♧Gerçekler♧

248 8 47
                                    

Sellam dostlarım. 1 kaç gündür yoktum. Sizden özür dilerim. Bıraktığım boşlukları temin edeceğim. İçiniz rahat olsun.
Her hangi bir kitapdan şikayet varsa, buraya yaza bilirsiniz. Sizi seviyorum, iyi okumalar🖤💜❤🌼

Sohbetimiz kaldığı yerden devam ediyordu. Ben sorum "peki bunun çocuğu erkekmi, yoksa kızmı?"
Leyla konuştu. "Kızmış efendim. Adıda galiba Ayçaymış" Hm, Ayça güzel isim. Fakat zavallı kız, babasız büyüyecekti. Bunun üzüntüsüyle beraber, annesinin nasıl biri olduğunu öğrendiğinde ise daha da üzülecekti. Kızlar benim üzüldüğümü görüp, "Palet- aman Buket hanımamı üzüldünüz efendim?" Gülümseyerek onlara baktım. "Yokya, ne üzülecem ona. Kızına üzüldüm ben. Kim bilir büyüyünce annesi hakkında ne düşünecektir" Onlarda kafalarını salladılar.

O sırada içerden ses duydum. "Jessica!" Bu Kaanın sesiydi. "Tamam kızlar daha sonra yine konuşuruz. Benim şimdi gitmem gerek." Diyerek mutfaktan çıktım. Kaan sağa sola bakıyordu. "Ağam, burdayım." diyerek bana dönmesi ni sağladım. "Gel otur" dedi ve koltuğa oturdu. "Seninle bir şey-"
Tam konuşacaktıkı, arkadan ses geldi. Kafamızı çevirdiğimizde Palet elinde bavulu ile ağlaya ağlaya çıkıyordu. Gülmek hissi, çıkarmısın beynimden?

Palet burnunun salyasını koluna silerek yanımıza geldi. İyyyyyyy. İğrenç! Gururlu gururlu burnunu dik tutarak "ben gidiyorum Kaan! Seni asla unutmayacam!" Pfff, salak ya bu. Bende bunun haline üzülmüştüm. "Yolun açık olsun Buket. Bu evde az emeğin yok ama, son zamanlarda artık seni tanıyamıyorum. O yüzden gitmen daha iyi olucak." Bana bakarak "Sen yılansın! Hemde ingiliz yılanı!" Güldüm bu sefer. "Paletcim, ingiliz yılanı diye bir şey olduğunu sanmıyorum. Ama benim ansiklopedim(doğrumu değilmi bilmiyorum) var. Bir ara hatırlarda sana vereyim oku. Faydası olacağından eminim."

Bir şey demeyip kapıya doğru yürüdü. "Kocacım, hadi gel geçirelim misafirimizi. Sonuçta geçirmezsek, Bukete ayıp olur"
Kızlarda kapının orda duruyordu.
Buket tam kapıdan çıkacakken,
"Kızlarım," kızlarımmı? "biliyorum burda olduğunuz yıl boyunca size hep eziyyet ettim. Ama inanın ki, sizi hep sevdim. Sizi en iyi arkadaşlarım olarak gördüm." Kızlar gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Sonunda Leyla kendini toplayıp konuştu. "Bizde sizi seviyoruz Palet- aman, pardon, Buket hanım sizin bizde emeğiniz büyük" fakat gülmemek için resmen can çekişiyordu. Buket palet sözünü duyunca bana ters ters baktı. Bende omuz silktim.

Palet bozulmuştu. Tabi her kes ona palet diyince ne yapsın? Ama benimde suçum var, kabul ediyorum. Buket ağlaya ağlaya Kaana baktı. Kocamın yakasından düşemedi ya. Sal artık kocamı be!
Ağlayarak, "Kaan, son bir kez sarıla bilirmiyim?" Kaanın fikrini sormadan sarıldı! Öğğğğ, salyası Kaanın gömleğine düştüüü. İğrençççç! "Buket hanım, kendiniz ve salyalarınız artık gidebilirmi? Kusucam çünkü." Kaan da yüzünü buruşturarak gömleğine baktı. "Hoşçakal Buket. Kendine iyi bak!" Dedikten sonra Buket çıktı ve Kaan kapıyı kapattı.

Bir anda kahkaha sesi duyduk. Dönüp baktığımızda Leyla ve Elif gülmekten yere yığılmıştılar. Bizim onlara baktığımı görünce kendilerini toparladılar. Her ikisi:
"Özür dileriz efendim" dedi. Bende "önemli değil kızlar, artık siz gide bilirsiniz" dedim. Kafa sallayıp gittiler. Kaan "gel konuşalım" dedi. Gidip oturduk.
"Bak Jessica, burda bana aşık olan fazla kız var." Sen ümit veriyor-
"Ama ben ümit vermedim!" İçimi mi okuya biliyor acaba? "Ben diğer şerefsiz erkekler gini her gün bir kızla fingirdeşmiyorum. O yüzden, birisi gelipte sana, ay biz sevgiliyiz, ay bizim çocucuğumuz var dese, bana sormadan, danışmadan inanma! Dediğim gibi, her şey diye bilirler. Burda ne olsa sen bana anlatacaksın! En cuzi bir şeyi bile saklamayacaksın tamammı?" Yavaşca kafamı salladım. "Şeyy, ben bir şey sora bilirmiyim?" Bana bakarak "sor" dedi. "Ben, üniversiteye devam edebilirmiyim?" Tek kaşını kaldırarak bana baktı. "Hangi bölüm?" "İngilizce öğretmenliği"
"Hmm tamam yarın gider kaydını  yaptırırız" "hemen hayır demesen- Ne! Evet mi!" Güldü. "Evet dedim ya Jessica-" sözünü tamamlamasına izin vermeden üzerine düşerek ona sarıldım. Ve benim aptallığım yüzünden zavallı Kaanın beli kopmuş ola bilirdi. "Ayyy BELİM!" diyerek bağırdı hayvan! Kulaklarım kanıyo şu anda! Ne var yani azıcık beli kırıldıysa? Ölmedi ya!

İnleye inleye "ne yaptığını sanıyorsun sen! Manyakmısın!?"
Somurtup, "alt tarafı biraz fazla sevindim, ne var!? Ama yook, sen onada izin vermiyorsun!" Bana ciddimisin der gibi baktı. Bende kafamı "ne" gibi salladım. "Offf, eeninle konuşulmaya gelmiyor!"
"Allah Allah ya! Minnete bak! Ben dedim sanki, Kaancığım, hadi gel oturup iki çift konuşalım. Sen istedin! Benim ne suçum var!?"
"Aboo, kız sen şüvensin!" "Ehh, olsun o kadarda aslanım! Ben ingilizim, unutma!" dedim ve kalktım. "Pardon, nereye hanım efendi?" Dönüp ona bön bön baktım. "Odaya bey efendi?" "Beni kaldıracakmısın? Hani belimi kırdınya?" Güldüm. Ama bu ciddi! "Oğkum sen şakamısın? Hafif belin kırılmadıda, incindi diye beni kuklanmı yapıcaksın!" Sırıttı.
"Neden olmasın? Yoksa yeminle seni göndermem o okula!"

Okul kelimeisni duyduğum an gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Gözlerim açıldı fincan gibi...

Bu ne be! Ben iyice kafayı yitiriyorum dostlar. Eğer ölürsem, helvam sade olsun ve yemeğe tüm hepiniz davetlisiniz. Evet, artık rahatlıkla öle bilirim. Derin bir nefes aldım. Tamam, sakin olucam, sakin olucam. "Peki ağam nasıl istersen" dedim dişlerimin arasından. Paşam ise gülüyor. Oh hayat ona güzel vallaha ya! Benim burda canım çıksın, o gülsün!

Gidip elinden tutarak kaldırmak için hamle yaptım, fakat her şey tersine oldu. O bana hamle yaparak, beni kendi üstüne düşürdü. "Ayyy kolum! Ne yapıyorsun be hayvan herif!" gözümü açtığımda Kaanla burun burunu geldiğimizi gördüm. Ben onun üstünde uzanıyordum şu an
O ise... Bir dakika... Dudaklarıma mı bakıyordu o!? Allahım! Şimdi de sapık kesildi başıma yarabbim!

Hemen üzerinden kalktım. Tamam, kalkarken azıcık dirseğimle karnını ezmiş ola bilirim. Her halde o yüzden şu anda deli danalar gibi böğürüyor.
Ne yapabilirim!? O çekti beni üstüne!? Çekmeseydi banane!?
"Kızım sen psikopatmısın!? Beni öldürmeye ve ya felç koymaya niyetmi ettin!?" Bu dediğine güldüm. "Hee aynen. Fırsat kolluyorum ağa parçası. Fırsat bulduğum an seni öldürmek içiç sabırsızlanıyorum" diterek gülmeye devam ettim. Fakat o hala sızlanıyordu. Ne kadarda mız mız bir erkek bu! Erkek dediğin sağlam olur.

Bunun gibi ezilip büzülmez! Neyse elinden tutup kaldırarak koltuğa yatırdım. Tam yatırmıştım ki, kapı çaldı. "Ben bakarım" diyerek kapıya doğru gittim. "Tabi ki srn bakacaksın! Ben mi bakacam bu kırdığın sakat belimle?" diyerek söylendi. Kendi kendime "az bile yaptım" dedim. Kapıya vardığımda kapını açtım. Gülümseyerek gelen kişiye baktığımda, gülümsemem soldu.

Gözlerim dolmaya başladı. Öylece kala kalmıştım. Sanki konuşma yetkimi yitirmiştim. Titriyordum.
Kaan içerden kim geldi diye bağırıyordu. Fakat ben duymuyordum. "Jessica sakat belimle gelemiyorum. Kim geldi diyorum, duymuyormusun kızım beni!" Karşımdakide sanki beni görünce şok olmuştu. Yıllar sonra, karşımda, hala yaşıyor. Hemde ben öldü sanırken. Sonunda konuşa bilmiştim.

"Babaanne..."

Arkadaşlar biliyorum babaanne o kadarda tuhaf birisi değil. Fakat Jessicanın babaanesi Jessica için o kadar da hoş birisi değil. Lütfen gelecek bölümü bekleyin. Sizi seviyorum❤🙏🏻

ASİ BERDELİMWhere stories live. Discover now