♧Kabullar♧

230 10 59
                                    

"Senden nefret falan etmiyorum. Ama tedavide olmayacağım! Tamammı?"
"Hayır olucaksın"
"Olmayacam!"
"Olacaksın!"
"Olamayacam!"
"Olacaksın!"
"Bir şartla!"
"Tamam, kabul. Yeterki sen tedevi ol! Şartın ne?"

Sırıtarak, "Benimle İstanbula gelecek ve orda yaşayacaksın!"

Kaanın teklifi hala beynimde çınlıyordu. Teklifine ne diyeceğimi bilmiyordum. Ailemi nasıl bırakıp giderdim. Onlar benim için her şeyini bırakıp buraya taşındılar. Hayatlarını, düzenlerini alt üst ettiler.

"Kaan, ailemi, aileni nasıl bırakıp gideceğiz?"
"Jess, ben senden önceki hayatımda da onları burda bırakıp gitmişdim. Şimdi, onlar benim için benim iyiliğim için, senin benimle gitmene hiç bir şey demezler. Buna emin olabilirsin. Eğer ki, kabul etmesen, bende tedavi olmayı kabul etmem!"

Derin bir nefes aldım.
"Bumudur Kaan? Ölmek mi istiyorsun?"
"Hayır, senide alıp gitmek istiyorum. Seni sevmiyorum, ve ya aşık değilim. Senin de dediğin gibi, nefret etmiyoruz!"
"Ama-" tam konuşacaktım ki, kapı açıldı ve içeri hemşire girdi.

Hemşire Kaanı gördüğü an gözleri parladı.
"Kaan?"
Kaana baktığımda oda hemşireye pörtlek gözlerle bakıyordu.
"Naz?"
"Kaan?"
"Hanım efendi?"
"Jess?"
"Hemşire hanım?"

Hemşire yanımıza geldi ve elini Kaanın omzuna koydu. O elini-
"Nasılsın görmeyeli? Noldu? Beyminde tümör varmış?"
Kaan elini omzundan çekti. Aferin! Öğrettiğim gibi!

"Seni hiç alakadar etmez!"
Kaanın kanına Memati kaçmış.
"Sana insanlıkda yaramıyor ağa! Hala eskisi gibisin!"
Pardonda, ben burda bostan korkuluğumuyum? Kendimi belli etmemin zamanı geldide geçiyor bile!

Kaanın elini tuttum, "Kaan, bu bayan kim?" Hemşire bir bana birde elime bakıyordu.
"Pardonda, sanane acaba? Neyi olarak karşıyorsun? Ben onun eski sevgilisiyim-"
"Karımla düzgün konuş Naz!"
Naz denen ucube zort olmuştu. Morarmıştı bildiğiniz. Ne- bir dakika! Eski sevgilisimi?

"İstanbula gitmeden önce daha kabaydın Kaan. Evlilik sana yaramış galibaa" dedi Kaanın serumlarını kontrol ederken.
"Eee, seviyormusunuz bir birinizi" diye sordu üzerine basarak.

"Evet"
"Hayır"
Kaanla bir birimizin yüzüne baktık.
"Hayır"
"Evet"
Ne oluyor bize? Anlayamıyorum......
Fakat bu eski sevgili vakası benim hiç hoşuma gitmedi. Kız gözüme batıyor. Gözüm tutmadı agalar. Bana hemen bir tavsiye yollayın. Canlı canlı köstebeklerin yanınamı atayım, yoksa suda boğup, ördekleremi yem edeyim?

"Ne yani? Bir biriniz seviyormusunuz? Yoksa sevmiyormusunuz?"
Kaan bıktığını belli eder gibi nefesini soludu.
"Seviyoruz Naz, bir birimize sırıl sıklam aşığız. Anladınmı? Şimdi işini yap ve defol git! Haa, bu arada sen hiç değişmemişssin. Hala eskisi gibi gereksiz ve beyinsizsin."

Burada biraz ağır konuştu. Her ne kadar sevgilsi olsada, onu sevmesede, bir kadınla böyle konuşmamalı. Onunda bir onuru ve gururu var.
"Kaan tamam!"
"Bırak ya, önemli değil. Alışkınım ben onun beni bu şekilde aşağılamasına." diyerek içini yaptı ve çıktı. Kaşlatımı çatarak Kaana baktım.

Sadece bakıyordu. "Kaan bey?"
"Buyrun benim?" şaka yapıyor ya. Ben Kaanın o olduğunu bilmiyordun değil mi?
"Ne yaptığını sanıyorsun?"
"Ne yaptığımı sanıyorum?"
"Bir Kadınla öyle konuşarak, onun namusunu ve gururunu hiçe sayamazsın!"
"O zaman kadında kadınlığını bilecek ve kiminle konuştuğuna dikkat edecek!"
"Sana laf anlatmanın bir faydası yok, o yüzden gideyimde, gönlünü alayım." dedim.

Odadan çıktım ve adı neydi ya? He Naz! Biraz aradıktan sonra buldum.
"Naz?" Dönüp baktı. "Efendim?" dedi. "Biraz konuşa bilirmiyiz?"
Kafasını salladı. "Ama fazla vaktim yok"
"Tamam kısa konuşcam. İlk önce senden Kaan adına çok özür dilerim. Eski sevgiliside olsan o şekilde konuşması çok yanlıştı. Sen de her halde eski sevgiliniz az çok tanıyorsundur."

Yine kafasını salladı. "Sen çok iyi birisin, nasıl sevdiniz bir- Berdel yoluyla değil mi? Çok özür dilerim. Bir anda unuttum."
"Problem değil ya, alıştım. Hem o kadarda fena bir hayatım yok sandığının aksine, Feriha anne ve Tarkan baba ile çok iyi anlaşıyoruz."
Şaşırdı. "Hadiya, onlarda birileri ile iyi anlaşa biliyormuymuş"
Kafamı salladım. Daıga geçer gibi hah sesi çıkardı.

"Halbuki onlar kendilerinden başka hiç kimseyi sevmezdiler. Kendimden biliyorum yani, yanlış anlama. Beni hiç sevmezdiler. Kaanla beni ayırmak için ellerinden geleni yaptılar."
O senin caniliğin demek istesemde dedim.
"Yani, bence o senin caniliğin. Yani biz gayet iyi anlaşıyoruz. Bana kızım, yavrum, gelinim gibi sözcükleri sık sık söylüyorlar."

"Oysa bana ismimle bile hitap etmezlerdi. Ama Kaanla mutluydum" dedi hüzünle birekilde gülümseyerek. Sonra derin bir nefes aldı, "Peki, bu kadar yeter. İşlerim var. Kendine iyi bak" dedi ve gitti.

Odaya döndüğümde Feriha anne Kaanın yanındaydı. Kaan beni görünce sıkılmış yüzünde sırıtma oldu.
"Anne?" dedi.
"Efendim bebeğim?"
"Benim tedavi olmamı istiyorsun değil mi?" diye sorarken gözü bendeydu. Hayır hayır hayır onu sakın sorma!
"Evet anneciğim, neden istemiyim her şeyden çok istiyorum hemde! Olacaksın değilmi?" diyordu elini öperek.

"O zaman bir şartla!"
"Ne dersen oğlum razıyım, yeter ki sen tedaviyi kabul et!"
"Karımıda alıp İstanbulda bıraktığım hayatımı devam ettireceğim! Kabul ediyormusun?"

Feriha anne duraksadı. "N-ne demek İstanbulda? Bizi bırakıp-"
ardından bana döndü, "bizi bırakıp gitmeye razımısın kızım?"
"Hayır anne, o sizi bırakıp gitmek istemiyor! Sırf o, gereksiz vicdanı sizi bırakırsa ihanet edeceğini düşündürüyor hatta!"
Bana bakarak gururla gülümsedi Feriha anne. "Sağol kızım, aileni birada bırakıp gitmek istememen sana yakışır bir davranıştı zaten. Asıl aksi olarsa, benim rızam yoktu. Madem oğlum tedaviyi kabul edecek, o zaman rızam vardır."

Benimde gözlerim dolmuştu. Gidip sarıldım. "Anne, eğer ki, bana kızars-"
"Sana değil kızmak, gül'den ağır söz demek bile benim için vicdan azabıdır. O yüzden git ve oğlumun yanında ol yavrum."
"Anlayışla karşıadığın için çok sağol anne." diyerek elini öptüm.

Daha sonra odadan çıkıp annemi aradım. Onların haberi yoktu tabi
Hatanede bir türlü arayamamıştım. Telefonda annemi bulup aradım. 2 ci çalışta açmıştı.

"Anne, merhaba nasılsın?"
"Sanada merhaba kızım. 2 gündür arayıp sormuyorsun. Ne iş?"
"Şeeyy, bir şey dicem ama panik yok! Tamammı?"
"Noldu?"
"Kaanı acil hastaneye kaldırdıla-"
"Ne! Ne zaman! Nerde! Niye! Kimle! Neden! Nerdesiniz! Öldümü! Kaldımı! Nerdesiniz!"
"Anne dur bi'. Allah korusun, ölmek ne kelime ya! Sadece beyninde tümör varmış. Ama oda eğerki tedavi olursa atlata bilirmiş."
"Ohh, çok şükür. Şimdi hastanedesinizmi?"
"Evet"
"Konum at hemen, geliyoru-"

O sırada arkadan Lilinin sesi geldi.
"ANNEĞĞ, BENİM KAŞAR PEYNİRLİ TOSTLU ÇORABIMIN TEKİ NERDE?"
"Kız o ne biçim çorap? Karıştıyor olamazmısın?"
"HAYIRĞĞ YAĞĞ ÜSTÜNDEĞ TOST RESİMLERİĞĞ VARDIĞĞ"
"Nereye koyduysan ordadır! Hazırlanın hataneye gidiyoz!"

Dedi ve kapattı......
Aa, kadın beni unuttu.........

20 dakika sonra:
Annemler gelmiş, Kaanın başından ayrılmıyorlar. Kaan sonra gına geldi. "Lütfen beni biraz karımla yalnız bırakırmısınız? Ayıp olmazsa?"
Hepsi bir anda benim yüzüme bakmaya başladı.
"Pardon, ben demedim. Kaan dedi. Onun yüzüne bakacaksınız"
"He, pardon kızım" dediler ve Kaana bakmaya başladılar.

Kaan ise "ne var" der gibi kafasını salladı. "Çıkarmısınız? Bakın, eğer çıkmazsanız kalbinizi kıracağım! Bi' salın beni yav!"
Sonunda her kes çıkmıştı. Bende rahat nefes aldım ve oturdum. Kaan bana bakarak sırıtmaya başladı. Bu da ne kadar sırıtıyor! Sırıtmaktan ağzı yırtılacak sonuda. "Ne?" der gibi kafamı salladım.
"Ne zaman toplanıyoruz?"
"Nereye? Evemi? Gidip sora-"
"İstanbula, ne zaman taşınıyoruz karıcığım?"
Ah, hadi ama!.............

Bolca yorum ve vote isitiyorum. Sizi seviyorum🖤💜❤

ASİ BERDELİMWhere stories live. Discover now