Bacıkolar hoş geldiniiiiiz
Herkes iyidir umarımm
Bol bol yorum yapalım olur muu
Sizi seviyorum, iyi okumalar♡
~4. BÖLÜM~
Her gece sabahını bulurdu, bize hiç fark ettirmeden. Ay ve Güneş yer değiştirirdi ama haberimiz bile olmazdı. Onlar sessiz sedasız sahneyi birbirlerine bırakırken ne hayatlara şahit oluyorlardı kim bilir? Bizim haberdar bile olmadığımız hayatlara onlar saniye saniye eşlik ediyorlardı.
Derdi olan uyuyamaz diye bir söz vardır eskilerden gelen. Derdi olan, yarası olan, acısı olan...
Bir derdim yoktu ama kalbimde oluşan yaralara bir yenisi daha eklenmişti. Belki dertti, belki acıydı, belki yaraydı, belki de hepsiydi. Ama acıyordu, çok acıyordu.
Yaşamak zor bir eylemdi. İnsanoğlu her gün yeni bir sorunla baş etmek zorunda kalıyordu. Bazen hiç etmediği kadar mücadele ediyordu fakat başaramıyordu ayakta kalmayı. Canı yanıyordu, susuyordu. Ya da susturuluyordu. Ama hep yeniden başlıyordu. Düşüyordu, kalkıyordu. Önemli olan düşmek değildi çünkü, önemli olan dizlerine yara bandı yapıştırmadan cesurca yürüyebilmekti.
Şimdi de düşmüş müydüm bilmiyorum. Aslında sayılmazdı. Yalnızca bir gerçekle yüzleşmiştim, ağır bir gerçekle. Bana getirecekleri ağırdı, biliyordum. Ama bu defa tek değilim diye avutuyordum kendimi. Bu defa aynı yerden yaralı kardeşlerimle birlikte düşmüştüm yere. Küçükken beraber geçirdiğimiz hiçbir anımız olmamıştı ve biz bu anları telafi edebilir miydik bilinmezdi. Geç kalmış olmak içimi buruyordu.
Olanlara anlam vermekte ciddi bir zorluk yaşarken bu zorluğu Ilgaz ve Çağın'ın da yaşadığına emindim. O laboratuvardan çıktıktan sonra tek kelime etmeden saatlerce yürümüştük ve adımlarımız bizi sessiz bir parka götürmüştü. Saatlerin geçtiğini gökyüzüne bakıp da Güneş'i göremediğim zaman anlamıştım. Onun yerine capcanlı bir hilal ve oldukça parlak yıldızlar bize bakıyordu. Biz ise şimdiyi, sonrayı ve en çok da geçmişi düşünerek içimize ağlıyorduk.
"Kardeşmişiz." Saatler sonra ilk defa içimizden birinin sesi duyulmuştu. Konuşan Ilgaz'dı fakat bizimle konuşmuyor da daha çok olayı idrak etmeye çalışmak için kendi kendine konuşuyor gibi duruyordu. İki avucunun arasına aldığı kafasını yavaşça kaldırırken gözlerim onun üzerindeydi. Önce bana baktı, sonra ise Çağın'a baktı.
"Kardeşmişiz." diye konuştu tekrardan, bu defa sesi daha yüksek çıkmıştı. Çağın'ın da bakışları Ilgaz'ın üstüne düşmüştü. Ilgaz saniyelerce boş gözlerle etrafa bakındı. Ardından yavaşça ayaklandı. Ne yaptığını ya da yapacağını kestiremiyordum ama ben de ayaklanmıştım. Ona baktığımın farkında bile değildi belki de.
"Ulan kardeşlerim varmış benim!" Bu defa kalbimi ortadan sayamayacağım kadar parçaya ayıracak kadar sert ve acı dolu bağırmıştı. Yüreğim sızladı, gözlerimden yaşlar bocalandı ayak diplerime. Islandım, sızladım ama geçmedi yaralarım. Her bir söz daha fazla saplandı yüreğime, hiç geçmeyecek gibiydi.
"Boşunaydı lan yaşadığım boktan hayat! Boşunaydı anasını satayım!" Konuşmadım ya da konuşamadım. Çünkü çoktan kendi karanlığımdan daha karanlık olan ev gözlerimin önünde belirmişti.
Elinde sopayla hiçbir neden yokken üvey kardeşlerime ve bana sıra dayağı çeken babam, yıllarca annelik yapmak yerine bize köleliğini yaptıran annem, duymadığım hakaret bırakmayan akrabalarım geldi aklıma. Beynim uğuldadı, sanki gök daha fazla kararacakmış gibi koyulaştı birdenbire. Tüm dünya o anda yıkıldı ve tüm parçaları ayak dibimde yer buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇÜZLER
Chick-LitYıllar önce yazılmıştı kaderi değiştiren mektuplar ve her biri yirmi yıl sonra ulaşmıştı sahiplerine. Üçüzler, henüz birkaç günlükken ayrılmışlar birbirlerinden. Onları ayıran bir cellatmış, bir canavarmış belki de. Her biri farklı bir yaşama savru...