HERŞEYE YENİDEN

55 19 6
                                    


(GİZEMLİ KADIN)

Her gün yüzlerce hayat doğarken aynı günde yüzlerce canın dünyadan yok olması, her gün bazı ruhların bedenlere hapsolması ve her gün bazı ruhların özgür kılınması dünyanın değişmeyen bir döngüsü değil miydi?

İnsanoğlu doğar, yaşar ve ölür hayatında ne olursa olsun bu üç şey değişmez

Doğumda insanoğlu ağlamaya mahkumken acizce yaşama başlar...

Yaşam ise belki bir saniye belki yıllar sürer ama sonu yine aynı kapıya çıkan farklı uzunluklu karanlık koridorlardır...

Ölüm ise herkese göre farklı şekilde düşünülür bazı insanlar onu bir yokoluş, bazı insanlar tekrardan varoluş olarak görür ama belkide ölüm bir kurtuluş, bir özgür oluştur...

Çağatay Ulusay herkesin başarılarıyla konuştuğu buzlar kıralı, soğuk nevale olarak bilinen cemiyet hayatının güzide bekarlarından biriydi son yaptığı başarılarla herkesin dilinde dolanırdı

Herkes bir aydır yeni atılımı ile ilgili gelişmeleri beklerken o kimsenin tahmin etmediği bir yerde hastanede hiç tanımadığı gizemli bir kadının başındaydı

Bir ay boyunca gece gündüz kadının başından ayrılmamış kendine hastanede kalmak için özel bir oda tahsis etmişti

Her gün özenle kadının başına gider sohbet eder ve kitap okurdu sonra ise okuduğu kitap hakkında kendi düşüncelerini dile getirdi şu zamana kadar yedi kitap okumuştu hepsinide özenle seçilmiş kendi okuduğu klasiklerdendi

Artık bu rutine alışmıştı sabah, öğlen, akşam bıkmaksızın genç kadının odasına giderdi  kendine bunu yapmayı görev edinmişti

Çağlayan ise bu zamanda piskolojik destek almaya başlamıştı geceleri ilaç alıp uyuyordu ama bu kabuslarına bir engel değildi

Nerdeyse her gece aynı günü yada kadının öldüğünü görüyordu aklında sürekli bir ses ona 'sen katilsin!' diye bağırıyordu

Tolga bu süre içerisinde Çağlayan'a ulaşmayı denemiş ama Çağtay'ın koruma engeline takılmıştı ama hala konuşmak için ısrarla Çağlayan'a ulaşmanın yollarını arıyordu

Bu yüssüzlüğü Çağlayan'da sadece sinir yaratıyordu onun yüzünden olduğunu düşünmeden duramıyordu eğer o yakın arkadaşıyla birlikte olumasalardı Çağlayan içmez ve kadın şimdi mutlu mesut hayatını yaşıyor bu acıları hiç çekmemiş olurdu

Sadece onun değil bu olayı bilen herkesin düşüncesi böyleydi Poyraz kardeşi gibi gördüğü ortağının kardeşine böyle bir şey yaptığı için Tolga'yı bir güzel dövdürtmüştü tatmin olmasa bile Çağtay'ın daha fazlasını yapacağını bildiği için susuyordu

Ama kimsenin bilmediği bir şey vardı kadın mutlu bir yaşam sürmüyordu belkide aralarında en kötü hayata sahip olan oydu acılarla doluydu yüreği...

Acılarından kaçan kadın birden kendini acının gösünde bulmuştu yüreği kor bir ateş misali yanmış küle dönüşmüştü ama şunu herkes bilsin ki külleri onu yakana uçup tekrar alevlenecekti kendi ateşiyle, yakanı yakacaktı

"Abi hafta sonu İtalyan'larla olan toplantıya gelmelisin biliyorsun dimi yetkili sensin daha ne kadar bu kadının başında kalacaksın tamam bende üzülüyorum ama elimizden bir şey gelmiyor" Çağtay Poyraz'ın son bir ayda çokça kurduğu cümlenin bir benzerini duymasıyla gözlerini devirdi o da biliyordu işlerin aksadığını ama içinden bir his burdan ayrılmaması gerektiğini haykırıyordu

"Mihra'ya yetki veririm seninle toplatıya girer" Çağatay'ın kurduğu cümle Poyraz'ı ne kadar mutlu etsede kardeşi gibi gördüğü bu adamın daha fazla hastane köşelerinde kalmasını istemiyordu

KAVİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin