Merhaba,Birazcık yorum ve oy alabilir miyiz acaba?♡
-9.BÖLÜM-
Gözlerimi kırpıştırdım. Anlamakta güçlük çektiğimi düşündüm ya da hiçbir şey duyamadığımı. Karşımızda duran polisin sözleri beynime ulaşmıyormuş gibi hissediyordum. Ya da bu yalnızca gerçeklerde kaçmak için kullandığım bir yöntemdi. Pekâlâ, şu an gerçeğin içindeydik ve bu bir tür kabus değildi.
Tamam, bunun olacağını tahmin etmiştik. Ne de olsa daha yeni tanıdığımız bu insanlara koşulsuz güvenemezdik ve maalesef ki kardeşimin yaptığı suçtu. Her ne kadar bizim de geçerli sebeplerimiz olsa bile...
Sarı parazit hiç durmamış ve olanları polise yetiştirmişti. Ve hastane polisi Ilgaz'ı karakola götürmek için tam karşımızda duruyordu. Çağın ve benim şaşkınlığımın aksine Ilgaz hâlâ gayet rahat tavırlar sergiliyordu. Elleri cebinde, sırıtıyordu. Bu çocuğun kafasında zeka diye bir şey var mıydı, merak ediyordum doğrusu.
"Gidebiliriz." Polis memuru, Ilgaz'ın onayını aldıktan sonra onu bir arabaya yönlendirirken biz Çağın ile olduğumuz yerde kalakalmıştık. Önümüzden geçen polis arabasının ardından bir süre baktıktan sonra kendine gelen ilk kişi ben oldum.
"Çabuk olsana peşlerinden gidelim!" diye bağırdım bir anda. Benim bağırışım üzerine kendine gelen Çağın direkt arabasına koştu. Seri bir şekilde arabaya bindikten sonra az ilerdeki polis arabasını takip etmeye başladık. Bu ufak yerde bir yere ulaşmak zor olmasa gerek, beş dakika bile sürmemişti ki karakolun önüne gelmiştik.
"O adama güvenmemiz hataydı zaten." diye söylenirken Çağın da yavaşça arkamdan geliyordu.
"Şikayet etmeyeceğini söylememişti. Etmemesine daha çok şaşırırdım açıkçası. Ama bu kadar hızlı davranacağını tahmin etmemiştim." Çağın sözlerini bitirdikten sonra sinirli bir şekilde ona döndüm.
"Kesin o büyük olan, Savaş mıydı adı ne...her neyse. O şikayet ettirmiştir, adım gibi eminim. Sarı parazitin o kadar zeki olacağını sanmıyorum." Bunları söylerken aynı zamanda karakolun bekleme salonunda volta atıp duruyordum. Ilgaz'ı bir odaya götürmüşlerdi, bize ise burada beklememizi söylemişlerdi.
"Olabilir, verdiyse gazı kardeşine hemen ötmüştür." dedi Çağın, sözlerimi onaylar nitelikte.
"Muhtemelen Kübra Hanım ve Serkan Bey de bize pek sıcak gözle bakmayacaklar." Çağın kafasını aşağı yukarı salladı.
"Orası kesin zaten. İnsanların çocuğunu haşat ettik, gelip de boynumuza sarılmazlar herhalde."
Gözüm az evvel Ilgaz'ın içeriye girdiği kapıya değince sessizce yutkundum. "Sence ona bir şey olur mu?"
Çağın gözlerimi takip ederek baktığım yere baktı. Bir süre sessiz kaldı. "Verdikleri ifadeye bağlı. Şikayet geri çekilirse hiç ceza almaz. Ama o şerefsizin şikayetini geri çekeceğini sanmıyorum."
"İkna etsek çekmez mi?" diye sordum umutsuzca. Çağın kafasını yavaşça iki yana salladı.
"Hayatta ikna olmaz."
"Ne yapacağız? Ilgaz haksız olabilir ama Boran da haklı değil. Ilgaz'ı kışkırttı, bunu hepimiz biliyoruz." dedim sıkıntılı bir ses tonuyla.
"İfademizi o şekilde vereceğiz, gerekirse Kübra Hanım ve Serkan Bey ile de konuşuruz. Etkileri olur mu bilmem ama eğer işler yolunda gitmezse son çare olarak babamı aramak zorunda kalacağım." Başımı hafifçe kaldırarak gözlerine baktım.
"Çağın, bunu yapmak zorunda değilsin. Ilgaz da çok kızar böyle bir duruma biliyorsun." Aslında Ilgaz'ı kurtarmak için her şeyi yapardım ama gel gör ki Çağın'ın babası apayrı bir mevzuydu. Gururunu, bunca yıllık öfkesini bir kenara bırakıp da bunu yapmak Çağın için zor olurdu. Zaten Ilgaz bunu duysa, Çağın ile bir daha konuşmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇÜZLER
Chick-LitYıllar önce yazılmıştı kaderi değiştiren mektuplar ve her biri yirmi yıl sonra ulaşmıştı sahiplerine. Üçüzler, henüz birkaç günlükken ayrılmışlar birbirlerinden. Onları ayıran bir cellatmış, bir canavarmış belki de. Her biri farklı bir yaşama savru...