final

908 86 139
                                        

Yazar'dan:

Minho okuduğu her kelimede kalbine cam parçalarının girdiğini hissediyordu. Kerelerce okudu o mektubu. Sırf hastalığı yüzünden biri ölecekti. Sevdiğini gösteremese bile, nefret bile ettirse kendinden hala sevdiği kişinin ölümüne sebep olacaktı. Her şey kafasına dank ettiğinde mektubu sıkıca tutarak koşarak çıktı evden. Motoruna atladı ve birlikte kaldıkları kamp alanına hızlıca sürmeye başladı.

Jisung cesaret edememişti bileklerini kesmeye. Belki Minho gelir diye bekliyordu hala. Gelirde keskin jiletleri elinden alır sanıyordu. Öyle olması imkansızdı şu an. Göz yaşları durmuyor, kalbinin acısı attığı birçok çizikten kat kat daha ağırdı. Alıştırmaya çalışmıştı kendini bu acıya, birazdan ölecekti ne de olsa.

Motor sesi kulağına doldu. Son kalan umudu gözlerinde parladı. Hemen başını kaldırdığında son hız gelen motorun yavaşladığını gördü. Kaskını bile takmadan, motorun sınılarını zorlayarak gelmişti sevgilisi(?).

Minho kalktı hemen motordan, küçüğünün yanına gitti. Kollarındaki kanları gördüğünde kendi başına sıkmak istemişti o an. Tüm vücudu titriyordu. Diyecek kelime bulamıyordu. Kalbinin ağrısı çok ağır gelmişti ona. Biricik sevgilisine yanaştı. Bileklerini hafifçe kavradı.

"Jisung, kendine ne yaptın böyle?"

Sesi titriyordu. Ağlamamak ilk kez bu kadar zordu. Zorlukla yutkundu ve Jisung'un önünde dizlerinin üstünde yalvarmaya başladı. Af için yalvarıyordu, deliler gibi.

Jisung niyeyse bir şey hissedemiyordu. İnandırıcı gelemiyordu hiçbir sözü. Minho'nun ağlayarak ayaklarına kapanması ağlmasını şiddetlendirmekten başka işe yaramamıştı.

"Niye?.. Niye yaptın bunu bana?"

Hayal kırıklığı doluydu sesi. Bulanıklaşmıştı görüşü iyice.

"Ben ne yaptım da bana öyle davrandın? Niye Minho! Niye bana kendimi öldürtüyorsun?! Söyle! Söyle artık! Söyle.. Söyle bilmek istiyorum, söyle.."

Sesi titremişti "sincabın". Yutkunamıyordu. Kollarının acısı, kalbinin sevgilisini(?) görünce ağırlaşan ağrısı çok ağırdı onun minik bedenine.

Sessiz kalmıştı yalvaran beden. Jisung cevabını almıştı artık. Son sözlerini söyledi ona, son kez konuştu onunla, son kez gözlerine baktı.

"Seni seviyordum. Elveda Minho. Benden nefret ettirdiğin tüm insanlara, onları çok sevdiğimi söyle."

Son kez orada canlı gördü sevgilisini(?) Minho. Bileklerini acımasızca kesmişti. Akan kanlar güzel bitkileri kırmızıya bularken, Minho bağıramamıştı bile. Şok içindeydi. Sevgilisine(?) ölürken son kez sarıldı. Yalvardı ona.

"Jisung hayır! Hayır aşkım lütfen! Lütfen yapma bunu bana lütfen.. Çok özür dilerim yaşamayı haketmiyorum. Jisung uyan lütfen.. Lütfen sana ihtiyacım var Jisung. Bebeğim, güzel sincabım lütfen uyan!"

Her şey sadece boş bir bağırmaydı. Jisung kalan son gücüyle sevgilisine kollarını sarmıştı. Minho onu kucağına aldı. Motoruna bindi, asla kucağından indirmedi. Son hızla hastaneye gitmeye çalıştı. Fakat artık çok geçti.

Hastaneye vardıklarında kucağında artık ölü bir beden vardı. Doktorlara yalvardı, saatlerce yalvardı. Onu geri getirmeleri için yalvardı. Bu yük ona çok ağır gelmişti.

İnanamıyordu, inanmak istemiyordu. Hayatında gerçekten aşık olduğu tek kişinin ölmesini sağlamıştı. Sadece lanet bir hastalık yüzünden..

Gitmişti o.

Han Jisung, dünyaya ve sevdiği herkese vedasını etmişti. Kimse onu sevmese bile..

Kimse inanamamıştı bu habere. Herkes kendine lanet okumuştu. Jisung'un konumuna Minho düşmüştü. Herkesin nefretini kazanmıştı. Bundan rahatsızlık duymuyordu. Hakettiğini çok iyi biliyordu.

Tüm anıları gözlerinin önünden geçiyordu. Odasına kendini kilitlemiş dışardan gelen ağlama seslerini umursamadan sadece oturuyordu. Miniğinin ona baktığı parlak gözleri nasıl ağlatabilmişti? Ölmek onun için 1 numaralı istek olmuştu.

Şoktaydı hala, onun o soğuk bedenine dokunmuştu. Ruhu tamamen gitmişken bile bırakmadı onu. Güzel, tatlı bebeğini. Ona açıldığı gün geldi aklına, nasılda sevinmişti..

Nasıl böyle biri olmuştu?

Nasıl tanıdığı en cani insana dönüşmüştü? Bilmiyordu, kimse bilmiyordu. Kendi kontrolünün dışında gelişmişti her şey. Hastalığının ilerleyeceğini bilmiyordu.

Jisung'un kanlı kollarını unutamıyordu, gözlerinin önünde canına kıydığını gözlerinin önünden çekemiyordu. Kendine vurmaya başladı. Kendi canını yakmak için uğraştı. Kalbinin acısından hissetmiyordu.

Jisung olsaydı ona "Hyungcuğum" derdi.

Sakinleşebilirdi tek kelimesiyle. Ama bebeğine soğuk yapmasını engelleyemezdi.

Sessizce konuştu kendi kendine. Sanki Jisung yanındaymış gibi.

"Yine bana hyungcuğum de Jisung."

Ağlamaya başlamıştı. Günlerce, aylarca hatta yıllarca bile ağlasa geçmezdi acısı.

5 Ay Sonra

"Yanına geliyorum Jisung. Kendimi sana affetireceğim aşkım."

Delirmişti Lee Minho. Beyninde olan sorunlar ilerlemişti, her şey ilerlemişti. Tımarhanedeydi artık o. 18 yaşına bile yeni yeni giren genç kendi canına kıyıyordu şu an.

Mutlulukla çatıda dururken boynuna bağladığı ipi sıkılaştırdı. İp kopmazsa boynu kırılarak ölecekti, ip koparsa tüm kemikleri kırılarak ölecekti. Gözünden bir yaş süzüldü. Hiç düşünmeden yüksek binadan atladı. Vücudu yere çakıldı.

Nereden mi biliyorum bunları? Çünkü Lee Minho benim abimdi, Jisung ise en yakın arkadaşım. Her şeylerini bilen tek kişi bendim.

Ve hayır. Asla Hyunjin bana aşık olmadı, asla Minho ve Jisung mutlu sana kavuşamadı.

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

final.

ağlıyorum normal mi..

ilk önce bu fic'i okuyan herkese çok teşekkür ediyorum. biliyorum beklenmedik bir son yaptım fakat angst yazmak istedim. bana destek olan herkese çooookk teşekkür ederim🩷


hyungcuğum / minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin