Bölüm şarkısı: Uh Oh Girl - I See Red
Multı: Marlena
İyi okumalar
•·················•·················•
Başımın her bir karışını kaplayan ağrıyla gözlerimi açmaya çalışıyorum. Birkaç kez gözlerimi kırpıştırıyorum ama nafile. Her yer bulanık ve görüp anlamlandırabildiğim tek şey turuncu loş bir ışık. Ense kökümdeki ağrı başımın arkasından iki şakağıma oradan da beynimin ön kısmına doğru gidip tüm vücudumu çevreliyor. Sonsuz bir ağrı döngüsü. Kulağıma çatırdama sesi ulaşıyor. Beynim gözümün önüne bir anı getiriyor: Kışın ailemle şöminenin başında oturup sıcak çikolatalarımızı içmemiz. Bir an sıcaklığı ve mutluluğu hatırlayınca gülümsemeye çalışıyorum. Lakin biri bütün mimik becerilerimi almış gibi ağzımı bile kıpırdatamıyorum. Ağrı bu sefer de yüzüme yayılıyor. Ağlamak istiyorum ama tek bir göz yaşım bile akmıyor. Gözlerimi daha çok kırpıştırmalıyım. Çevremi, ailemi görebilmeliyim; yanlarına gidip oturmalı ve şöminenin başında klasik kış sohbetimizi yapmalıyız. Beni bekliyor olmalılar gerekirse seslenmeliyim.
Başımı yavaşça yana doğru çeviriyorum. Büyük başarı! İçime ufak çaplı bir sevinç dalgası yayılıyor, daha fazlasını yapmalıyım. Bu sefer de gözlerimi açmayı başardım, adım adım hedefime doğru yaklaşıyorum. Gözlerim açık ama dün ya bulanık, sadece turuncu loş bir ışık ve bir sıcaklık... ''Tanrım'' diyorum. Felçli olsaydım sıcaklığı hissedemezdim şimdi ayağa kalkıp yürüyebilirim. Gözlerimi ve bütün dikkatimi bu sefer yerdeki kırmızılığa odakladım. Kaşlarımın çatıldığını hissediyordum. Her ufak hareketimde ağrı dalga dalga yayılıyordu ama içimdeki merak duygusu daha yoğundu ki bu delicesine ağrıyı görmezden gelebiliyordum. Başımın hemen yanında kırmızı bir göl... O küçük göle odaklanmaya çalışırken içimi bu sefer de korku kaplıyor. O gölün kaynağı ben miyim? Demirimsi koku burnuma ulaştığında şakağımdaki ağrı iki misline çıkıyor. Ölüyor gibiyim. İçimdeki ağlama hissi güçleniyor, bağıra çağıra ağlamak istiyorum, annemle babama seslenmek istiyorum.
Kulaklarıma bu sefer bir çift ayakkabının zeminde çıkardığı tekdüze gıcırtılı ses doluyor. Sesin sahibi üzerime doğru eğiliyor. Çok garip, çok tanıdık... Bu sefer içimi rahatlık kaplıyor. Oh be, demek ki yabancı bir yerde değilim. Sanki bu her zaman zihnimde dönüp dolaşan ve şahit olduğum bir çocukluk anısı.
''Abla!''
Kopuşlar acı veriyorsa bağlar kuvvetli demektir.
•·················•·················•
Ne kadar uzun süredir bu pozisyonda yatıyordum bilmiyordum. Gözlerim tavana sabitlenmiş sırt üzeri uzanıyordum. Hiçbir şey düşünmüyordum. Ama kafamın içi ve zihnim dopdoluydu. Sanki içim sopsoğuktu, buz gibi. Ama vermem gereken tepki bu değilmiş gibiydi. Bir şeyler eksikti, yetersizdi, içime bir sıcaklık dalgası yayılmış olması gerekirdi. Öfke sıcaklığı... Ben ise içimdeki karadelikle birlikte bomboş duruyordum. Neyse ne, vermem gereken ''normal'' tepkiyi yıllardır vermiştim zaten artık alışılmışlığın sıradanlığını yaşasam ne olurdu ki. İlk değildi son da olmayacaktı.
Soğuk bir acıyla tavana sabitlediğim gözlerimi kapattığımda şakağımdan yastığa doğru bir damla yaş süzüldü. Ellerimle ipek çarşafı sıktım. ''Harika ne güzel bir gün.'' Gün benim için mükemmel başlamıştı.
Daha fazla gözyaşı akıtmamak için yumruk yaptığım ellerimle gözlerimi ovuşturdum, bu uyanmama da yardımcı olabilirdi. Dirseklerimden yardım alarak yatakta doğrulurken enseme saplanan ağrı bugünün gerçekten benim günüm olmadığını haykırıyor gibiydi. ''Boşuna umutlanma Marlena.'' diyorlarmış hissine kapılmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
born to die | the night stalker {Richard Ramirez fanfic.}
Fanfiction"sonra birine bağlandım. ve hep öyle kaldım."