2. Bölüm | Çikolatalı çilek

553 40 3
                                    

"Merhaba, Ada Keskin.
Yeni menajeriniz."

Gözleri ona uzattığım ele kaydı, ve sonra tekrar gözlerime.
"Ada."
Sesi zar zor çıkmıştı.
"Sen..."
"Evet, yeni menajeriniz benim."
O bana 'sen' derken ben hala 'siz' diye hitap ediyordum.

"Dilerseniz masaya geçelim. Kendimi ve sizinle ilgili olan planları tanıtmak-"
"Ada, dalga mı geçiyorsun? Ne tanıtması?" Kendine geliyor gibiydi.
"Ayrıca şu 'siz'i bırak!"
"Peki." dedim sadece. Çok mu kışkırtıyordum acaba?

"Ne yapıyorsun burda? Seni Ankara'da aradım, Ada. Bir kaç ay boyunca İzini bile bulamadım."
Beni mi aramıştı?

Dağılma Ada, mesafeni koru.

"Söylediğim gibi, İstanbula taşındım, taşındık. Kızlarla. Burda iyi işlerde çalıştım. On gün önce ise BigLife Ajansına alındım ve beni senin menajerin olarak bir ekibe dahil ettiler."

İyi ve öz bir özet geçmiştim. Beni niye aradığını sormak istesemde bu işleri karıştırabilirdi.
"Ada... çok aradım seni. Özür dilerim. Seni o gün-"
"Lütfen, bunları duymak istemiyorum." diyerek sözünü kestim.

Yüzündeki şaşkınlık ifadesini kelimelerle anlatamazdım.
"Niyetim bana verilen işi başarıyla yerine getirmek. Tamamen profesyonel bir ilişki içerisinde." dedim.

Bir an gözlerini kısarak gözlerime odaklandı.
Bu bakış onun en etkili silahıydı işte, taş olsa erirdi. Zaafımın farkındaydı.
Ben ise seneler geçmesine rağmen neden hala etkilendiğimi sorguluyordum.

"Profesyonel öyle mi? Neden dört senedir hiç bir erkeğe şans vermedin Ada?" dedi birden.
Bir saniye, o bunu nerden biliyordu?
"Sen-"
"Ben bunu nerden mi biliyorum?" dedi hafif bir gülümsemeyle.
"Bunun bir önemi var mı gerçekten?"
Dalga mı geçiyordu?
"Tabi ki var! Sen beni mi izletiyordun?"

"Siparişinizi vermek istermiydiniz Barış bey?"
Masada aniden bir garsonun sesi yankılandı.
"Tabi." dedi. Cevabı geçiştirmenin galibiyetini yaşıyordu, ama ben o işin peşini bırakırmıyım?
Önümüze iki menü koydu ve masadan uzaklaştı.

"Balık söyleyelim mi? Sen seversin." dedi başını menüden kaldırmadan.
"Ben pek aç değilim." Doğruydu, gerçekten stresten midem kazınmıştı sanki.
"Onu sormadım."
Şeytan diyor önündeki bıçağı al, o güzel boynuna geçir.
"İstediğini söyle, sana uyarım." dedim sadece.

"Bakarmısın?" dedi az önce ki garsona.
"Lüfer balığınızın spesyalini getirirmisiniz."
"Tabi efendim. İçecek olarak..."
"Kırmızı lütfen."
"Tamamdır." dedi ve yeniden çekildi.
Bana içmek isteyip istemediğimi bile sormadı, hayır yani belki çalışırken alkol almak istemiyorum?

Kısa bir an gözlerimi ona çevirdiğimde, yaslanmış beni izlediğini fark ettim.
"Hiç değişmemişsin biliyormusun. Buraya girer girmez kokunu hissettim."
"Kokum değişmemiş olabilir, ama ben değiştim." dedim gözlerinin içine bakarak.
Sadece birbirimize bakarken birinin sesi duyuldu.

"Barış, hoşgeldin kardeşim."
Genç bir şef Barışa seslenerek masamıza geldi.
"Vay, Burak kardeşim! Hiç çıkmıyorsun şu mutfaktan ya." dedi o da kalkıp tokalaşırken.
"Masana gelen yemekleri kime emanet ediyim be oğlum." dedi ve sonrasında bana döndü.
"Hanımefendi kim?"
"Ada ben, memnun oldum." dedim elimi uzatırken.

Burak elini bana verdi ama aynı zamanda sorgulayıcı bir bakışla Barışa bakıyordu.
"Ada..?"
"Evet, o." dedi Barış sadece. "Kendisi artık yeni menajerim."
"Şaka yapıyorsun! Çok memnun oldum, Barış senden çok bahsetti. Gerçi kendisi hatırlamaz, kafası güzel olunca düşüyor çenesi." dedi şef gülerek.
"Burak!" dedi Barış 'sus' der gibi.

MENAJERİM ADA - Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin