Seni çok seviyorum Defne...
Güneş'in ağzından dökülen bu cümle kendimi çok tuhaf hissetmemi sağlamıştı. Evet, konuşmasının başlangıcından böyle sonlanacağını anlamıştım ama bu sözü hayal etmek farklı birisinin sana söylemesi çok farklıydı. Vücudum kaskatı kesilmişti. Elimde sıkıca tuttuğum papatyaların yerle bütünleştiğini fark ettim. Ellerim, ayaklarım tutmuyordu.
''Defne beni duyuyor musun? Defne...'' Güneş'in sesi kafamda yankılanmaya devam ederken diğer bileğimde takılı duran çantamı da yere attım ve koşmaya başladım.
Sadece koşmak... İstediğim,hiçbir şey düşünmeden koşmaktı. Buraya geldiğim günden beri duygu değişimini en üst seviyede yaşıyordum. Bugün de öyle olmuştu. Okulun kapısından çıkarken yön duyumu kaybetmişçesine koşuyordum. Ankara 'dayken düzenli olarak spor yaptığımdan dolayı pek yorulmadım.
Tempomu yavaşlatıp arkama döndüğümde peşimden gelen kimsenin olmadığını fark ettim, buna gerçekten sevinmiştim.
Çevremdeki insanların tuhaf bakışlarına aldırmadan koşmaya devam ettim. Benden bağımsız bir şekilde yüzümü ıslatan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim.
Koşmaya başlayalı belki dakikalar, belki de saatler geçmişti ama ben durmadım, devam ettim.
Yabancısı olduğum bu şehirde nerde olduğumu bilmiyordum ama üniversiteden çok uzakta olduğum kesindi. İçinde bulunduğum sokak gerçekten insanın içini ürpertiyordu. Sanki orada ölsem insanlar hiçbir şey olmamış gibi çevremden dolanıp yollarına gideceklerdi.
Koşmayı bıraktım ve umutsuzca yürüdüm. Buürkütücü sokakta olmayı okulda olmaya yeğlerdim. Ben yürümeye devam ettikçe çevremdeki insanlar azalmaya başladı ve en sonunda kimse kalmadı. Tek başıma bu sokakta yürümek gerçekten çok tuhaftı.
Geldiğim yoldan geri dönmek için arkama baktığımda bir grup serserinin üstüme doğru geldiğini gördüm. Tek güvencem çantamın içine attığım silahtı. Bir dakika, ben çantamı atmıştım. Silahımda içinde olduğu için savunmasızdım. Evet boks yapmayı iyi biliyordum ama bu izmandut gibi adamlarla başa çıkamazdım. Hadi birini hallettim geri kalan 3 kişiye ne olacaktı? Arkadaşlarını döverken ''Aferin bacım birazda yüzüne çalış şu pezevengin.'' mi diyeceklerdi? Diğerleri de benim üstüme atlıyacaktı tabi ki.
Hiçbir şey olmamış gibi yanlarından geçip gitmeye karar verdim. Bakışlarımı yere eğip yürümeye başladım. Ters bir hareket yapmamalarını diledim. Yanlarından geçip gidecekken bir tanesini kolumdan tutup beni duvara doğru itti.
''Ooo! Beyler, bakın burda kim varmış. Mahallemize hoş geldin güzelim.'' kıl yumağına benzeyen adam 30 yaşına yakındı yanındakiler daha genç görünüyordu.
''Bırak beni! İmdat,kimse yok mu?'' dediğimde yanındaki adamlardan biri gülmeye başladı.
''Bakın kediciğimiz yardım istiyor. Güzelim burda sana istediğimizi yaparız. Kimse de bir şey yapamaz anladın mı?''
''Bırak beni yoksa o lanet kafanı vücudundan ayırırım.''
''Ne yaparsın? Bir daha söylesen,sinirlenince çok güzel oluyosun.''
''Aynen böyle yaparım!'' dediğimde ellerini pis kafasına götürdüm ve öldürücü hareketı yaptım. Boynunundan gelen ''çat'' sesi diğer arkadaşlarını bir an dumura uğrattı.
Ama bu şaşkınlıkları çok sürmedi. Üçü birden üstüme gelmeye başladılar. Artık yapacağım bir şey kalmamıştı. Avazım çıktığınca bağırmaya başladım. Bu davranışımın fayda vermeyeceğini biliyordum. Biraz önce arkadaşları ölmesine rağmen zerre tepki vermeyen bu insanların mahallesinde,geri kalanların da böyle olduğu kaçınılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN YELİ
Novela JuvenilKalbinde merhamet adına hiçbir şey bulunmayan, İçini intikam duygusu kaplayan , Küçük yaşta yetim kalan bir kızın... Sinem Önal'ın,aşkla intikam arasında kalan,yalanlar üstüne kurulu hikâyesi...