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN YELİ
Teen FictionKalbinde merhamet adına hiçbir şey bulunmayan, İçini intikam duygusu kaplayan , Küçük yaşta yetim kalan bir kızın... Sinem Önal'ın,aşkla intikam arasında kalan,yalanlar üstüne kurulu hikâyesi...