Hiç birşey anlamadığımı anlamış olacaktı ki "Efendim, bugün balo vardı. Unuttunuz mu?" dedi. Bunu gerçekten aklımdan çıkarmıştım. Daisy söyleyince hatırlamıştım. "Hemen gidip hazırlanayım" dedim. "Pekala efendim sizin için terzi ve kuaförü çağırıyorum." dedi Daisy.
Odama gidip banyo yaptım. Sonra terzi ve kuaförler odaya girdi ve terzi giyeceğim elbiseyi verdi. Elbise bordo renkteydi ve uzundu. Elbisenin kolunda ve etek kısmında bulunan tüller elbiseyi şık gösteriyordu. Elbiseyi alıp giymek için giyinme odasına gittim. Giydikten sonra saçlarımı ve makyajımı yapması için kuaför kadınlar makyaj masasına oturttu ve biri makyajım ile diğeri ise saçımla ilgilenmeye başladı. Makyajım ve saçımda hazır olmak üzereyken odaya Daisy girdi ve "Efendim, çok güzel olmuşsunuz" dedi ve bir süre gözleriyle veni süzdükten sonra ko yaşmaya devam etti. "Prens Even sizi bekliyor, efendim. Eğer hazırsanız gidelim" Saçıma ve yüzüme son dokunuşlar yapıldıktan sonra ayağa kalktım ve Daisy'yle Even'ın yanına gittik.
Even'ın yanına vardığımızda bana bakmaya başladı ve bir süre beni süzdü. "Çok güzel olmuşsun." dedi. Bu iltifatı duyacağımı beklemiyordum. Ona karşılık vererek "Sen de" dedim. Söylediğim şeyin farkında değildim ve Even Bu söylediğim karşında şaşırarak "Ben güzel mi olmuşum" dedi. Başta anlamadım ama sonra "Ayy afedersin, sen de çok yakışıklı olmuşsun" dedim. Even'ın üstünde kırmızı gömlek ve o gömleğin üstünde siyah bir kaban vardı. Saçları özenle taranmış ve onu yakışıklı göstermişti. Birbirimize attığımız iltifatlar bitince aşağı davetlilerin arasına girmek için merdivenleri inmeye başladık. Davetliler bizi görünce sessizce bizi izlemeye başladı.
Aşağı indiğimizde kraliyet ailesi için ayrılan masaya geçtik. Kral Rex ayağa kalkıp sessizliği sağladı. "Değerli arkadaşlarım ve saygıdeğer soylu dostlarım, biliyorsunuz ki prens Even bu krallığın veliahtı" dedi Even'ı göstererek. "Yakın bir zamanda onun çifti olan Lara'yı bulduk ve çok yakında onların düğünü olacak" Rex'in son sözleri yüreğimde yaşamadığım bir duygunun peyda olmasını sağladı. Rex sözlerini bitirdikten bir süre sonra birkaç davetli Even'ın yanına gelip çiftini bulduğu için sevindiğini söyledi.
Davetlilerin Even'ın yanına gelip sevindiğini söyleme faslı bitince Even'a "Şu an nefes alamıyorum, biraz dışarı çıkacağım" dedim ve saraydan çıktım. Dışarı çıktığımda kendimi biraz daha iyi hissettim. Bir süre sonra Eric yanıma gelip "Burada ne işin var, içeride Even'ın yanında olman gerekmiyor mu?" dedi. "İçerisi boğucu, bu yüzden biraz dışarı çıkıp hava alayım dedim." dedim.
"İçeride fazla kişi yok, ortalama 200 kişi var"
"Ciddi misin? 200 az değil mi?"
"200 çok mu? Bence sende bir sıkıntı var." dedi Eric gözlerini kısarak. "Çünkü benim sosyal anksiyetem var" dedim. "Haaa, anlıyorum" dedi kafasını sallayarak ve hemen sonra "Sosyal anksiyete ne demek?" dedi. Buradakilerin sağlık konusunda gelişmiş olmaları benim için biraz sorun olacağını anladım o sıra ama alışmam gereken bir şey olduğunu da biliyordum.
"Psikolojik bir hastalık, bu hastalığa sahip kişiler topluluğun olduğu yerde endişelidir." diye açıkladım.
Ona küçümseyici gözlerle bakarak "ama tabi siz vampirler dünyaya gelmediğiniz ve bu yüzden dünyadaki şeyler hakkında bilgi sahibi olmadığınız için bilemezsiniz" dedim. "Eminim ki Lara senden çok dünyada kaldım" dedi Eric. O söyledikleri biraz mantıksızdı. "Nasıl oluyor o?" diye sordum ve bu soruma cevap olarak Eric "Senden yaşca büyüğüm -ne de olsa ben bir vampirim- ve hayatımın yarısı dünyada zaman geçirerek geçti." dedi.
Buradaki insanları hafife almamalıyım.
Bir süre sonra Eric, "Neyse, ben seni asıl yalnız kalman gereken kişiyle yanlız bırakayım" dedi. Ne dediğini anlayamamıştım ama kafasıyla arkamı işaret edince arkama dönerek ne demek istediğini anladım. Eric gitti ve yanıma Even geldi. "Şimdi daha iyi misin?" dedi. "İyiyim teşekkürler" dedim. Gülümseyerek "Eric'tendir, kendisinin mesleği bu" dedi. Eric'in böyle şeyler yapması normal olduğunu düşünmüştüm ama Even benimle aynı şeyi düşünmüyor gibiydi. "Hoşsohbet biriymiş" dedim. Even "Bütün kızları da böyle etkiliyor, dikkat senide etkilemeye kalkmasın." dedi.
Biraz onu sinir etmek için "Aslında benim için bir sorun olmaz" dedim ve amacıma ulaşmaya başladım. "Kendisi yakışıklı biri zaten, minik bir iltifat söylese yeter" bu söylediklerim Even'ı biraz sinirlendirmişti ve bana yüzünü buruşturmaya başladı. "Hadi ama şaka yapıyorum, Ben güçlü bir kızım onun gibilerinin oyuncağı olmam kolay kolay." dedim. Bir süre sessizlik oluştu. "Sen nasıl bir insansın?" sessizliği ilk bozan Even oldu. "Nasıl, anlamadım?" dedim. "Kendini tanıtır mısın" dedi. Onun beni iyi bir şekilde tanıdığını sanıyordum ama bu sözleri tanımadığını belli ediyordu. "Nasıl tanıtmalıyım?"
"Ailenden bahset istersen, sonra kaç yaşındasın sonra da eklemek istediklerini ekle"
"Pekala, benim bir abim ve ikizim var. Buraya gelmeden önce onlarla yaşıyordum. Yıllar önce annemi, babamı ve ablamı kaybettim bir araba kazasıyla. Ondan sonra bizimle ilgilenen abim oldu. Abim, bir süre sonra kalp hastalığına yakalandı ve bu yüzden biz ona bakıyorduk ikizimle. Yaşımı neden öğrenmek istiyorsun?" yüzünde buruk bir ifade vardı ama ben yine her zamanki gibi gülümsüyordum. "Özür dilerim, böyle bir şey yaşadığını bilmiyordum" dedi Even üzgün olduğunu belli ederek ve konuşmaya devam etti "Yaşını öğrenmek istememin nedeni müstakbel karımla aramdaki yaş farkı ne kadar onu öğrenmek" dedi.
"Sadece bu mu"
"Sadece bu"
"21 yaşımdayım. Eklemek istediklerim buraya gelmeden önce yazılım okuyordum. Ayrıca şaşıracaksın ama ben sizin dilinizi biraz biliyorum." dedim. Şaşırmış bir şekilde bana bakarak "Ne kadar biliyorsun?" dedi. "Yani ne kadar iyi biliyorum bilmiyorum ama genel cümle ve kelimeleri çok iyi biliyorum" dedim.
"Peki ya şuan bana bizim dilimizden birşey söyle desem söyler misin?"
"Deneyeceğim"
"Isa eo kaun tiwaz Worldz"
-Dünyaya gitmek istiyorum-
Söylediklerim Even'ı şaşırtmış olacak ki ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. "O zaman arada bir seninle o dilde konuşuruz" dedi.
"Ne zaman istersen ama dediğim gibi çok iyi bilmiyorum o dili, anlamadığım şeyler olabilir" dedim. Bir süre sonra "İçeri görsel iyi olur, davetliler iyi karşılamayabilirler bunu." dedim. Even kafasını salladı ve saraya girdik. Saraya girdiğimizde müziğin sesi kullanımı tırmaladı ama sanki bu olmamış gibi dik durdum ve oturmaya gittim.
Oturduğumda Leia "Ne bekliyorsunuz ikiniz, davetiye mi?" dedi. Anlamadığımı belli ederle Leia'ya ve Even'a bakmaya başladım. Even da benim gibi Leia'nın ne dediğini anlamamıştı. Leia biraz daha bize baktıktan sonra "Dans etmeyi düşünmüyor musunuz? dedi. Even ayağa kalkıp elini uzattı. Elini tutup fans pistine ilerledik. Even belimi bir eliyle belimi kavradı ve diğer eliyle bir elimi tuttu. Ben de bir elimle onun elimi tutuyorken diğer elimi onun omzuna koymuştum.
"Peki ya sen nasıl bir vampirsin" dedim dans Even'ın hareketlerine uygun dans ederek.
Asıl adım Evan, yaklaşık 2400 yaşındayım, dünyaya şuana kadar 4 kere gittim ve dördünde de bana sorun olarak döndü. Bu yüzden dünyaya gitmem"
"Asıl adın Evan mı?"
"Evet ama Evan'ı kullanmayı sevmiyorum" Even'ın gerçek adını öğrendiğimde şok oldum. Acaba neden adını kullanmayı sevmiyordu? Sormak istedim ama bu işin arkasında üzücü birşey varsa diye sormadım.
Sonunda balo bitmişti. Balo bitince yatağıma gittim ve uyumak için hazırlandım. Hazırlıkların bitince raflara doğru ilerledim ve bir kitabı elime aldım. Sonra yatağıma geçip okumaya başladım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DREA
VampireKüçüklüğümden beri sırtımdaki o izin doğum lekesi olduğunu düşünmüştüm ama o günkü olanlardan sonra o izin benim sonumun belirtisi olduğunu öğrendim. Bir vampir ve bir insan...